AKP’nin yeni Türkiye’si: Aladağ yangını

Yıl 2016, Adana’nın Aladağ ilçesinde yanan bir cemaat yurdu ve bu cemaat de kalıp hayatını kaybeden 12 kız çocuğu… 2008 yılında ise bir patlama, çöken bir bina, hayatını kaybeden 18 kişi ve yaralanan 27 kişi… Aradan geçen sadece 8 yıl mı?

AKP'nin yeni Türkiye'si: Aladağ yangını

AKP’nin yeni Türkiye’si: Aladağ yangını

Anadolu’da derler ki; “Ölmüşüm, ağlayanım yok!”…

Durum Türkiye için aynen böyle. Ülkemiz kan ağlıyor, birçok sorunla cebelleşiyor ve bazı şeylerin de son demleri yaşanıyor…


Sosyal yaşamımızdan bir kesit verelim…

Geçtiğimiz günlerde yazmaktan uzak durduğum bir olay yaşandı. Muhtemelen yazsaydım yayınlanmayacak, yayınlanamayacak kadar ağır bir yazı olacaktı! Şimdi yumuşatarak kaleme alalım…

Olay bir dini grubun yurdunda gerçekleşti…

Adana’nın Aladağ ilçesinde 12 kişi öldü. Biri 20 yaşında bir eğitmen, diğerleri çeşitli yaş gruplarında küçük çocuklar…

adana aladağ yangını öğrenci yurdu aileleri yoksul, gariban, ekmeğini zor kazanan Anadolu insanları…

Bu çocukların aileleri yoksul, gariban, ekmeğini zor kazanan Anadolu insanları…

Olayla ilgili muhalefetten sesler yükseldi ve hükümete dediler ki: “Siz neden devlet yurduna almıyorsunuz bu çocukları?”

Sonra bizim pek muhterem, iki kez milli (Milli Savunma Bakanı, Milli Eğitim Bakanı) olmuş bakanımız İsmet Yılmaz şöyle dedi: “Efendim, bu çocukları bizim yurtlara koyuyoruz, aileler geliyor ucuz diye bu özel yurtlara yerleştiriyor”.

Hay ömrünüze bereket sayın bakan!..

Tespiti görüyor musunuz? Bu teşhisi öyle herkes koyamaz!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tanımlaması yapılırken “sosyal, hukuk devletidir” denir. Kardeşim, eğer bu öğrenciler devlet yurtlarında kalmak zorunda ise ve ailelerin maddi imkanları da yoksa sosyal bir devletin yapması gereken şey nedir?

Sosyal devlet diye bir şey zaten yok; yok da ben şunu ifade edeceğim sevgili halkım; çocuğunuza bu kadar sahip çıkan bir devlet varken ne dersiniz “3 çocuk” yapmaya şimdi?!


Yapıyorsanız ya da yapacaksanız belinize kuvvet ne diyebilirim sevgili Türk halkım? Kolay gelsin size!..

Eğitimin en temel hak olduğunu ve bunun için devletin neler yapması gerektiğini sizlere bırakıp devam ediyorum…

Bu yurtların denetimi, efendim işte üç beş ay önce yapılmış… Denetimi yapılan bir yerde böyle şeyler oluyor. AKP iktidarı, şimdi bu olaydan sonra bu yerlere yeni yaptırımlar, yeni şartlar getiriyor. Ne denir burada? En basit, yumuşak ifade ile ‘günaydın’…

Avrupa’da denetim şöyle olur: Hans gelir, yapar denetimi, uygun değilse mührü koyar, ondan sonra aç açabilirsen…

1024204117519

Türkiye’de (işini doğru yapanları tenzih ederek) denetimler nasıl olur?

Bizim devletin adamı gider bir yere (kameralar yoksa) oradaki adamla hoş sohbet, muhabbet, birer çay içilir, saatler geçer, öğle yemeği gelir, sonra denetlenecek kurumun yetkilisi “Efendim, öğle saati gelmiş; isterseniz bir öğle yemeği yiyelim sonra işinize (o saate kadar sanki hangi iş yapıldıysa!) devam edersiniz.” der. Yemekler, tatlılar yenir; çaylar içilir, sonra denetlenecek kuruma gelinir. Sohbet futboldan açılır, memleket meseleleri konuşulur, o arada bir çay biter diğer çay gelir…

Sonra bir bakmışsınız mesai bitimine az kalmıştır, evraklar getirilir; öyle ya nasıl olsa denetim (!) güzel geçmiştir. Evraklara hoş bir seda bırakarak oradan ayrılınır…

Başka bir örnek verelim…

2008 yılında da Konya’da bir kız öğrenci yurdu çökmüş ve bu yurtta da 18 öğrenci hayatını kaybetmiş, 27 kişi yaralanmıştı…

Aradan geçen zaman nedir? Ne değişti?

Aradan geçen 8 yıl değildir aslında! Aradan geçen hukuksuz, çözümü olmayan, yaptırım yeteneği bulunmayan devlet düzenidir; aradan geçen yitip giden özlemler, hayallerdir…

Maalesef bizim ülkemizde yaptırımlar olayların bitiminde geliyor. Bu da olaylara çözüm olmak için değildir. Bunun amacı yalnız, toplumsal tepkimeyi en aza indirgemek, bir anlamda toplumun gazını almak içindir…

Bunların ışığında AKP’nin “Yeni Türkiye”sine baktığınızda büyüyen tarikatlar vardır…

AKP iktidarının yeni Türkiye’sinde büyüyen Türkiye değil; büyüyen cemaatler ve bu cemaatlerin ülke genelinde ekonomik büyümesi vardır; ölen gençlerimiz, tecavüze uğrayan çocuklarımız ve o çocuklara cinsel suiistimal de bulunan yobazlar vardır!


Bir de bunların yanında uyuyan bir Türkiye vardır!..

Öğrenci yurtları: Cemaatlerin legal örgütlenme yöntemi


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…