Yan komşum potansiyel bir terörist

Bu ülkede binlerce potansiyel IŞİD sempatizanı var. Sadece ellerine silah almaya gönülsüzler. PKK’nın siyasi temsili olan parlamenterler gibi…

Yan komşum potansiyel bir terörist ortaköy reina saldırısı ışid deaş

Biliyorum, terör paylaşımlarından ve kınamalardan sıkıldınız. Ne siyah fon üzerine “01.01.2017 Reina” yazan arkadaşınız, ne de “dış güçlere karşı birlik olma zamanı” diyen akrabanız içinizdeki yangını söndürüyor. Yine biliyorum ki içinizdeki yangının nedeni, ölenlere duyduğunuz şefkat değil. Şahsen tanımadığınız insanların ölümüne gerçekten üzülseydiniz, tek bir gününüz mutlu geçmezdi. Zira tarihte savaşın ve açlığın yaşanmadığı tek bir ay yok. Sizin esas sıkıntınız artık güvenli bir ülkede yaşamadığınızı tüm çıplaklığıyla idrak etmeniz. Çocuğunuz, kardeşiniz veya arkadaşınız da dün Reina’da ölebilirdi. Şükürle karışık bu hüznünüzü anlıyor ve paylaşıyorum. Lakin bir diğer sıkıntımızı da yazmam lazım.

Mehmet Görmez’in açıklaması

Ortaköy’deki terör saldırısının akabinde Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, “Bu katliamın bir mabette yapılmasıyla eğlence yerinde yapılması arasında fark yoktur” açıklaması yaptı. Okuma yazması olan ve beyni ortalama düzeyde çalışan her insan evladı, bu cümlede mabet ile gece kulübünün kıyaslanmadığını anlar. Burada yazar, “Merhum kişiler sarhoş da olsa, yılbaşını kutluyor da olsa; terörün ve teröristin suçu hafiflemez” demek istemiştir. Aksini iddia eden varsa, devletin yaptığı ALES sınavına girip Türkçe puanlarımızı kıyaslayabiliriz.


Ancak Mehmet Görmez’in bu açıklamasını haberleştiren sitelere girince pek şaşırmadım. Reklamını yapmak dahi istemediğim bir haber sitesindeki okur yorumları şöyleydi:

“Nazar değmesin, laik düzenin laik hocası bu olsa gerek. Sap ile samanı, toz ile dumanı iyice karıştırmış, hiç küfürle hak bir olur mu, ikisi birbirine yüz seksen derece zıt…” – SABAN

“Cami ile eğlence mekanını aynı kefene sokuyor. Sizin gibi hocalar olduğu müddetçe insanlar doğruyu hiçbir zaman öğrenemeyecek…” – HERO

“Bir fark var aslında; camidekiler şehit oluyor, gece kulübündekiler pisi pisine gidiyor…” – ÜNİVERSİTELİ

“Bir de seni imam diye sayıyorlar emi… Allah seni bildiği gibi yapsın!” – HMMM

“Nasıl yaşarsan öyle ölürsün…” – ERDEM

“Hoca sen bu işlere girme bence…” – SENOLAF

“Eğlence dediğin yerde Allah’ın yasak etmiş olduğu her şey yapılıyor imam efendi…” – HAYDAAA

“Örnek verecek başka bir şey bulamadın mı, kıyaslayacak başka bir şey mi kalmadı?” – ORTA DİREK

“Camide ölenle, dıptıs dıptıs on litre alkol içmiş, zina yapmış insanın ölmesi bir diyen Diyanet İşleri acilen kapatılmalıdır bence…” – YORUMCU


“Kes sesini hoca, içki içerken ölenle Allah’a ibadet ederken ölen bir mi?” – SELAHADDİN

terörist

Bu tür yorumları bulmam hiç zor olmadı. Onlarca sayfadan sadece birkaçını taramam yetti. Bu türevde yüzlerce nefret yorumu olduğunu, hatta teröristlerden çok Mehmet Görmez’in kınandığını gördüm. İnsanımızın okuduğunu bile anlamadığına mı üzüleyim, cehaletlerinin farkında olmadıklarına mı yanayım… Laikliğe karşı duyulan öfkeye mi kahrolayım, yoksa başta hükümet olmak üzere siyasilerin topluma ektiği nefret tohumlarına mı ağlayayım, bilemedim. Açıkçası şu saatten sonra hiçbiri umurumda değil. Ben internetin icadından beri bu toplumdan tiksiniyorum. Tek dileğim, kendime ve sevdiklerime zarar gelmemesi artık.

