Cinsiyet geçişi: Artık oğlum yok ama bir kızım var (Özel Röportaj)

Erkek olarak doğduğu hayata 20 yaşında bir kadın olarak devam edecek olan İ.D. için bu ameliyat kaçınılmazdı. Birçok konuda diğer trans bireylerden daha şanslı ve bilinçli olan genç kız ve ailesi, aynı süreci geçiren diğer insanlara hem destek hem de örnek oluyor.

cinsiyet değiştirme ameliyatı Cinsiyet geçişi: Artık oğlum yok ama bir kızım var (Özel Röportaj)

Cinsiyet geçişi

Cinsiyet değiştirme mevhumunu halkımızın büyük bir kesimi Bülent Ersoy sayesinde öğrendi ve muhtemelen aynı sebeple geçişin hep erkekten kadına olabileceğini düşündü. Oysa ki; kadından erkeğe geçiş daha fazla, ayrıca her trans kadın Bülent Ersoy gibi değil. 35 yıldır Ersoy’u bağrına basan Türk Halkı, diğer translara neden aynı hoşgörüyü gösteremiyor?

Günümüz toplum değerlerine oldukça ters düşen bu değişimi geçiren kişiler zor bir hayat yaşıyor ama aileleriyle beraber hareket ettiklerinde süreci yıpramadan atlatabiliyor. Her konuda olduğu gibi en sağlıklı yol; önce sorunu kabullenmek, sonra da ailece en sağlıklı çözümü bilimsel yollarla araştırıp, bulmak.


Röportaj: İ.D ve ailesi

Kendinizi kısaca tanıtır mısınız önce?

İ.D.: 20 yaşındayım. Özel bir üniversitede psikoloji okuyorum. İstanbul’da ailemle yaşıyorum.

Anne: 56 yaşındayım. Eşim de ben de üniversite mezunu ve Devlet’ten emekliyiz. Bir çocuğumuz var.

Cuma günü bir ameliyat geçireceksin. Bahseder misin biraz?

İ.D.: Cinsiyet değiştirme ameliyatı olacağım. Bu benim için olması gereken bir şeydi. Küçüklüğümden beri kendimi kız gibi hissediyorum. Doğru bir karar verdiğimi düşünüyorum.

Ameliyat olmaya ne zaman karar verdin ?

İ.D.: Önceleri korkuyordum tabii. Başka ne yapabilirim diye araştırıyordum. Kararı 7-8 ay önce verdim. Ben aileme açıldıktan sonra beraber düşünmeye başladık ne yapacağımızı. Ailecek karar verdik aslında.

İlk söylediğinde nasıl tepki aldın ailenden?

İ.D.: Önceleri aileme söyleyemedim ama sonra bir şekilde açığa çıktı. Tutamıyor insan içinde. Onlar ısrar edince ben de “ben kendimi erkek gibi değil, kız gibi hissediyorum” dedim. Söyleyince önce şok oldular tabii, kabul etmediler ama sonra kısa sürede kabullendiler. Tahminimden kısa sürdü kabullenmeleri.

Anne: Burada araya girebilir miyim? Cinsellikle ilgili bir sorunu olduğunu biliyorduk ama hangi cins olduğunu anlayamıyorduk. Biz bir sorun olduğunu üç yaşında farketmiştik zaten. Artık adını koysun istedik.

“İlk tepkimiz vazgeçirmeye yönelikti”

Oğlunuz cinsiyet değiştirmek istediğini söylediğinde siz ne düşündünüz?

Baba: Önceki yaşadıklarımızdan kafamızda birşeyler oluşmuştu ama değiştirme konusunda bir bilgimiz yoktu. İlk tepkimiz tabii ki vazgeçirmeye yönelikti. İş ciddiyet kazanınca araştırmaya başladık.

Anne: En son tırnaklarını boyadığını gördüğümde daha çok üstüne gittik ve itiraf etti. İlk duyduğumda kendimi odaya kapatıp bir saat ağladım. Sonra çıktım odadan, “bir daha anlat şunu bana” dedim. Gene konuştuk, anlamaya başladık birbirimizi. Toparlanınca bu ameliyatı yapan bir doktora gittik. O bizi Danışman Süleyman Bey’e yönlendirdi ve işlemlere başladık. Bunca yıl boşu boşuna kendimizi yıpratmış, çocuğumuzu üzmüşüz. Tanıştığım başka bir trans “Doğanın süprizi bu, ameliyatla bir yanlışlık düzeltiliyor” dedi. Çok doğru bence.

