Memleketini seven herkes, uluslararası boyutları olan bu büyük tezgahı fark etmelidir. Daha doğru bir ifadeyle iç savaşa karşı herkesin uyanık olması zamanıdır.
Türkiye, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, Laik-Laik olmayan iç savaşına doğru adım adım ve gözle görülür bir şekilde yuvarlanırken, bu ülkenin her coğrafyasında ve her kimliğinin bir şekilde içinde yer alan insanlar çaresiz bir durumdadırlar.
İç savaşa karşı ne yapmalı?
Hırsızlar, işbirlikçiler ve uluslararası sermayenin ve siyasetin taşeronları dışında insanı, doğayı, memleketini seven herkes durup şöyle bir bakmalı ve uluslararası boyutları olan bu büyük tezgahı fark etmelidir. Ya da daha doğru bir ifadeyle iç savaşa karşı herkes tarafından fark edilmesi sağlanmalıdır.
Söz konusu katliamlar kahrolası başkanlık ya da özerklik meselesine sıkıştırılmış olmak meselesinden çok daha öte bir durumun yansımalarıdır. Ortadoğu meselesi, Arap baharı meselelerinden bağımsız olmamakla birlikte, kendine özgü yeni bir Yugoslavya modeliyle karşı karşıya bırakılacağımız korkunç bir trajediyi asla paranoya veya komplo olarak nitelendiremeyiz.
Son on, on beş yıldır ulusal bütünlük konusunda hassasiyetleri olan insanları “Sevr paranoyası” diye aşağılayan zihniyet, yine son on beş yıldır tarikat-cemaat sarmalında gericileştirmeye isyan edenleri “dinsiz” ve “laikçi” diye kategorileştiren zihniyet aynı zihniyettir. Kentlerdeki bombalı katliamlar ve FETÖ gerçekleri on beş yıldır karşı duruş sergileyenlerin paranoya içinde olmaları ve dinsiz oluşları ile açıklanamaz bir noktaya gelmiş gerçekliklerdir.
Şimdi zaman, bu olan bitenleri savuşturmayı becerebilmek zamanıdır.
Sıradan halk asla hırsız, işbirlikçi ve taşeron değildir. Ama ne yazık ki; zamanı geldiğinde kullanışlı büyük nicel bir güç haline gelir. İşte şimdi denemeleri yapılan şey tam olarak budur. Bombalamalar, bombalayanların kimliği ve o kimliğin etnisitesi üzerinden ajitasyon ve provakasyonlar…
İşte şimdi bu nicel gücü kullanışlı olmaktan, sağduyulu nitel bir güce dönüştürmenin ve sınıf perspektifli eşitlikçi bir güce dönüştürerek, finans kapitalin iç savaş planlarını boşa çıkarmak zamanıdır.
Arap baharı denilen halk düşmanlığını ve yenidünya düzeni kepazeliğinin bu ülkeye bulaştırılmasına izin vermemek zamanıdır.
Bunun için içerideki vasatlardan ve kötülerden bu halkı kurtarmak zamanıdır.
Burada en büyük görev şu ana kadar yanlış işler ve sınavlar vermiş Kürt siyasetçileri ve son aşamada Kürt vatandaşlarımıza düşmektedir.
Liberal ve ikinci Cumhuriyetçi işbirlikçiler ise geçmişteki yanlışlarını telafi etmek şansını yakalamışlardır. Şimdi hiç olmazsa günah çıkarma zamanıdır.
Milliyetçileri ise etnikçiliğin ne denli kullanışlı bir araç olduğunu görüp gerçek bir vatansever gibi davranmaları gerektiğini bugün anlamayacaklarsa başka ne zaman anlayacaklardır?
Sosyalistlerin bir blok olması zamanı elbette çoktan geçmiştir.
Lümpenlikten ve dar grupçuluktan arındırılmış, aklını ve pratiğini kullanabilecek bir sol’un önceliği, halka ulaşabilme koşulları bu denli oluşmuş bir memlekette en temel görevi bu ülkeyi etnik ve mezhepçi bir savaşa karşı uyarmak ve hatta korumak olmalıdır.
İnançlı insanların ise inşa edilen mezhepçi ve ayrıştırıcı dindarlık yapılanmalarını sorgulamalarını sağlayacak duyarlı, akıllı, gündelik siyasetten ve çıkar ilişkilerinden uzak kişilerin “gerçekten hümanist” olmalarına ve bunu pratiğe yansıtmalarına ihtiyaç vardır.
Bir ülke yalnızca bir düşünce veya örgütün çabalarıyla ayakta kalmaz. Birçok düşüncenin ve örgütün ortak oldukları temel değerler üzerinden birleşerek güç olmalarıyla ayakta kalır. Sanırım birilerinin seferberlik dediği şey bu değildir ama zaten bizim seferberliğe değil, ülkenin küresel planlamacılar tarafından uygulamaya koyulan gidişatına ve onların yerli işbirlikçilerine karşı ülkeyi ayakta tutmak gibi onurlu bir karşı duruşa ihtiyacımız var.