Sarsıntı ve insan

Her şey, hayatın “olağan akışına” uygun giderken, “teorilere tapınıp pratikleri unutan” insanın başına gelmesi en muhtemel şeydir; “sarsıntı”.

Sarsıntı ve insan

Fiziki bir sarsıntı ile psikolojik bir sarsıntının ortak yönü ”yıkım”dır. Fiziki bir sarsıntı sadece dayanıksızları yıkarken; psikolojik bir sarsıntı, öncelikle ”hazırlıksızları” yıkar.

Büyük bir sarsıntı sonucu evinin yıkılmasını izleyen kişi için ”sarsıntı” olgusu, tektonik bir kavramdan ibaret değildir. O ‘ev’i alırken anlatılan ”sağlamlık hikayeleri” ile evin sarsıntı sonucu yıkılması arasındaki ”uygunsuzluk” o kişi için daha gerçekçi bir sarsıntıdır. Bu durumun psikolojik anlamdaki paraleli ise; ”en güvendiği, uğruna canını bile vermeye hazır olduğu insanların aslında o kadar da önemli olmadığını anlamak anındaki” durumdur.


Sarsıntı güçlendirir. Ve en etkileyici sarsıntı, en çok yıkandır.

Sarsıntının merkezine ne kadar yakınsanız yeniden başlama umuduna da bir o kadar yakınsınızdır.

Sarsıntı düşündürür, düşünce sarsar. Ve dünya bu iki kutup arasında gidip gelir.

Fiziki sarsıntıların artçıları, ana sarsıntıdan daha küçüktür. Fakat bu durum psikolojik sarsıntı için tam tersi bir vaziyettedir.

Sarsıntının ilk dakikaları çok ehemmiyetlidir. Sarsıntı başladığı anlarda;

”Aklını kullanan kazanır, kalbini kullanan kaybeder”.

Sarsıntıdan sonra kesin bir iyileşme beklemek ahmaklıktır. ”Yıkılan yapılır, sarsılan unutmaz”.

Sarsıntının yıkımıyla karşılaşanlarla; sarsıntıyla dalga geçenler hiçbir zaman ortak noktada buluşamaz.

Sarsıntının size bırakacağı en güzel miras, ”çocuklarınızın daha büyük sarsıntılarla karşılaşma ihtimalini düşünebilmenizdir”.


Sarsıntıya maruz kalan ile onu uzaktan izleyenler arasında uçurumlar vardır. ”Bir adım atan herşeyini kaybeder”.

Sarsıntıya karşı konulamaz. Ama ”en az zararla nasıl kurtulunabilinir”, bu hesap edilebilir.

Hiç’e inanan insan için en değerli anlardır sarsıntı zamanları…

Sarsılanlar ile sarsıntıyı kendi menfaatleri için kullananlar çoğu zaman birbirine karıştırılır. Ayırt edicimiz ise ”çokluktur”. ”Sarsılan yalnızdır; sarsıntıyı menfaatleri için kullananlar kalabalık”…

Sarsıntıyı durdurmanın en iyi yolu, sarsıntıyı yaşamaktır. ”Sarsıntı biter ve kurtulan yaşar”…

En trajik sarsıntı, en az zararla kurtulunan sarsıntıdır.

Sarsıntının en korkutucu yönü, ”uzunluğu ve devamlılığıdır”. Sarsıntıyı yenmek istiyorsak ne kadar uzun ve sürekli olursa olsun ”korkmamamız” gerekir. Dünyanın en güçlü adamı, sarsıntı ne kadar uzun sürerse sürsün, ondan korkmayandır. Dünyanın en güçlü ikinci adam ise sarsıntıdan belli bir süre de olsa korkmayandır.

Sarsıntı ve insan

Dünya döndüğü müddetçe sarsıntı olacaktır. ”Ama bilinmelidir ki ondan korkmayanlar da olacaktır”.

Güçlü bir sarsıntı kalabalığı yenebilir ama haklı bir kalabalığı yenebilecek güçte bir sarsıntı yoktur.

Her şey gibi sarsıntı da unutulur. ”Unutmadığını düşünenler ise sadece sarsıntıda kaybettiklerini anımsar”.


Sarsıntıya hazır doğarız, sarsıntıdan kaçarak yaşarız, ve sarsıntıyı özleyerek ölürüz.

Homo Sapiens’e doğru bir insanlık yolculuğu: Bilincin 7 seviyesi

İnsan olma yolculuğu