Nasıl yıpratmışsınız kendinizi?

Anne: Önceden gittiğimiz bazı doktorlar bu tür durumların baskın anne karakterinden oluştuğunu söylemişlerdi. Bana “sen geri plana çekil” dediler. Ben çekildim, eşim daha çok ilgilenmeye başladı. Ama daha kötü oldu o zaman durum.

Baba: Yanlış yönlendirildik yani. Ben buna inanmıyordum ama denedik.

Anne: Bu ameliyat öncesi yapılan psikolojik testlerde İ.’nin durumunun psikolojik değil fizyolojik olduğu çıktı. Daha önceden yapılsaydı bu testler o kadar hırpalanmazdık. Çapa’da anne baba okulları varmış mesela, tüm bunlar hep anlatılıyormuş. Bilmiyorduk. Biz bu zamana kadar hep değiştirebiliriz diye ısrarla yanlış şeyler yaptık.

Baba: Burda İ.’nin de hatası var ama biraz. Biz soruyorduk hep “senin kimliğin ne?” diye. “Ben erkeğim ama biraz marjinalim” diyordu. Korkudan gizlemiş, O’nu reddedeceğimizi düşünmüş.

Anne: “Erkekler de böyle olabilir, siz geri kafalısınız” diyip, kapıyı çarpıp gidiyordu.

“Kendimi saklıyordum”

Ya dışarda ters bir tepki aldığında ne yapıyordun İ.?

İ.D.: Hiç almadım ki. Çok saklıyordum kendimi çünkü. Aile dostlarımızla ya da komşularla görüşmüyordum pek, annemlere bir şey söyleyip üzmesinler diye.

Bürokratik işlemler yıpratıcı mıydı?

Anne: Her şeyi danışmanımız hallediyor. Hukuksal işlemler gayet modern Türkiye’de. Önce dava açılıyor cinsiyet değiştirmek için. Mahkeme seni Çapa’daki Cinsel İşlev Bozukluğu Merkezi’ne “adli vaka” diye gönderiyor. Orada da işler oturmuş, kolayca işliyor. Rapor sonucu tıbbi heyete çıkılıyor. Nüfus memurluğundan bir avukat da bulunuyor davada. İ. izni çok kolay aldı zaten. İ.’nin durumu anne karnındayken çok görünen bir durummuş. Beyin kadın olarak gelişiyor, vücut erkek olarak.

Okullarda yaşanan sorunlar

Çocukluk dönemi nasıl geçti?

Anne: Çok kötü geçti. Doktorlarda dolaştık, okullar değiştirdik.

İ.D.: Anaokulunda kız çocuklarıyla arkadaşlık yapıyormuşum. Onların oyuncaklarıyla oynuyormuşum içgüdüsel olarak. Bu da öğretmenlerimi rahatsız etmiş, nedense. Anneme “çocuğunuz yanlış hareketler sergiliyor, doktora götürün” falan demiş. İlkokulda da müdür çağırmıştı annemleri. “Böyle bir çocuğu okulda istemiyorum, öğrencilerimize kötü örnek oluyor, kimse onunla arkadaşlık yapmak istemiyor” demiş. Ben bunları çok sonraları öğreniyorum tabii. 9-10 yaşlarında bir doktora gittiğimizi hatırlıyorum. Psikiyatristti sanırım.

“Kurtlar Vadisi mi seyrettirsek bu çocuğa?”

Anne: Farklı birkaç doktora götürdük. İlkokuldayken bir yıl terapiye gittik. Ama sen gene bebeklerle oynamaya devam ettin. Hiçbir şey değişmedi. Değişmeyince o doktor şöyle bir şey dedi: “Hiç bir şey değişmedi, “Kurtlar Vadisi’ni mi seyrettirsek acaba bu çocuğa?” Bu laftan sonra çıktık biz oradan hemen. Sonra bu cinsiyet değiştirme sürecinde Çapa’daki doktorlara anlattık bu olayı. Şaşırdılar. “Bu durumun bir tedavisi yoktur, çünkü 9-10 yaşında bir çocuk cinsel tercih yapamaz” dediler. Terapi bahanesiyle para almışlar yani bizden.

