Bu ülkeyi 40 yıl düzeltemeyeceğiz!

Hangi birini sayalım hangi birini söyleyelim? ‘AKP iktidarının yaptıklarını yazsak kitap olur’ demiyorum, zaten kitap oluyor. Soma’da 301 kişi, 17 – 25 Aralık, atanamayan öğretmenler, çarpık hukuk düzeni ve yok olma yolunda bir ülke!..

Bu ülkeyi 40 yıl düzeltemeyeceğiz!

Sorsan olmaz, sormazsan hiç olmaz… Bu ülke nereye gidiyor sahi?!

Karanlık bir dönemden, süreçten geçiyoruz. Tabi ki her gecenin bir sabahı, her kışın bir yazı var. Bazı şeyleri yaşamak zorundayız. Kirli bir okyanusun temizlenmesi için iyi bir fırtına gereklidir, belki de onu yaşıyoruz…


Ancak şu da var ki, bugün itibari ile bu ülkenin çivisi çıktığını da resmetmek, görmek gerekir. İnsanların düşünmediği, düşünmek istemediği bir sürecin parçası olduk artık. Yeni Survivor başladı; insanlar, bakıyorum hemen bu programı açıyor, kimin kazanacağını, hangi kişiyi tuttuklarını söylüyor…

Acınası bir halde olduğumuz aşikar. Körelen bir topluma doğru kanalize olmuş gidiyoruz…

AKP iktidarında ne olup bittiğini, hangi ızdıraplara neden olduğunu görmüyoruz. İktidar, istediği gibi ülke dümenine yön veriyor…

Türkiye’nin siyasi, sosyal yaşamı alt üst olmuş, her yerden çürümüş bir düzene doğru ilerliyoruz. Ülkenin neresine el atsanız elinizde kalacak bir durumda…

Öğretmenler…

AKP iktidara geldiğinde 60 bin öğretmen fazlası vardı ve geldiklerinde “Atanamayan öğretmen mi olur, hepsini atayacağız” dediler. Yıllar sonra ise yine AKP iktidarı bu öğretmenlere, bu kez “Herkes öğretmen olmak zorunda değil, herkesi öğretmen yapamayız” dedi. Sonuç hüsran! Bugün itibari ile 400 bine yakın bir öğretmen fazlası var! Çağrı merkezlerine gidin bakın. Tam bir “üniversiteliler çöplüğü” ve ne kadar öğretmen olduğunu görürsünüz!

Taşeronlardan hiç bahsetmiyorum bile… Yandaşa ballı börek veren bir AKP, muhalife ise kan kusturan bir AKP!

Madencileri hiç unutmayacağım! 301 kişi… Soma’da ölen ağabeyimiz, kardeşimiz… Soma artık AKP’li bir ismin dediği gibi “güzel ölenler”in yeri oldu!


Siyasal yaşamda ise tam bir hüsranlık…

“Siyasal ahlak yasası” neden olmaz bir ülkede, neden çıkarılmaz? Her siyasinin elini kolunu sallaya sallaya her istediğini yaptığı bir toplumda yaşarken…

Bu ülke 17 – 25 Aralık faciasını yaşadı. Dört bakan, Yüce Divan’a gitmesi gerekirken engellendi, AKP kendi adamlarını yargıya teslim etmedi. İşlerine geldiğinde hukuku gösteriyorlar, işlerine geldiğinde ise hukuku yok sayan biz zihniyet! Çünkü biliyorlardı ki, tuğlanın biri çekildiğinde duvarın tamamı gelecekti!

Burhan Kuzu

Bunu AKP’nin hukuk profesörü Burhan Kuzu ekranlardan ne güzel itiraf ediyor! “Deli miyim ben? Oğlan bizim kız bizim; bu bakanları Yüce Divan’a gönderip siyasi hayatımı mı bitireyim!”

Ağzınıza sağlık Sayın Kuzu!

İspanya’da 2014 yılında Sağlık Bakanı Ana Mato‘nun ismi yolsuzluğa karışınca istifa etmişti. Bizim 4 erkek bakan ne yaptı? Geldiler Meclis’e, kendi Yüce Divan oylamalarına gülerek oy attılar. 4 erkek bakan, bir kadın bakan olamadı…

Ana Mato

Ya hukuk?

Geçtiğimiz sene bu ülkenin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu ifadeye çağırmış ve daha sonra da sehven olduğunu söylemişti…

Daha iki gün önce ise CHP Parti Meclisi Üyesi Sera Kadıgil gözaltına alındı. Nedeni Twitter’da yazdığı yazılar dendi. Yahu bu kadın avukat sevgili savcı, neyin suç olup olmadığını bilmiyor mu? Ki daha sonra Kadıgil serbest bırakıldı. Aslında bunun asıl nedeni, sindirme operasyonları… Çünkü Sera Kadıgil, son zamanlarda anayasa görüşmelerini televizyon ekranlarında çatır çatır anlatıyor, kamuoyunu aydınlatıyordu.

Bu ülkede YSK’nın (Yüksek Seçim Kurulu) bir İl Müdürü “Kılıçdaroğlu’nun başı için evet” diyerek bir tweet atabiliyorsa ve hukuk susuyorsa o ülkenin Mozambik’ten hiçbir farkı yoktur!


Son sözüm, AKP’yi gönderdikten sonra bu ülkeyi 40 yıl düzeltemeyeceğiz derim ben, bunu da bilin!

Başkanlık sistemi isteği AKP’yi nasıl götürecek?


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…