Turuncu bir balığın gökyüzüne olan aşkının hikayesi

Hangi nehirden geldi bilmem ki şu turuncu balık koskoca denize. Yolunu mu kaybetti yoksa? Rüyalarını yaşamak adına hiç mi şansı yoktu?

Siz hiç turuncu bir balık gördünüz mü gökyüzüne aşık olan? Siz hiç uçmak istediniz mi gökyüzünün hürriyet kokan mavisine?

Denizin dev dalgaları mı içinde ansızın çıkan fırtınalar mı daha büyüktü? Yaradan diğer yarattıklarından neden ayırmıştı onu? Maviler içinde turuncu bir noktaydı sanki. Varlığını açıklamak hususunda kafası karışık ve nereye gideceğini bilmeyen portakal turuncusu küçük bir nokta.

Yalnız turuncu nokta

Yaratan çeşitliliği severmiş ama bir kuş olmak varken balık olmanın nesi güzeldi ki? Kanadını hürriyet maviliğinde çırparken hissedilen duyguyu hiçbir zaman bilemeyecekti bizim küçük balık. Her gece denizin üstüne çıkıp derin derin düşüncelere dalması bundandı. Acaba nasıl bir şeydi uçmak? Gökyüzü de tıpkı deniz gibi maviydi ama özgürlüğün bir parçasını taşımasıyla ayrılıyordu bu büyük su yığınından. Hem büyük balıklara yem olma gibi bir tehlikesi de yoktu. Tüm şiirler gökyüzüne yazılmış olmalıydı. Başka bir seçenek olamazdı.



Dünya’ya gelirken balık olarak gelmek isteyip istemediğini hiç kimse ona sormamıştı.

Halbuki en büyük isteğiydi kuş olup mavi sonsuzlukta uçmak. Deniz denilen bu su kütlesi çok acımasızdı. Zayıf olanın yaşama hakkı yoktu. Tanrı düzeni bu şekilde kurmuştu ve o sadece küçük bir turuncu noktaydı. Hepsi bu. Onun var olma sebebi olan tanrıya saygısızlık yapmak istemiyordu ama anlayamıyordu. Bu kadar büyük olan Dünya’da onun kuş olma isteği çok küçük kalmış olması gerekirdi. Onun denizde olmaması deniz için bir kayıp olmazdı. Sadece küçük bir balığın hayalleri gerçekleşmiş olurdu. Kendini deniz denilen hapishaneye atılmış gibi hissediyordu şimdi. Yeryüzünün en büyük hapishanesi olan denize.


Ay inadına parlıyordu bu gece sanki. Gecenin karanlığını delip ne de güzel aydınlatıyordu suların üstünü. Tek dert ortağı değil miydi zaten. Gökyüzünün yalnızı ile denizlerin yalnızının buluşmasıydı bu. Kimse ne bilir ne de anlardı aralarındaki bağı. Bakışarak saatlerce anlatabilirlerdi dertlerini birbirlerine. Bu gece yine gönlü buruk kalmıştı turuncu noktanın. Onu gökyüzüne bakmaktan ayıracak olan ölüme bir gün daha yaklaşmıştı ve hala sadece bir turuncu noktaydı. Kader denilen yolda yaradan tarafından çizilen senaryoya boyun eğip bir gece daha sessizce oradan uzaklaştı kimse duymadan.

Bu yazının bir yüreği bir amacı var; benim de öyle


Özgür Özay
3 eylül 1991'de çorlu ilçesinde hayata gözlerimi açmış bulunmaktayım. Babam astsubay olduğu için güzel memleketimin birçok ilinde yaşama fırsatı buldum. İlkokul ve ortaokulu memleketim Karaman'da tamamladım. Liseyi İzmir Maltepe Askeri Lisesinde okudum. Buradan mezun olduktan sonra ordudan ayrılıp üniversite sınavına hazırlandım. 2011 yılında Tıp Fakültesini kazandım ve şu an Konya Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesinde son sınıf öğrencisiyim. Ayrıca hayatımı haksızlığa uğramış insanların hak ettikleri değeri bulabilmesine adamış bir yazarım. Hayat deneyimlerimi olabildiğince insanlara aktarmaya çalışacağım. Bunu yaparken taraf gözetmeksizin işimi en doğru şekilde icra edeceğimden kimsenin şüphesi olmamasını buradan duyurmak isterim. Nice barış ve saygı dolu günler dilerim.