Anaokulundayken de bir kadın doktora gitmiştik. Kadın özel konuşmuştu oğlumla. “Bir resim çiz” demiş. O da ağlayan bir kız çocuğu resmi ve yanında duran çatık kaşlı bir anne çizmiş. O zamanlar kilotlu çorap, toka, bebek falan almamı isterdi hep ama bunu benden isterken de çekinirdi. Kaş göz hareketiyle isterdi. Sanki kötü bir şey yapıyormuş gibi korkarak isterdi. Toplumsal baskının farkındaydı yani o yaşta. Küçükken rahatça isterdi ama zamanla utanmaya başladı. Biz de gizli gizli alıp, sadece evde oynamasına izin verirdik.

İ.D.: Yuvada, sokakta tanıdık ya da tanımadık bir sürü kişi bana ne yapıp yapmamam gerektiğin anlatıyordu. Ben de zamanla çekinmeye başlamışım demek ki.

Anne: Beni de terbiye etmeye çalışıyorlardı.

Cinsiyet geçişi: Artık oğlum yok ama bir kızım var (Özel Röportaj)

Ergenlik çağı nasıldı peki?

İ.D.: Benim ergenlik çağım iyi geçti aslında. Normalde benim gibilerinin bu dönemi kötü geçer. Şansım şu oldu; o dönem okul değiştirdim. Yeni okulumda bir sorun yaşamadım, gene olduğum gibi olmama rağmen.

Efeminen miydin yeni okulunda da?

İ.D.: Tabii ki. Yeni okulumdaki arkadaşlarım kötü bir tepki göstermedi bana ama. Hiçbirimiz adını koymamıştık bu durumun ama beni öyle kabul ettiler, sorgulamadılar. Yaşımız da büyümüştü tabii. Önceki okulumda kötü davranan çocuklar, neden öyle yaptıklarını bilmiyorlardı.

“Gençler büyüklerden daha anlayışlı”

Bu iki okul arasındaki fark neydi sence?

İ.D.: İkisi de özel okuldu. İkinci okulumdaki eğitmenler daha iyi karakterli ve anlayışlıydı demek ki.

Anne: Sonradan farkettik ki; yeni okulundaki kız arkadaşları O’nu hep kendileri gibi görmüşler, kız gibi yani. İ. erkek çocuklardan uzak duruyordu zaten. Kızlar da O’nu koruyordu. Yaşadığımız sitede de öyle oldu. O yüzden iyi geçti o dönem.

Yaşadığınız yer konusunda da şanslıydınız yani.

Anne: Evet. Bu ameliyat meselesi çıkınca bize muhit değiştirmemizi tavsiye etmişti tecrübeli olan kişiler. Genelde öyle yapıyorlarmış. Biz hazırdık taşınmaya ama İ. istemedi. Gerek yok dedi. Muhakkak arkamızdan konuşulmuştur ama yüzümüze karşı rahatsız olacağımız bir tepki almadık.

Desteklediler mi komşular?

Anne: Köstek olmamak da bir nevi destektir. Ama ciddi anlamda bir destek gördüğümüzü söyleyemem. Sadece bir iki kişi “Yanınızdayız, bir şeye ihtiyacınız olursa söyleyin” dedi.

Baba: Sonuçta taşınmak durumunda bırakacak bir şey olmadı. İnsanlar nasıl tepki vereceklerini bilmiyor olabilir. Hep karşılaştıkları bir durum değil sonuçta.

İ.D.: Arkadaşlarım destekledi beni. Ailemden önce onlara konuşuyordum cinsiyet değiştirmek istediğimi.

Üniversitede seni nasıl tanıyorlar?

İ.D.: Hazırlık sınıfında gene böyle feminendim ama kendimi erkek olarak tanıtmıştım. Saçlarım kısaydı, erkek olduğum belliydi. Geçen yıl bölüme başlayınca kendimi olduğum gibi tanıttım ve olumsuz bir tepki almadım. Buna benzer başka durumlar da var zaten okulda.

Gençler büyüklerden daha mı anlayışlı yani?

Anne: Bizim kuşak bugünkünden farklı tabii. Şimdikiler daha açık ve rahat.

Ama gene de İ. diğer translardan daha şanslı her konuda.

