Ekonomik kriz toplumsal sağlığı nasıl etkiliyor?

Teğet geçeceği söylenen global ekonomik krizle ilgili Ekonomi Koordinasyon Kurulu (EKK) tarafından alınan tedbirler paketinde, vatandaşın ruh sağlığı yine unutuldu.

Ekonomik kriz toplumsal sağlığı nasıl etkiliyor?

Ekonomik krizler sırasında sosyal koruma önlemlerine daha fazla yatırım yapılması gerektiğini vurgulayan uzmanlar, en kötü senaryoları içerecek şekilde yeni bir ‘psikolojik önlemler paketi’ hazırlanmasını istiyor.

Ekonomik krizlerle intiharla sonuçlanan akıl sağlığı sorunlarının artması arasında bir bağ bulunduğunu belirten Uzman Klinik Psikolog Mehmet Başkak, dünyada yaşanmış krizler ve ruh sağlığına etkileri konusunda önemli bilgiler verdi:


Yunanistan’da intiharlar yüzde 40 arttı

“Batı Avrupa’daki son ekonomik krizin başladığı Yunanistan’da, 2011 yılının ilk yarısında, yüzde 40 intihar artışı gözlendi. İntihar düşüncelerinin başlıca sebepleri, 2010’da mali zorluklar ve intiharların artışında kilit faktör olan yüksek kişisel borçların geri ödenememesiydi.

İspanya’daki intihar oranı esas eğilimin üstünde yüzde 8’lik bir göreceli artışla finansal krizle ilişkiliydi. İtalya’da ise, Büyük Durgunluk’a atfedilen fazla sayıda intihar ve intihar girişimi rapor edildi.

Sekiz Avrupa ülkesinde (Almanya, Finlandiya, Portekiz, Slovenya, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Bulgaristan) yapılan çalışmada, bu ülkelerin çoğunda intihar oranında artış gözlendi.

Avrupa’da gençler, ABD’de orta yaşlılar intihar etti

Ekonomik kriz ve toplumsal sağlığı

2007’den sonraki durgunluk döneminde ABD’de yaklaşık 4 bin 750 kişi intihar ett. Bu intiharların bin 330’una artan işsizlik sebep oldu.

Avrupa’da 15-24 yaş arası erkeklerde aşırı intihar görülürken, Amerika’da 45-64 yaş arasındaki erkeklerde intiharda çok büyük artış görüldü.

Asya’ya bakıldığında, Japonya’daki 2008 ekonomik krizinde intiharlarda artış oldu. İntihar oranları Japonya’da yüzde 39, Hong Kong’da yüzde 44 ve Güney Kore’de yüzde 45 arttı. Nüfus üzerindeki ekonomik etkinin daha az etkili olduğu Tayvan ve Singapur’da artışlar daha azdı.

İşsizlerin intihar riski üç kat daha fazla

Ekonomik krizden en fazla etkilenen Yunanistan ve İrlanda gibi ülkeler, diğer ülkelerden yüzde 17 ve yüzde 13 daha fazla intihar oranına sahipti. Bu durum, işsizlikteki her yüzde 1’lik artışın, Avrupa Birliği ülkelerinde 1970 ile 2007 yılları arasında 65 yaşın altındaki intiharlarda yüzde 0.79 artış ile ilişkili olması gerçeğinden kaynaklanan bir tür doz – tepki belirtisidir.

Benzer bir sonuç İtalya’da bulundu: İşsizlikteki her yıllık yüzde 1 artış, zihinsel ve davranışsal rahatsızlıklardan dolayı olan 100 bin ölüm 0.074’lük bir artışa karşılık gelmektedir.

Aynı zamanda, işsizlik oranında bir puanlık artışın intihar oranındaki % 0.99 artış ile bağlantılı olduğu ABD’de, Avrupa’ya kıyasla işgücü piyasası koruması bulunmadığında tahmin edilen ilişkiye yakındır. Yani, işsizlerin intihar riski iki kat ila üç kat daha fazladır.

