Wikileaks, Hillary Clinton’ın seçim kampanyası ekibinin maillerini sızdırdı. Maillerde Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan hakkında çarpıcı yazışmalar var…
“Erdoğan ülkeyi iç çatışmanın eşiğine götürüyor”
ABD’li eski diplomat ve hukukçu Stuart E. Eizenstat, Clinton’ın kampanyasından baş dış politika danışmanı Jake Sullivan’a 17 Ocak 2016’da gönderdiği mailde, Savunma Politikası Kurulu’nun Türkiye ile yapılan iki günlük özel toplantısının özetini aktarıyor.
Eizenstat toplantıda kendilerine istihbarat servislerinin, ABD’nin dört eski Türkiye büyükelçisinin ve üç akademik uzmanın katıldığını söylüyor. Eizenstat son toplantıya Savunma Bakanı Ash Carter’ın da katıldığını söylüyor.
İlk maddede Eizenstat, ‘Türkiye’nin zor bir müttefik olduğunu, Erdoğan’ın Türkiye’yi daha İslami bir yöne götürdüğünü, Erdoğan’ın bağımsız gazeteciler, muhalif siyasetçiler ve ordu dahil kendisine meydan okuduğunu düşündüğünü herkese baskı uyguladığını’ yazıyor.
Eizenstat, “Uzmanlardan ve eski büyükelçilerden bazıları, Erdoğan’ın ülkeyi iç çatışmanın eşiğine götürdüğünü hissediyor” diye ekliyor.
‘Erdoğan’ın başlıca hedefinin güçlü bir başkanlık sistemi olduğunu’ belirten Eizenstat, ‘olası başkanlık referandumuyla ilgili Erdoğan’ın zorluklarla karşılaşacağını’ söyledikten sonra “Ancak kazansa da kazanmasa da ABD, önümüzdeki uzun yıllar boyunca muhatabının o olacağı gerçeğiyle yüzleşmek zorunda” diye yazıyor.
“Onun (Erdoğan’ın) başlıca önceliğiyle bizimki farklı” diyen Eizenstat, ‘ABD’nin Suriye ve Irak’ta IŞİD’le mücadeleye, Erdoğan’ın ise PKK’yla savaşa ve Türkiye, Kuzey Suriye veya Kuzey Irak’taki bağımsız Kürt devleti tehdidine karşı mücadele ettiğini’ yazıyor.
‘Türkiye’nin yavaşlayan ekonomik büyümesi ve borç sorunu ve NATO üyeliğininse, ABD’nin eline koz verdiğini’ belirtiyor Eizenstat.
“Erdoğan, ABD’nin Türkiye’ye, Türkiye’nin ABD’ye ihtiyacı olduğundan daha fazla ihtiyaç duyduğunu düşünüyor” diyen Eizenstat Kurul’da buna karşı yaklaşımda iki farklı görüşün olduğunu aktarıyor.
Yazışmalarda Türkiye’yle ilgili neler var?
BBC Türkçe’nin haberine göre, yazışmalarda Türkiye ile ilgili de birçok mail var. Clinton’ın ekibinin yazışmalarında sık sık Türkiye’yle ilgili haber ve analizlerin, bunun dışında yer yer özel görüşlerin paylaşıldığı görülüyor.
Yazışmaları sızdırılan isimlerden, Clinton’ın seçim kampanyasını yöneten John Podesta, sızıntıların arkasında Rusya’nın olduğunu iddia etti. Podesta, maillerin gerçek olup olmadığıyla ilgili olarak ise yorum yapmadı.
Yüzlerce mailden Türkiye’yle ilgili öne çıkanlar:
Clinton’ın paylaştığı Orta Doğu raporu
Hillary Clinton’ın Ağustos 2014’te Podesta’yla yaptığı yazışmalarda, Clinton’ın Suriye ve Irak’taki gelişmelerle ilgili dokuz maddeden oluşan bir yazılı metin paylaştığı görülüyor.
Clinton’ın mailinin başında, ‘kaynakların Batı istihbaratı, ABD istihbaratı ve bölgedeki kaynakları içerdiği’ notu düşülmüş.