Baba: İ. takdir ediyordur umarım tüm bunları.

İ.D.: Evet herşeyin farkındayım, ailemden yana şanslı olduğumu biliyorum.

“Duygusal değil, bilimsel olunmalı”

Zor bir dönemi nispeten iyi geçirmişsiniz. Neden sizce?


Anne: Bilimsel olarak araştırdık herşeyi. Doktorlara güvendik. Doktorlar bizi kabullenişe geçirdi ve ondan sonra işimiz kolaylaştı. Savaşmak boşuna çabalamakmış, çocuğumuzu gereksiz yere mutsuz etmişiz.

Baba: Ben daha önce kabullendim ama annesinin tepkisi büyüktü.

Anne: Bunu da bir doktor açıkladı ama. “Her annenin yapacağı son umut çırpınışıdır bu. Siz de psikolojik olarak yıpranıdınız ama aynı zamanda çocuğunuzu kaybetmek istemediniz. O yüzden karşı koymanız anlaşılabilir” dedi. Sonunda kabullendim ben de zaten.

İ.D.: Çevremi oluşturuken çok dikkatliydim. Gezmekten vazgeçmedim, eve kapanmadım. Depresyona girmedim. Ayağım küçük olduğu için erkek ayakkabısı bulamıyorduk, gidip kadın ayakkabısı alıyordum mecburen. Bu da beni mutlu ediyordu. Sakalımın çıkmaması, çene yapımım kadınsı olması, el ve ayaklarımın küçük olması kadın olduğumu hissettirdiği için de mutluydum.

Konu konuşulup, kabullenilmeden önce büyük bir gerilim vardı aranızda anladığım kadarıyla. Şimdi aranız nasıl?

İ.D.: Gerilim yok artık, ondan sonrası su gibi aktı.

Anne: Doktorlarla konuşup, araştırmalar yapınca daha kolay oldu herşey. Ararmızdaki iletişim de düzeldi. Aile huzur buldu. Çocuğumuz mutlu oldu. Eskiden hep pembe giymek isterdi, şimdi siyah bile giyiniyor. Abartılı hareketleri, bize karşı aksi tutumu değişti.

İ.D.: O zaman erkek olduğum için içimdeki kadınsı duygularımı abartılı hareketlerle göstermek istiyordum. Şimdi buna gerek kalmadı. Kimliğimi buldum.

Anne: Her sorunu bilimsel olarak ele almak lazım, çözmek için. Duygusal kararlar yanlış sonuç veriyor böyle ciddi konularda. Doktor raporu söylüyor zaten: Oğlumuz aslında bir kadınmış. Keşke bu testleri daha önce yaptırsaydık.

Baba: Ama tek bir şey istedik O’ndan. Düzgün bir hayat sürdürmesini.

Oğlunuz trans değil de, eşcinsel olsaydı nasıl tepki verirdiniz?

Anne: Gene aynı tepkileri verirdik sanırım. Bilmiyoruz çünkü, anlayamıyoruz. Ama sonunda bağrımıza basardık gene, çocuğumuz çünkü. Türkiye’de çok ötelenmiş bir konu. Ne anne babalar, ne gençler ne de doktorlar ne yapılacağını biliyor.

“Ameliyat olmam kaçınılmazdı”

Peki İ., bu son organ ameliyatını olman şart mıydı? Neden göze alıyorsun bunu?

İ.D.: Bir yere kadar daha götürürdüm ama eninde sonunda olurdum. Bu şekilde sosyal yaşamımı devam ettiremem.

Anne: Görüntü kadın, kimlik mavi olmuyor. Bir kere bir iş deneyimi yaşamak istedi, ama deneyemedi bile. Ayrıca bu tercihin ötesinde de bir şey: Çapa Hastanesi’nin raporu “kadın” olduğunu ve bu ameliyatın gerekli olduğunu söylüyor.

Sosyal baskı görmeyeceğin bir ülkede yaşasaydın, istediğin gibi giyinip, haraket edebilseydin gene de bu ameliyatı olur muydun?

İ.D.: Böyle bir ortamı farzedemiyorum şu an ama, cinsel organım beni çok rahatsız ediyor. Olurdum, evet. Küçükken çevremde gördüğüm kızlara bakar, benim neyim eksik diye düşünüyordum. Ben de onlar gibi hissediyorum ama onlar gibi olamıyorum diyordum. Haftaya olacağım ameliyattan sonra tamamen aynı olacağız.