İspanya’da krizden önce toplanan 2006 verilerine kıyasla, 2010 verilerine göre mizaç bozukluğu, kaygı, somatoform ve alkole ilgili rahatsızlıklara sahip hastaların oranının önemli oranda arttığı görüldü.

İspanya’daki mortgage geri ödemeleri ve tahliyelerin majör depresyon riskini önemli ölçüde artırdığını bildirmiştir. Bir başka incelemede, ekonomik krizle ilişkili olarak depresyon ve anksiyete yaygınlığında bir artış da bulunmuştur.

Krizler madde bağımlılığında artışlara neden olur

ABD’deki krizde işsiz olan uyuşturucu kullanıcılarının tahmini toplamı 2 yıl içinde 1.3 milyondan 2.5 milyona yükselmiştir.

Rusya’da yapılan birkaç çalışmada, ekonomik kriz sırasında alkolle ilişkili istemsiz alkol zehirlenmesi, karaciğer hastalıkları ve özellikle siroz gibi alkol ile ilgili hastalıklardan kaynaklanan ölüm oranının arttığı bildirilmiştir.

Hastane bütçeleri kısılmamalı

Ekonomik kriz sırasında akıl sağlığı hizmetlerinin kullanımında bir artış gözlenir. Bu yüzden hastane bütçelerinden kısıntı yapmamak gerekir. İnsanlar imkanları olmadığı için kamu hastanelerinden başka hastanelere gidemeyecektir.


Örneğin Yunanistan’da kamu hastanelerine kabullerde 2009’a kıyasla 2010’da yüzde 24 oranında artış kaydedilirken, özel hastanelere kabullerde yüzde 25-30’luk bir gerileme olduğu bildirildi.

Ekonomik kriz fahişeliği artırır

2010 yılı sonunda Yunanistan’da HIV hastalığı artmış; bu artışların yarısı, damar içi uyuşturucu kullanıcıları arasında bulaşmasına dayandırılabilir. Bu aynı zamanda, iğne değişimi ve erken tedavi hizmetleri gibi ilgili önleyici programlar ve eroin kullanıcılarının sayısındaki (2009’da yüzde 20 artış) ve fahişeliğin artmasıyla ortaya çıkmıştır. Şiddet, cinayet ve hırsızlık oranları da 2007 ile 2009 yılları arasında yaklaşık iki katına çıkmıştır.

Savunmasız gruplar unutulmamalı

Genelde, maddi zorluklarla karşılaşan insanlar zihinsel rahatsızlıklara karşı daha büyük risk altındadırlar. İngiltere’de, borca batmış insanlar, genel nüfusa kıyasla, depresyon veya psikoz sıklığının iki ila üç katına, alkol bağımlılığının iki katına ve ilaç bağımlılığının dört katına sahiptir.

Ekonomik zorluklar döneminde bu ilişkinin güçlendiği ve nüfustaki bu alt grubun ekonomik krizden diğerlerine oranla daha fazla darbe aldığı açıktır.

Örneğin, Yunanistan’daki ulusal intihar yardım hattını arayanların yüzde 25’inin 2010’da mali zorluklarla karşılaştığını bildirdi ve medyada çıkan haberler, yüksek düzeyde kişisel borcun ödenememesinin intihar artışında önemli bir faktör olabileceğini belirtmekteydi.

Sağlık sorunları olan insanlar da risk altındadır. 27 Avrupa ülkesinde yapılan bir çalışmada, ekonomik krizden kaynaklanmayan akıl sağlığı sorunları olan kişilerin ekonomik kriz sırasında işlerini kaybetme riskinin daha yüksek olduğunu, özellikle daha düşük eğitim düzeyine sahip olan erkek bireylerin bu riskle karşı karşıya olduğunu bulunmuştur. Yunanistan’da akıl hastalığı olanlar ve uyuşturucu rehabilitasyon programlarına katılanların, özellikle ekonomik krizin olumsuz etkilerine karşı savunmasız kaldığı tespit edilmiştir.

