Bize Efsane Komutan Osman Pamukoğlu gerek!

Neden olmasın? 2006 yılında “Barış Süreci” diye nitelendirilen o dönemde AKP iktidarı nasıl ki “PKK ile Mücadele Özel Koordinatörü” olarak Edip Başer’i getirmişti; şimdi de “PKK ile çatışma süreci” için (tabi kabul ederse) Efsane komutan Osman Pamukoğlu’nu getirsin.

Bize Efsane Komutan Osman Pamukoğlu gerek!

Efsane komutan Osman Pamukoğlu

Mustafa Kemal 1923’te Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ne ile yönetileceğine imzasını atmış, devlet yeni bir sürece girmiş, bir anlamda olması gereken bir devlet haline dönüşmeye başlamıştı.

Artık, kimin ne yapacağına karar verilmesi gerekiyordu. Devlet erkanı şekillenmeye başlıyordu. 1924 yılında Gazi, askerlerin siyasete karışmasını istemediğini belirtince Fevzi Çakmak askerliği, milletvekilliğine tercih etmiş ve 1944 yılına kadar yani 20 yıl boyunca bu devletin Genelkurmay Başkanı olmuştu. Fevzi Çakmak aynı zamanda Kurtuluş Savaşı’nda gösterdiği başarılardan dolayı Mustafa Kemal tarafından 1922 yılında “Meraşal” olarak ödüllendirilmişti.


“Kavaklı Fevzi”, “Meraşal Fevzi” olmuştu ve Mustafa Kemal’den sonra bu unvanı alan ilk ve son kişi olarak tarihe geçti…

Kendisi 1946 yılında Demokrat Parti’den siyasete girmiş 1960 yılında da vefat etmişti.

Büyük paşa Fevzi Çakmak savaşlarda gösterdiği başarılardan dolayı Mareşal unvanını almıştı; onu düşünüp günümüze geldiğimizde ise akla Osman Pamukoğlu geliyor…

Osman Pamukoğlu, Fevzi Çakmak gibi mareşal unvanına sahip değil, zaten görevi icabı olamazdı. Mareşal olabilmek için orgeneral olmak gerekiyordu; Osman Pamukoğlu ise askeriyedeki görevini tamamladığında Tümgeneral olarak emekli olmuştu…

Çakmak’ın unvanı Kavaklı idi, Pamukoğlu’nun da 1990’lı yıllarda askerlerinin tabirleriyle “Efsane komutan”dı. 5 tane Üstün Birlik Yetiştirme Nişanı alan tek kişi olduğu biliniyor.

“Efsane’liği nereden gelir?” derseniz; 1990’lı yıllarda PKK’ya karşı yürüttüğü operasyonlarda askerleri ile birlikte yan yana dağlarda kaldığı içindir…

Gazeteci Macit Gürbüz o yıllarda operasyonu izlemek için Pamukoğlu’nun yanına gider ve “Paşam fotoğraflamamız için bize öldürdüğünüz 400 PKK’yı toplatır mısınız?” deyince gazetelere manşet olan Pamukoğlu’nun o sözü ortaya çıkar:


“Ben, siz fotoğraf çekeceksiniz diye ölü ve leş toplatmam!”

Askerlerin Pamukoğlu’nu sevdiği gibi komutan da askerlerini bir o kadar sever… Ocak ayında Buzul Dağı’na operasyon yapılır; asker, kardan dolayı ne ileri gidebilir ne geri dönebilir ve askerin soğuktan donma ihtimali vardır. “Efsane” orada yine şöyle bir talimat verir:

“Silahın dipçikleri dahil her şeyi yakın!”

1990’lı yıllarda Genelkurmay Başkanı olan Doğan Güreş, Pamukoğlu’nun terör konusundaki başarısından dolayı “Üç tane Pamukoğlu olsa terörü bitiririz” diyerek onun ne büyük bir asker olduğunu ifade eder…

Güreş’in bu sözünün arkasında, Pamukoğlu’nun 90’lı yıllarda yaptığı terör operasyonlarında 12 bin olan terörist sayısını 5 – 6 bin civarına düşürmüş olması vardır…

“PKK’yı nasıl yok ederiz?” sorusunun cevabı o yüzden Osman Pamukoğlu’dur!

Osman Pamukoğlu bu süreçten sonra askeri teamüllerden dolayı tabi ki gelip kep takamaz, bot bağlayamaz; askeriyede bir danışma kurulu olamaz mı? Bal gibi de olur ve bunun tepesine de Osman Pamukoğlu oturtulur!

Bunun bir benzerini AKP iktidarı 2006 – 2007 yıllarında (2002 yılında) emekli olmuş Edip Başer’i “PKK ile Mücadele Özel Koordinatörü” yaparak göstermişti.

AKP, o dönem de Başer’i (sözde) “Barış Süreci” için getirmişti; Pamukoğlu’nu da pekala süresiz olması gereken “PKK ile çatışma süreci” için getirebilir; zaten diğer türlü “Efsane”nin bunu kabul etmesi mümkün olmayacaktır.


O yüzden, bugün PKK ile mücadelede bize bir Efsane komutan Osman Pamukoğlu gerek!..

MİT’in eksikliği ve bir ABD oyunu: Kayseri patlaması

Şehit deyince diner mi acı? Artık Yeter!


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…