Bir ülke düşünün ki her gün yangın, her gün yas. Bugün çocuklar yanmış… Ülke gündeminin eksilmeyen senaryoları; ölüm, acı, gözyaşı… Ülke halkının mottosu; kader! Ülkenin erdemi; sabır, sabır, sabır… Ülkenin seçimi; atalet! Ülkenin seçilmişleri; ülke halkının okumayan, düşünmeyen, sorgulamayan, körü körüne bağlanmış fanatik halkının kendine biçtiği değerin yansımaları… Ülke halkının seçilemeyen muhalefeti; beceriksizler ordusu…
Bir ülke düşünün ki her gün yasta! Çünkü bu ülke halkının çoğunluğu kaderci… Ne yaşanırsa kaderden diyen bir ülke zaten başta kaderinin üzerinde etken olabileceğinin ya farkında değildir ya da pasif bir teslimiyet ve acziyet içinde mağdur bir yaşama mahkumdur. Ülke halkının bireyleri hayatın sorumluluğunu da ya başkasına yükleyerek veya acizliğini kamufle ederek ben tek başıma ne yapabilirim ki fikriyle pasif bir biçimde alır. Bu almak mıdır, orasını onlar düşünemeyeceğine göre artık siz düşünün…
Bu ülkede her gün analar ağlar, çocuklar ağlar, babalar ağlar, kardeşler ağlar, teyzeler, dayılar, amcalar, büyükanneler, dedeler ağlar.
Depremler olur, seller olur; insanlar ölür, terör vardır; askerler ölür, trafik canavarları görev başındadır; sürücüler ölür, yayalar ölür, yangınlar olur; çocuklar ölür, aileler ölür, fakir-fukara ölür, ormanlar-hayvanlar ölür.
Çocuklar; yanar, taciz edilir, tecavüze uğrar, öldürülür. Kadınlar; dövülür, sakat bırakılır, öldürülür,
Madenciler ölür; çocukları öksüz, yetim kalır, eşi; acılı, gözü yaşlı, aşsız, direksiz, matemde kalır.
Sonra bütün devletin bakanları acılı ailelerin yanında bitiverir; acılar paylaşılır, anlık yaralar sarılır, başsağlığı, taziye ziyaretleri yapılır, sonra herkes görevi başına koşar. Çünkü bu kadersiz ülkede yapacakları çok iş vardır.
Deprem yönetmelikleri gözden geçirilecek, ek maddeler konulacak, halkı bilinçlendirme çalışmaları için kampanyalar, seminerler düzenlenecek, mevcut imar planları çizilecek, dönüşüm projeleri kapsamında şehirler daha da güzelleştirilecek 4 katı binanın yerine 24 katlı rezidanslar, plazalar dikilecek. İki tane de süslü park bahçe… Eee daha ne olsun, bundan iyisi can sağlığı.
Bir ülke düşünün her gün yasta… Bu ülkede çocuklar yanar, canlar, ciğerler yanar, babalar ağlar, anaların feryadları yürekleri dağlar. Ülkenin fıtratında bu vardır, ülkenin vatandaşının kaderi kötü yazılmıştır. Seçilmişler ne yapsın, onlar sorumluluktan muaftır, suçlular muhakkak cezasını çekecektir. Geçmiş olaylardaki davalara bakın aradan 7 yıl geçsin isterse 10 yıl, suçlular bulunup adalete teslim edileceklerdir. Adalet er geç tecelli eder.
Ahh yine suçlu elektirik kontağı
Bu ülkede bir şehirde yangın çıkmış. Durun bakalım neden olmuş şu suçlu elektirik kontağına bir bakalım… Seçilmişlerin “Eyyyy AB… diyerek gözdağı verildiği ahh o AB var ya AB…
Sen kafa tut yine ülke halkının seçilmiş lideri; ama bir de bir bakıver neler istiyor bu adamlar… Güvenli yaşam nasıl olur, güvenli trafik, peki ya cezaların nasıl? Güvenli yapı, güvenlik standartların ne durumda peki? Alarm sistemlerinden yanmaz kapılarına, kapı kilitlerine, kilitsiz yangın merdivenlerine, yangın eğitimlerine, denetimlerinin sağlıklı yapılıp yapılmadığına kadar baktın mı sen seçilmiş Eyyyy ülke halkının lideri? Sonra sen yine kafa tut. Hem de öyle bir salla ki kafanı; seninle beraber halkının kaderi de değişsin.
“İşte benim ülkem, işte reformlarım, işte benim bütçem, işte harcamalarım, işte sağlığım, sosyal standartlarım, işte halkımın güvenliği, işte kalkınmam. Siz kime kafa tutuyorsunuz” de.
Yapamıyorsan eğer, bugün ölen o genç kızların sen zaten yaşarken ölüden farkı olmadığını da göremezsin. Ölen ufacık, gencecik bedenler.
Ve bugün bir kez daha ölen ülkenin umutları, ölen bu vatanın evlatları.
Ve sonuç… Peki değişir mi bu ülke?
Ülke üzerinden ölü toprağını atmadıkça sanmam.
Düşünebilenler düşünsün bakalım, ülkenin kaderi midir yas, üzüntü, gözyaşı? Yoksa ülke kendi kaderini kendisi mi çiziyor?