Sosyal koruma politikaları

Finansal krizin sağlık üzerindeki etkileri büyük ölçüde bir ülkedeki mali tasarruf politikası ve sosyal koruma önlemlerine bağlıdır. İzlanda halk oylamasıyla kemer sıkma kararını reddetmiştir ve finansal krizin ülkede sağlık üzerinde çok az veya hiç farkedilmeyen bir etkisi görülmüştür.

Bu durum, ekonomik krizle mücadele amaçlı politika önlemlerinin, nüfusun refahı ile ilgili ciddi olumsuz etkilere neden olabileceği anlamına gelmektedir. Uygulanan politikalar ekonomiyi düzelttiyse, o zaman sağlık sonuçları ödemeye değer bir bedel olabilir.”

Hangi önlemler alınmalı ya da alınmamalıdır?

Ekonomik krizin halk sağlığı üzerinde travmatik etkilerinin önemine dikkat çeken Uzman Klinik Psikolog Ve Hipnoz Uzmanı Mehmet Başkak, toplum sağlığı ve huzurunun ve geleneksel ahlaki değerlerin ekonomik buran dönemlerinde yıkıcı sapmalara sebep olabildiğini belirterek alınması gereken önlemleri şöyle özetledi:

“Dünya Sağlık Örgütü (WHO), sosyal politikanın önemli olduğu düşünülen beş temel alanındaki kaynaklarını listeler, bunlar: aktif işgücü piyasası programları, aile destek programları, alkol fiyatlarının düzenlenmesi ve uygulanabilirliği yüksek riskli gruplar için toplum sağlığı hizmetleri ve borç erteleme programlarıdır.

Böylece, hükümetler, özellikle insanlara istihdam yaratan önlemleri bütçelendirerek, işlerini kaybedenlerin işsizliğin olumsuz etkileri ile baş etmesine ve işsizlerin hızlı bir şekilde işlerine geri dönmelerine olanak sağlayarak halklarını koruyabildikleri görülmektedir.

Olumlu politika tedbirlerinin etkisi bile hesaplanabilir. Her yıl kişi başı 100 dolar aktif işgücü piyasası programlarına harcama yapmak, intihar oranını 0.4 puan azalırken, kişi başına her 100 dolar aile desteği harcamasına karşılık gelen etki intihar oranını 0,2 puan azalmaktadır.

Ülkenin servetinin nihai kaynağı olan toplumu korumak için

Araştırmalar, ekonomik krizler sırasında, yakın tarihli ekonomik kriz ile intiharla sonuçlanan akıl sağlığı sorunlarının artması arasında bir bağın varlığını açıkça göstermektedir.

Pek çok karar vericilerin, ekonomik krize verdiği ana tepkiler, (ciddi) tasarruf önlemleridir. Bununla birlikte, bu önlemlerin, ekonomik krizden kaynaklanan iş kaybı nedeniyle genellikle nüfusun kötüye giden akıl sağlığı üzerinde zararlı bir etkisi olduğu görülmektedir. İnsanların akıl sağlığıyla ilgili yardıma en çok ihtiyacı olduğu zamanda, sağlık hizmeti sektöründeki maliyet düşürme önlemleri, akıl sağlığı sorunlarının önlenmesi, erken teşhisi ve tedavisi hizmetlerinin arzında önemli bir düşüşe neden olur. Özellikle savunmasız gruplar, örneğin mali zorluk çeken ve hasta olan insanlar risk altındadır.


Bu nedenle ekonomik kriz sırasında nüfuslarının akıl sağlıklarıyla ilgili en iyi ülkeler, en büyük sosyal güvenlik ağı olan ülkelerdir. Ülkenin servetinin nihai kaynağı olan toplumu korumak için sağlık ve sağlık hizmetleri erişimine daha fazla dikkat edilmesi gerekmektedir. Resesyondan etkilenen bölgelerde artan akıl sağlığı rahatsızlıklarıyla baş edebilmek için temel zihinsel sağlık hizmetlerini risk altındaki gruplara doğru genişletilmelidir.”

‘Ekonomik kriz’: Aykut Erdoğdu Türkiye’nin ekonomik krizde olduğunu anlattı


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.