Metnin altıncı maddesinde, bölgedeki değişimlerden bahsedildikten sonra şu tespit yapılıyor:
“Aynı zamanda, Türkiye yeni, daha ciddi bir İslami gerçekliğe doğru ilerlediğinden, onların (Türkiye), ulusal çıkarlarımızı korumayı sürdürebilmek için ciddi adımlar atmayı istediğimizin farkına varmaları önemli olacaktır”.
Podesta’ya Gülen okullarını eleştiren mail
Liberal düşünce ve siyaset kuruluşu ProgressNow’ın parçası olan Progress Ohio’nun başındaki Brian P. Rothenberg, Ağustos 2014’te Podesta’ya, ProgressOhio tarafından hazırlanan, ABD’deki Gülen Hareketi okullarına gelen öğretmenlerle ilgili eleştirileri aktaran bir analiz gönderiyor.
Metinde, hem Wikileaks yazışmalarıyla ortaya çıkan Amerikan istihbarat servislerinin bu eğitimcilerle ilgili raporları, hem de basında çıkan haberler üzerinden, bu öğretmenlerin yeterli becerilere sahip olmadıkları halde vize almalarındaki şüpheli duruma değiniliyor.
Metne göre Ohio’daki, Gülen Hareketi’yle bağlantılı Horizon Science Academy adlı okuldan da bahsediliyor
Metinde, bu Wikileaks sızıntılarıyla ortaya çıkan diplomatik yazışmaların birinde ‘başvuranların ABD’ye gitmek için okulların itibarını kullanıyor olabileceği’ belirtilirken birindeyse, ‘bu hareketin mensuplarının laik hükümetlere bir tehdit olup olmadığına dair önemli bir tartışmanın bulunduğunun yazdığı’ kaydediliyor.
Metinde, Ohio Eyaleti’ndeki Dayton kentinde yer alan Horizon Science Academy’le ilgili basında çıkan haberlerin bu yazışmalardaki bilgilerle desteklendiği belirtiliyor:
“Dayton’daki Horizon Science Academy’de çalışmış olan öğretmenler geçen ay, eyalet eğitim paneline; okulda aşikâr bir şekilde testlerde tahrifat yapılması, devamsızlıkların gizlice doldurulması, zar zor İngilizce konuşan Türk öğretmenler ve hatta ergenlik çağındaki çocukların bir okul etkinliğinde oral seks yaparken yakalanmalarının ebeveynlerine söylenmemesi hakkında konuşmaları manşetlere taşınmıştı. Öğretmenlerin gözlemlerinin birçoğu bu yazışmalarla destekleniyor.”
Metinde Brian P. Rothenberg bu duruma tepki gösteriyor.
Davutoğlu adına Clinton’la görüşme talebi
9 Eylül 2015’te Türkiye’nin Washinton Büyükelçiliği’nde görevli diplomat İsmail Çobanoğlu, dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu adına Podesta’ya, Hilary Clinton’la görüşme talebini ilettiği bir mail atıyor.
Mailde görüşmenin, ‘Davutoğlu ve Clinton’ın ikisinin de dışişleri bakanı olduğu dönemdeki arkadaşlıklarının ışığında talep edildiği’ belirtiliyor.
Podesta, maili Clinton’ın yardımcısı Huma Abedin’e gönderiyor ve “Nasıl ele almak istersin?” diye soruyor.
Podesta aynı gün Abedin’i cc’leyip Çobanoğlu’na da bir mail göndererek, Clinton’ın programının çok dolu olduğunu ancak mümkün olması durumunda önceliğinin olacağını belirtiyor.
10 Eylül’de ise Abedin Çobanoğlu’na verdiği cevapta, Clinton’ın Davutoğlu’yla görüşmekten mutlu olacağını ancak önerilen tarihlerde kendisinin New York’ta olup olmayacağının belirsiz olduğunu, netleşince kendilerine haber verileceğini yazıyor.