Anne: Vejetaryenler nasıl tabağında et görmeye dayanamaz, aynı. Tuvalet konusu çok sorun oluyordu mesela. Biz sonra öğrendik, epeydir kızlar tuvaletini kullanıyormuş, okulda falan.

İ.D.: Avrupa’da yaşasaydım ses teli ameliyatı olmazdım belki mesela. Riskli bir ameliyat çünkü, sesini bile kaybedbilirsin. Kadın görünüşlü olup ta erkeksi sesi olanla dalga geçiliyor burda. Ses teli ameliyatı olmadan önce sokakta konuşmuyordum pek. Takside, dolmuşta parayı uzatması için arkadaşıma veriyordum.

“Yeni bir çevrenin içine girdik”

Peki geçen yıl bu durum kabullenildi ve ailecek yeni bir sürece ve değişik ortamlara girdiniz. Şu son bir yılda neler yaşayıp, öğrendiniz?

İ.D.: Ben eskiden ender bir durumda olduğumu düşünüyordum, hatta kadından erkeğe dönen çok daha fazlaymış. Bu ortama girince benim gibi bir sürü insan olduğunu gördüm, bu da bana iyi geldi.

Anne: Bir çok trans gençle tanıştık ama hiç ebeveyn tanımadık mesela. Çocuklar hep yanlızlar. Onlara da yardımcı olmaya, moral vermeye çalışıyorum. Onlar da senin benim gibi insanlar.

Baba: Kırsal kesimde durumunu saklayan, kendi içlerinde yaşayan da çok var.

Anne: Bir de yeni kimlikle farklı bir yerde yeni bir hayat kuranlar varmış. Saklıyorlar mecburen. Yanımıza yeni bir komşu taşınsa, hiç sorar mıyız “eski cinsiyetin ne” diye mesela. Öyle çok varmış. Sayıyı tam bilemeyiz ama tahmin edilenden çok. Biz hep travestileri sayıyoruz. Ki onlar ameliyat olmuyorlar.

Diğer aileler nasıllar?

Anne: Doğudaki bir çok aile çocuğunu reddediyor ama mesela bizim çocuğumuz gibi başka bir genç tanıdık bu süreçte. Üniversitede öğrenci, anne baba okumuş ve modern insanlar ama “Bülent Ersoy gibi mi olacaksın” diyip, konuyu kapamışlar. “Bize bu teklifle ve bu görüntünle gelme” demişler çocuğa.

“Bülent Ersoy’a teşekkür ve sitem”

Bülent Ersoy'a teşekkür ve sitem cinsiyet değiştirme ameliyat

Bülent Ersoy hakkında ne düşünüyorsunuz?

İ.D.: Ben kendimle hiç özdeşleştirmiyorum O’nu.

Baba: Bu konu gündeme aslında Bülent Ersoy ile geldi. Ersoy’un kimlik savaşı verdiği dönemi hatırlıyorum. Biz de O’nunla dalga geçtik, yanlış anladık muhtemelen. Ama kanunu değiştirmesi çok takdir edilecek bir durummuş, şimdi anlıyorum. Sıkıyönetim zamanı sahneye çıkması yasaklanmıştı. Bülent Ersoy o zaman çok büyük bir mücadele verdi ve Medeni kanunda değişiklikler yapıldı. Ondan beri cinsiyet değiştirme yasallaştı, yeni kimlik almalarına izin çıktı. O zamanlar bu ameliyatı yapan tek bir doktor vardı Türkiye’de, adama dava açılıyor, ceza veriliyordu, “nasıl böyle bir şey yaparsın?” diye.

İ.D.: Evet, yoksa ben kadın kimliği alamayabilirdim. Ayrıca kanun bu kişilerin mahremiyetini koruyor. Yeni kimlikte eskiye dair kayıt olmuyor. Senin önceki cinsiyetin kayıtlarda ortaya çıkmıyor. Ben danışmanıma “ben kız olarak doğmuş görünmek istiyorum” dedim, O da “öyle olacak” dedi.

Baba: Kişisel verileri koruma kanunu diye bir kanun çıktı. Ona istinaden böyle.