Aramızda dolaşan potansiyel IŞİD’liler

Sanırım linç yemek pahasına daha açık konuşmam gerekiyor. Vakti zamanında Ankara’daki evlerinde yeni yılı kutlarken doğal gaz sızıntısından ölen kızlı erkekli üniversitelileri, “Allah’ın sopası yok” minvalinde lanetleyenler potansiyel IŞİD’liydi.

Depremle alkolü, selle zinayı, tsunamiyle mini eteği bağdaştıran tüm ahmaklar potansiyel IŞİD’liydi.

Her yılbaşında nefret yayını yapan radikal bir gazetenin tüm fanatikleri de potansiyel IŞİD’liydi.

Keza alıntıladığım yorumları yazan zihniyet; içki içen, dans eden ve sevişen tüm insanları kıskanmakta, bu kıskançlığın sonucu olarak ölümlerine oh olsun diyebilmekte, sığ beyinleriyle cennetten gayrimenkul almaya çalışmaktadır. Evet, birçoğu potansiyel IŞİD’lidir.

Bu ülkede binlerce potansiyel IŞİD sempatizanı var. Sadece ellerine silah almaya gönülsüzler. PKK’nın siyasi temsili olan parlementerler gibi.

Bakın, FETÖ’nün, IŞİD’in ve PKK’nın arkasında elbette daha büyük güçler var. Ancak hiçbir insanı petrol hesaplarıyla, silah ticaretiyle veya hudut projeleriyle canlı bomba olmaya ikna edemezsiniz. Onları sadece sonsuz yaşamın hüküm süreceği ahiretle kandırabilirsiniz. Zira bu örgütlerin sadece üst yöneticileri ABD ile işbirliği yapar, kendini patlatan ahmakların hiçbir politik oyundan haberi yoktur.

Din eksenli siyaset

Bu durumda Reina’yı tarayan pisliğin, Ankara’yı kana bulayan yaratığın veya askerimizi izindeyken kalleşçe vuran mahlukun beslendiği tek kaynak malum örgütler değil, ayrıca din eksenli siyasettir. Toplumu ayrıştıran, mezhep ve ırkçılığa dayanan tüm söylemlerdir. Güncel politikadan zihni kirlenen muhafazakar birey, bu tür örgütlerin kolayca oyuncağı olmaktadır. Dolayısıyla alıntıladığım yorumlar hem bir neden hem de bir sonuçtur.

Küresel dünyada ve çok ırklı ülkemizde denemeye değecek tek şey, hoşgörülü siyasettir. Seçim barajı indirilmeli, parlamentoya giren tüm siyasiler centilmence kucaklaşmalı ve en azından yeni nesillere nifak tohumu atılmamalıdır. Ancak bu şekilde dış mihraklar gerçekten “dış” mihrak olabilir.

Peki siz kimsiniz?

Artık hükümeti eleştirmek için, FETÖ’cü, IŞİD’li veya PKK’lı olmadığını ispatlaman gerekiyor. Şahsıma gelirsem, benim geçmişim ortada. Atatürk’ün kurduğu bu ülkenin üniter bütünlüğüne asla yan gözle bakmadığım gibi, öğrencilerime de hoşgörülü, sabırlı ve hayvansever bir rol modeli olmaya çalıştım. Dogmatik mevzularda asla kesin konuşmadım. İnandığım noktada ibadet ettim, inanmadığım yerde saygı duydum. Hiçbir cemaate itibar etmedim, Fethullah Gülen’in en başından beri canı cehennemeydi. Lakin şimdi girdiğim mesleki mülakatlarda, geçmişi belirsiz jüriler bana “15 Temmuz gecesi sokağa çıktın mı?” diye hesap soruyor. Siz kimsiniz peki, siz kimsiniz?


Vicdanım rahat başladığım yeni yıldan yine tek beklentim sevdiklerimin ölmemesi. Umarım kayıplarımızın tek sorumlularının sınır ötesindeki teröristler olmadığını anlarız. Bence komşularınıza bile dikkat edin. Hepinize cinayetsiz bir yıl dilerim.

Türkiye’de terör biraz zor biter!

Video: Ortaköy Reina güvenlik kamerası saldırı anı görüntüleri


İsmail Pişer
İzmir’de doğdum, Denizli ve Eskişehir’de büyüdüm, Mersin ve Ankara’da okudum, Konya’da ve birçok şehirde yıllarımı geçirdim. Belki biraz göçebe ruhlu olduğumdan, kendimi hiçbir vilayete ait hissetmedim. Hepinizin aşina olduğu o boşluk duygusu, bana yazma tutkusu olarak sirayet etti. Bolca öykü ve deneme yazdım. Yazmak para kazandırmıyor çoğu zaman ama akıl sağlığı için gerçekten hayati olabiliyor.