Doç. Dr. Murat Somer, 16 Nisan’da gerçekleşecek anayasa değişikliği referandumunda ‘evet’ çıkarsa en çok AK Parti seçmeninin mağdur olacağını savundu.
Koç Üniversitesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Murat Somer, BirGün‘den Meltem Yılmaz‘ın sorularını yanıtladı. İktidarın “hayır” oyu verecek olanları “terörist” ilan etmesinin, hedefledikleri etkinin tersini yaratmaya başladığına da dikkat çeken Murat Somer, sözlerini şöyle sürdürdü:
Doç. Dr. Murat Somer: Türk toplumu mağdurun yanında olur
“Türk toplumu zulüm var burada demeye başladığı anda mağdurun yanında oluyor. Bunun işaretlerini de almaya başladık. Ama bunu açık ölçebilecek kadar göremiyoruz çünkü şu anki durumumuz geçmişten farklı. Tek parti dönemleri ve askeri rejim dönemleriyle karşılaştırdığımızda, medyada hem çok ciddi hem de çoğunluk açısından kafa karıştırıcı bir tekseslilik var. Akademisyenlere yapılanlar ya da Meral Akşener‘in toplantısının engellenmesi gibi durumlar toplumda mutlaka tepkiye yol açacak olaylar ama bunlar topluma yeterince ulaşmıyor.
AKP’de alınan kararlara itiraz edenler oluştukça yen güç odakları ortaya çıkar
Anayasa değişiklik paketi, Başkanlık sistemini savunan kesim açısından da çok büyük sorunlar yaratacak bir paket. Bu paket, AKP’nin de, “evet” diyen seçmenin de, hatta Cumhurbaşkanı’nın kendisinin de denetleyemeyeceği bir yönetim tarzı ortaya çıkarır. İktidar partisi içinde, alınan kararlara itiraz edenler oluştukça, yeni güç odakları ortaya çıkacak. Bunlar bir süre sonra sürtüşmeye başlayacak. Buna bağlı olarak “evet” diyen kesim de güçsüzleştiğini görecek. Zira yeni iktidar mücadelelerine, yeni krizlere gebe bir anayasa paketinden söz ediyoruz. Dolayısıyla istikrar devam edecek beklentisi, gerçi istikrardan ne kastediliyor ve ne kadar vardı o tartışılır, gerçekleşmeyebilir.
AKP içindeki 3 grup
AKP içinde üç gruptan bahsedebiliriz. Bir kesim tamamıyla Erdoğan’a güven üzerine oy veriyor ve fazla sorgulamıyor. İkinci kesim, ekonomik kazanımlarının yanı sıra, yaşam tarzı kazanımlarını da göz önünde bulundurarak bu kazanımları kaybetmek istemeyenler. Üçüncü kesim ise şu anda gerçekten bu anayasa paketinden şüphe duyan fakat hayır çıkması halinde çıkış yolu göremeyen seçmenler. Hayır tarafı açısından en önemlisi bu iki kesim. Zira sözünü ettiğimiz bu iki kesim de, içeriği öğrendikçe hayır diyebilecek olanlar.
Murat Somer: “Hayır çıkarsa iktidarın ve Cumhurbaşkanı’nın değişmeyeceği anlatılmalı”
Hayır çıktığında hemen iktidarın da, Cumhurbaşkanı’nın da değişmeyeceği ve mevcut kazanımların kaybedilmeyeceğini anlatmak çok önemli. Ayrıca, “hayır” da “evet” de çıksa, süreç bitmiş sayılmaz, mevcut sistemde cumhurbaşkanının sorumluluklarını daha düzgün belirleyen, şu anda kullanmakta olduğu ama anayasal olarak tartışmalı olan yetkileri düzenleyen, fakat aynı zamanda sorumluluğunu ve denetlenebilirliğini belirleyen bir öneri getirilebilir. Zaten mevcut anayasa değişiklik paketinde partilerin uzlaştığı 60- 70 madde vardı. Bu maddeler üzerinden yeni bir düzenleme yapılabilir.