Bülent Ersoy’dan başka biri aynı sonucu alamayabilirdi. 12 Eylül Cunta döneminde yaptı bunu. Birebir mücadele etti, Kenan Evren ile karşı karşıya kaldı. Ama sonra bencil davrandı. Düzgün tavırlar sergilemedi, normal bir insan yerine marjinal bir imaj yarattı.

Anne: Bülent Ersoy cinsiyet geçişi yapan insanlara destekten ziyade köstek oluyor. Sosyal algı bakımından transların itibarını zedeliyor. Hayat tarzıyla, giyinişiyle yanlış örnek oluyor bence.

Baba: Şöyle bir imaj yarattı Bülent Ersoy: “Paran olmadan bu kimlikte yaşayamazsın.” Bu insanların senin benim gibi normal olamayacağı, hep marjinal olacağı algısını yarattı. Onlar da normal bir hayat sürebilir. Hukuksal anlamda devrim gibi bir şey yapmasına rağmen, sosyal anlamda olumsuz oldu Ersoy. O da ameliyatını olduktan sonra normal halk gibi yaşasaydı, transların itibarı bu kadar düşük olmazdı.

Anne: Ayrıca kendi gibilerine hiç yardım etmedi. O kadar sokağa düşmüş trans kadın var, en azından onlar için birşeyler yapabilirdi. Parası var, gücü var.

İ.D.: Mesela ikimiz de trans bireyiz ama benim trans olduğum belli olmuyor, O’nun oluyor. Benim iki ay boyunca bir erkek arkadaşım oldu, o bile anlamdı.

Çelişkili bir ahlak anlayışı

Halk kadın ve erkek arasında net bir çizgi olsun, kafası karışmasın istiyor ve ara renklere tepki gösteriyor. 35 yıl sonra bu algının değişmemesi çok tuhaf.

Baba: Türk halkı Bülent Ersoy’u çok sevdi ama kendi oğlulları aynısını yapsa reddeder. Sanatçı olduğu için ekstra bir gücü var ve bu yüzden seviliyor ve hoşgörülüyor.

Anne: Translar böyle örnekler yüzünden ikinci sınıf olarak görülüyor o yüzden sıradan bir insan yapsa sorun olmayacak şeyi translar yapınca aşırı tepki çekiyor. Linç etmeye kalkıyorlar.

İ.D.: Okulda derslerde de konu oluyor bu. Baskıcı ve cinseliğe kapalı ülkelerde insanlara şu mesaj veriliyor: “Kadının görevleri belli, erkeğin belli, herkes yerini ve görevini bilsin yoksa şiddet uygularız.”

Anne: Para da mesele oluyor. Bu kişilerin masraflarını karşılayacak para bulması zor, çünkü kimse iş vermiyor. O yüzden çoğu fuhuşa yöneliyor. Toplum da görünüş ve kimlik farklı olunca direk “travesti” damgasını yakıştırıyorlar. Trans kelimesinin anlamını bile çoğu bilmiyor ki. Bir erkeğin pembe giymesi bie tepki çekiyor bu ülkede. Yazlıkta beni uyarırlardı “niye çocuğuna bebek alıyorsun” diye. Tenkit etmese bile kibarca uyarıyorlar.

“Çocuk istersem evlat edinirim”

Bundan sonraki hayatın nasıl olacak?

İ.D.: Çok plan yapmadım, bir değişiklik olmaz sanırım. Artık tam kadın olarak yaşayabileceğim. Belki psikoloji eğitimimi bu yönde kullanırım. Uzmanlık yapıp klinik pisikolog olabilirsem tabii. Çünkü bu vakaları genelde psikiyatriye gönderiyorlar.

Önceki hayatın yeni hayatını etkiler mi?

İ.D.: Ben şu ana kadar trans kadındım, ameliyattan sonra tam kadın olacağım. Tek eksiğim çocuk yapamayacak olmam.

Anne: Kim denemeden önce kesin olarak çocuk sahibi olabileceğini biliyor ki? Belki de çocuğu olan biriyle evlenir.

Evlilik ve annelik hakkında ne düşünüyorsun? Eşinden geçmişini saklar mısın?

