Takım elbiseliler dövüşüyor: kimin adına?

Bazı çok haneli etiketleri olan takım elbiseleri dövüşüyor bizim adımıza. Ama orada renklerin hepsi beraber, yine bizim adımıza. Mesela yine bizim adımıza bir kadının boynunda mosmorluk var, kıpkırmızılık var. Kimin adına? Sizin ve benim adıma.

Takım elbiseliler dövüşüyor: kimin adına?

Kimin adına?

Hırsınız kıpkırmızı kan rengi. Ve kıpkırmızı kan kokuyor. Her bir ölüm sonrası, dolabınızda son zamanlarda en çok giydiğiniz en ölüm kokulu takımlarınızı giyip, en karanlık konuşmalarınızı bir sürü halinde yapıyorsunuz. Ve kapkara sesleriniz apaydınlık çehreleri simsiyah is yapıyor ya da kapkara toprak örtüyor o çehrelerin üstüne.

Görene kadar nefret söylemlerinizi içimizi korlarıyla mahfeden bir ateş oluyor bütün acılar ve acının en yüksek noktasında siz konuşuyorsunuz ve bir ateş nasıl da körükle yangın oluyormuş hissediyoruz ciğerlerimizde.


Bir koltuk almışsınız altınıza ve o koltuk da üzerine bomboş bir kafa ve dopdolu bir kötülük almış. Ve kötülüğünüzün yüküyle ezilmiş, bir miktar yılda eskimiş. Ben de kafanızın boş olmasına şükrediyorum, ya bir de o dolu olsaydı koltuğun hali ne olurdu?


Yüzünüz gülüyor her daim, bu da gülümsemek eyleminin intiharı oluyor. Yakışmadığı yüzlerde göründüğünden o da istemiyor yaşamak, pek çoklarımız gibi. Bir gülümsemek katlediliyor, bir de gece uykuları. Gördüğümüz her kin dolu gülümsemeden sonraki gece uykuyla değil diken diken olmuş tüyler ve sinir sisteminden boşalan gözyaşlarıyla doluyor yataklar. Katledilen uyku, dışarıdaki “hayatı felç eden” kara rağmen terletiyor, terletiyor ve terletiyor. Ve o uyku kapalı gözkapaklarınızda korkunç görüntüler oluşturuyor ve siz terliyor, terliyor ve terliyorsunuz.

Bizlerin sinir sistemi ya yok ya da baktıkça halimize bunu anlıyorum. Birileri ya aldırmış o sistemini (nasıl olduğu üstüne çalışma yapmaya çağırıyorum tıp alemini) ya da bozmuş öyle ki ne kadar vurursan vur düzelip kendine gelmiyor, yayını hep cızırtılı. Aldırmışlar zaten; burada yaşıyor mu yaşamıyor mu belli değil ama ben bozulmuşlardan daha çok korkuyorum. Mesela kendimden, ne zaman midem hastalanacak ne zaman bağıracağım ne zaman birilerini tersleyeceğim belli değil.


Bu hale gelmişken biz, televizyon birbirini boğazlayan kapkara takım elbiseleri gösteriyor. Markette biz Namık Amca’yla 2,35 tl mi 3,18 tl mi diye etiket araştırırken bazı çok haneli etiketleri olan takım elbiseleri dövüşüyor bizim adımıza. Ama orada renklerin hepsi beraber, yine bizim adımıza. Mesela yine bizim adımıza bir kadının boynunda mosmorluk var, kıpkırmızılık var, sizin ve benim adıma.

TBMM’de gergin gece: Milletvekilleri arasında arbede yaşandı

Mutsuzluk gelene kadarki mutluluk