Başkanlık sistemi, eyalet sistemini geçişi kapsayabilir
Kesinlikle. Bakın, “Evet”çi kesimde, Başkanlık sistemi geldiğinde yeni bir çağ başlayacak bütün sorunlar hallolacak gibi bir beklenti var. Ancak bu gerçekçi bir beklenti değil. Zira Başkanlık sistemi, yönetici elit içerisinde küçük bir kesimin Türkiye’nin idari yapısında çok büyük değişiklikler yapabilmesini de beraberinde getiriyor. Bu değişiklikler, bir tür eyalet sistemine geçişi kapsayabileceği gibi, Türkiye Cumhuriyeti devrimlerine tepkisi olan İslamcı iktidar ortağının da arzu ettiği değişiklikleri içerebilir. Buna ister rejim ister sistem değişikliği deyin, adı önemli değil, önemli olan denetlenemeyecek olması. Yani, Başkan ve çevresindeki küçük bir kesimin, Türkiye’nin idari yapısında, iç ve dış politika bürokrasisinde, ekonomi yönetiminde, eğitim sistemi, çevre gibi alanlarda radikal değişiklikler yapma yetkisi olacak.
Murat Somer: “Öyle bir duruma gelinir ki Meclis de artık sorumluluğun altına girmek istemez”
Şu anki durumda Türkiye’de zaten Cumhurbaşkanı ve danışmanları en temel kararları alıyor, Bakanlar kurulu daha çok uygulayıcı ve imza atıcı konumunda ama öyle bir noktaya gelinebilir ki Meclis’tekiler de artık bu sorumluluğun altına girmek istemez. Bu nedenle radikal değişiklikler Cumhurbaşkanı tarafından gündeme getirilmiyor olabilir. Zira iktidar partisinin kâğıt üstünde bazı şeyleri engellemesi hâla mümkün. Başkanlık sisteminde ise Meclis’in ve halkın birtakım radikal kararları engelleme imkânı çok az olacak.
HDP’nin boykot kararı yanlış!
Boykot Kürtler açısından yanlış bir karar olur çünkü boykot halinde hiçbir tarafa yaranamayacaklar. O zaman “Evet” desinler daha iyi. Boykot, HDP’nin 7 Haziran’dan sonra yarattığı büyük hayal kırıklığı sürecinin devamı olur. Tersinden bakarsak, HDP bu referandum sürecinde “Hayır”ı fırsat olarak kullanabilir. 7 Haziran’dan sonra iki ateş arasında kalan ve moral üstünlüğünü kaybeden HDP bunu tekrar kazanmanın bir fırsatı olarak değerlendirebilir referandumu. Zira rakamlara göre HDP seçmen kitlesini çok da kaybetmiş değil. Destek yine de barajın üstünde.
Baskılar ters tepme potansiyelini de barındırır
Türk toplumu zulüm var burada demeye başladığı anda mağdurun yanında oluyor. Bunun işaretlerini de almaya başladık. Ama bunu açık ölçebilecek kadar göremiyoruz çünkü şu anki durumumuz geçmişten farklı. Tek parti dönemleri ve askeri rejim dönemleriyle karşılaştırdığımızda, medyada hem çok ciddi hem de çoğunluk açısından kafa karıştırıcı bir tekseslilik var. Ses çokluğu veya kalabalığı var ama çok seslilik yok. Söylenmeyenler söylenenlerden daha fazla. Akademisyenlere yapılanlar ya da Meral Akşener’in toplantısının engellenmesi gibi durumlar toplumda mutlaka tepkiye yol açacak olaylar ama bunlar topluma yeterince ulaşmıyor. Murat Somer röportajının tamamını birgün.net‘den okuyabilirsiniz.