Emine Akçay ve çaresizliğin gölgesinde 6 liralık ölüm

Yoksulluk… Türk halkının çok büyük bir bölümünün belini büken bir kavram. Kadının gözyaşı ile özdeşleştiği bu ülkede yaşanan 6 liralık ölümler…

Emine Akçay ve çaresizliğin gölgesinde 6 liralık ölüm

6 liralık ölüm

2012 yılı…

Yer Adana, Seyhan ilçesi, Aydınlar Mahallesi…


Kimsenin ruhu duymadı belki de o günlerde…

Boş verin zaten, duymasın da! Koskoca hükümet duymadı, siz duymamışsınız çok mu?

Çünkü toktunuz, çünkü toktuk, en önemlisi o dönem Adana’nın yerel yönetimi toktu!

Sahi bu yerel yönetimler ne yapar, halka yaptıkları en çok yardım nedir? Aklınıza seçimleri getirin örneğin… Hani iktidar baştayken en çok yapılan yardım; hani iktidar, yaklaşan seçimlere hazırlık yaparken aynı zamanda yardımlar yapar ya…

Hani kaymakamlığın seçime beş kala yaptığı yardımlar, onlardan bahsediyorum!

Normal şartlar altında “Allah’ın unuttuğu yer” diye nitelenen yerler vardır ya; o yerlere doğal şartlar altında hiç gidilmez ama her ne hikmetse seçimin hemen öncesinde “halkın hizmetkarları ya da kimsesizlerin kimi” olan insanlar ortaya çıkar ve o yerlerde, halka nasıl hizmet ettiklerini gösterirler, reklamlarını da yaparlardı. Bilmem nerenin kaymakamlığı, bilmem nerenin belediyesi diye…

Hangi yardımlar onlar?

Evet, bildiniz; kömür yardımı, kolilerle dağıtılan makarna yardımı

Emine Akçay ve çaresizliğin gölgesinde 6 liralık ölüm

2012 yılında da bir anne; adı Emine Akçay

Ve Emine Akçay’ın 6 yaşındaki oğlu, İsa…

Ağlayarak evlerinin merdivenlerinden aşağıya doğru inerken komşusu olan Ahmet Çıkat, İsa’nın çıktığı eve girer, evde odaları dolaşırken Emine’nin tavana asılı haldeki o cansız bedenini görür…

Emine Akçay o gün 26 yaşındaydı ve o, ne yazık ki sizin gördüğünüz bu 2017 yılını; umutlarını, hayallerini 2012 yılına sabitleyerek göremedi…

Emine neden intihar etmişti?

İntihar etmeden 4 saat önce…

Kıştı!

Emine ve çocukları soğuktan üşümüş, evlerini ısıtmak istiyorlardı; ancak Emine’nin elinde de 6 lira vardı…

Emine oduncuya gitti ve oduncudan odun istedi. Oduncu önce “Bacım bu paraya odun mu olur?” dedi; ancak bir taraftan da içi sızlamıştı, sonuçta karşısındaki kadın çaresiz gözlerle bakıyor ve bir o kadar da yağmurdan dolayı sırılsıklamdı…


Oduncu dayanamadı ve 10 kilo odunu doldurup çuvala koydu, o 6 lirayı da Emine’den almadı…

Emine eve geldi, hemen odunları sırtından indirip yakmaya çalıştı; ancak odunlar ıslak olduğundan yanmadı. Sobanın yanında kamyon lastiği vardı, parçalayıp yakmak istedi; fakat onu da beceremedi…

Ağlıyordu Emine…

8 aydır kirasını ödeyememişti, kocası da Osmaniye’de yeni iş bulmuş, kazandığı parayla da işsiz kaldığı dönemde yaptığı borçları ödemeye çalışıyordu…

Emine bir yandan ağlarken bir yandan da çocuklarını nasıl ısıtacağını düşünüyordu. Çaresiz kalmıştı ve aklına saç kurutma makinesi geldi ve oğlu İsa’ya, saç kurutma makinesini de vererek sadece 7 ay önce dünyaya gelmiş kızı Kardelen ile birlikte ısınmasını istemişti…

Burada bir parantez açmak gerekir… Kardelen bir bitkidir ve kimi zaman daha kar altındayken açan bir bitkidir. 7 aylık küçük Kardelen de işte kışın ortasında kar altında üşüyordu…

Emine saç kurutma makinesini oğlu İsa’ya vermiş ve kendisi yan odaya geçerek yaşamına son vermişti…

Emine neden hayatına son vermişti?

Çaresizliğinden, yoksulluğundan, hayata karşı bitkinliğinden…

Bu olay 2012 Türkiye’sinde yaşanmış bir olay ve bir annenin, 26 yaşındaki gencecik bir kadının, Emine’nin hikayesi…

“Şimdi, bunu neden anlattın?” diyenler olabilir…

14 yılda değişen bir şeyin olmadığını yazdım…

Bu yıllardaki ülkenin yönetici kadroları için bunu anlattım…

2012 yılında şu anki iktidar partisi bu ülkenin başındaydı ve 2002 yılında ülkenin yönetimini ele alırken “3 Y” ile mücadelenin sözünü vermişti…

Yolsuzluk, yasaklar ve tabi ki yoksulluk

Geçtiğimiz günlerde 2016 Türkiye’sinde yaşanan Döndü Yenilmez‘in çaresizliğini anlattım, şu an da 2012 yılında yaşanan Emine Akçay’ı…


2017 yılının ne getireceğini merak edenlere söyleyeyim, çok bir şey beklemeyin! Getireceği şey yine hüzün, yine çaresizlik ve yine yoksulluk…

2017 yılına girmesek de olurdu! Ortaköy terör saldırısı

Yan komşum potansiyel bir terörist

Yolsuzluk Yine Yolsuzluk


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…