Werz’den TUSKON’a baskına tepki
Demokratların kritik düşünce kuruluşlarından Center for American Progress’in Türkiye uzmanı ve araştırmacısı Michael Werz, Kasım 2015’te Podesta’ya, Ankara polisinin Gülen Cemaati’yle bağlantılı kuruluşlardan TUSKON’a yaptığı baskının haberini gönderiyor.
Werz, mailde haberin önüne şu not düşüyor:
“RTE sonuna kadar gitme kararı almış gibi görünüyor. Basına baskılar daha bile kötü. Avrupalılar dizlerinin üzerine çökmüş, Türkiye’ye mültecileri tutması için yalvarırken Potus G-20’de mesaj vermeli.”
RTE ile Recep Tayyip Erdoğan, Potus ile ABD Başkanı Barack Obama kastediliyor.
Werz’den 7 Haziran yorumu: Davutoğlu kurban edilecek
7 Haziran 2015’de Michael Werz Podesta’ya, Wall Street Journal’dan bir haber metni ve kendi görüşlerini içeren bir mail yolluyor.
Werz’in mailde seçimlerin olası sonuçlarından bahsederken CHP’nin bir azınlık hükümeti kurmaya hazırlandığını, bunun, CHP’nin, AKP’nin önemli liderleri hakkında bir yolsuzluk soruşturması açabileceği anlamına da gelebileceğini yazıyor. Werz bununla hiçbir bilginin teyitli olmadığını belirtiyor.
Werz Ahmet Davutoğlu’nun geleceğiyle ilgili şu yorumu yapıyor:
“Bu sonuç, AKP’de, suçun başkasının üzerine atılacağı bir kavga anlamına gelecek. Büyük ihtimalle Başbakan Davutoğlu kurban edilecek. Ama bunun partiden dışlanan Gül ve Arınç gibi kurucu liderlerin Erdoğan’ı, seçim kampanyası sırasında bir değerden çok yük olarak görme ihtimali de söz konusu olabilir.”
Werz, hükümet kurulamaması durumunda erken seçim ihtimalinin de oluşacağını ancak bunun ‘Erdoğan’ın başkanlık hayalinin ölümü anlamına geleceğini’ yazıyor.
Werz ayrıca, ‘TV’deki AKP tekeli ve hükümet kaynaklarının dışında seçimlerin büyük oranda adil olduğu’ notunu düşüyor.
Aktardığına göre, ‘bir grup Erdoğan’ın bunun böyle olmadığının anlaması için çok daha sert bir tona geçilmesini savunurken çoğunluk ise Türkiye’nin ekonomik sorunları ve güvenlik tehditlerinin, onu ABD’ye doğru daha fazla yakınlaştırmak için faydalanılması amacıyla yeni yollar keşfedilmesini’ savunmuş.
Eizenstat: PKK’ya daha sert tavır alınmalı
Eizenstat’ın mailinde kurulda Erdoğan’ın barış sürecini bitirmesi eleştirildiği yazarken sürecin yeniden başlaması için ABD’nin çaba sarf etmesi gerektiğini, şiddeti durdurması için PKK’ya da daha sert davranılması gerektiğini savunuyor:
“Erdoğan’ı PKK’yla görüşmeleri yeniden başlatması için cesaretlendirmemiz gerekiyor. Bu yalnızca, ABD’nin PKK’ın şiddetine karşı daha sert bir tavır belirlemesiyle mümkün olabilir.”
‘Uçuşa yasak bölge Kuzey Suriye’ye asker göndererek oluşturulabilir’
Eizenstat, ABD ile Türkiye arasındaki ilişkilerde stratejik ortaklığın artık zor olmasından dolayı bu ilişkinin “etkileşimsel” olması gerektiğini belirtiyor.
Suriye’de uçuşa yasak bölge tartışmalarıyla ilgiliyse şu yorumu yapıyor:
“Türkiye, mültecileri korumak ve Türkiye’ye akışı kesmek için kuzey Suriye’de bir uçuşa yasak bölge talep ediyor. Bu ise ancak onlar ve diğerlerinin buraya asker göndermesiyle oluşturulabilir.”
Obama ve Erdoğan IŞİD’le mücadeleyi görüştü