İ.D.: Şimdilik fazla düşünemiyorum ama olacaksa hayırlısı olsun. Saklamam, anlamı yok. Rahmim yok çünkü, bir şekilde ortaya çıkar. Ayrıca yeni nesil daha geniş ve modern görüşlü. Böyle şeylerin eskisi kadar sorun olacağını zannetmiyorum. Çocuk istersem, evlatlık alırım. Anne babası olmayan bir sürü çocuk var, ben de bir çocuğa ihtiyaç duyarsam karşılıklı tamamlamış oluruz birbirimizi.

İlerde, misal iş yerinde senin eskiden erkek olduğun ortaya çıktı ve sorun oldu. Ne yaparsın?

İ.D: Ne yapacağım, kimliğimi gösteririm. Ayrıca bunun yapacağım iş ile ne alakası var? Sosyal korkum da yok. Olsa erkek arkadaş yapmazdım. Ama doğru söylüyorsunuz, bu ülkede her şey olur. Ama ben psikoloji alanımda çalışacağım ve bu sektörde böyle bir sorunla karşlaşacağımı zannetmiyorum.

Baba: Şöyle bir avantajımız var. İ. muhit değiştirmemekle zaten bunlara cevap vermiş oluyor. Bence cesareti diğerlerine model teşkil edecek bu konuda.

Son olarak bir şey söylemek ister misiniz?

İ.D: Buradan teşekkür etmek istediğim insanlar var benim: Danışmanım Süleyman Şennur olmasaydı bu süreç belki 2 yıl sürecekti ve bu da zaman ve para kaybı, ayrıca çok yıpratıcı olacaktı. Ayrıca ameliyatımı yapan Prof. Dr. Ali Gürlek ve ekibine, Çapa Hastanesi’nin tüm değerli doktorlarına ve bir de beni ameliyat etmediği halde sürekli manevi destek veren Hacettepe’nin değerli doktoru Doç. Dr. Serdar Nasır’a da çok teşekkür ediyorum.

“Sırf torun olmayacak diye bu çocukları sokağa atmayın!”

Anne: Sanki 9 ay değil de uzun yıllar süren sıkıntılı bir hamilelik yaşamışım ve sonunda çok sancılı bir doğum yapıp çocuğumu kucağıma almış gibiyim ben. Ayrıca anne babalara da seslenmek istiyorum buradan: Bilime inanın, doktorlara güvenin, evladınızı kazanın, asla bencillik yapmayın, “etraf ne der” diye düşünmeyin ve sırf torun olmayacak diye bu çocukları sokağa atmayın.

Hepinize teşekkür ederim. Şimdiden geçmiş olsun.


NOT: İ.D. röportajdan üç gün sonra başarılı bir ameliyat geçirerek tamamen kadın oldu. Şimdi yeni bedenine alışmaya çalışıyor. Ameliyat sonrası sıkıntıları var ama kendini mutlu ve huzurlu hissediyor. Bir ay içinde yaraları kapanacak ve normal hayatına geri dönecek.

‘Cinsiyet değiştirme ameliyatı’ hakkında her şey


Deniz Alan Held
1974 Ankara doğumlu ama 2 yaşından beri Istanbullu. Çocukluk ve gençliği cimnastik ve dans çalışmalarıyla geçti. 2000 yılından beri yoga yapıyor. 2002 yılında evlenip yurtdışına yerleşti ama bir ayağı hep Istanbul'da oldu. Çocuklardan sonra, Norveç'te hayalindeki işin eğitimini alma fırsatı geçti eline. Trondheim Üniversitesi'nde Medya Bilimi ve Görsel Kültür dalında lisans ve yüksek lisans okudu. İki yıl Zürih, 10 yıl Trondheim'da yaşadıktan sonra 2014 yazında eşinin memleketi Almanya'ya yerleşti. Şİmdi iki oğlu ve eşi ile sakin bir hayat sürmekte, ve Türkiye'nin Gezi Gençleri'nce yönetileceği çağdaş bir ülke olduğu hayalini kurmakta. // ENGLISH: Born in Ankara in 1974, moved to Istanbul at age 2. Spent lots of time with gymnastic and contemporary dance at early ages. since 2000 practices rather yoga. Married to a German in 2002 and move to Zurich. Later lived 10 years in Norway/Trondheim and eventually settled down in Germany. Studied Media Science in Trondheim and finished master degree in 2012. Has two sons. Looking forward to the days that Turkey is eventually led democratically by the Gezi youth.