Sigara içilmeye başladıktan 10 saniye sonra nikotin beyne ulaşıyor. Bu kadar hızlı bir şekilde beyne ulaşan nikotin hızlıca bağımlılığa dönüşebiliyor.
Her yıl yaklaşık 35 milyon kişinin sigarayı bırakmak için çaba sarf ettiğine dikkat çeken uzmanlar bunlardan ancak %10’unun başarılı olabildiğinin altını çiziyor. Sigara ile mücadele uzman desteği şart!
Kanıtlanan onca zararına rağmen sigara bağımlılığı her geçen gün artış gösteriyor. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi’nden Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Onur Noyan, sigara bağımlılığının bu kadar yaygın olmasının sebebini, “içildikten çok kısa bir süre sonra beyne ulaşması” olarak açıkladı.
Beyne ulaşması saniyeler sürüyor
Sigarayla birlikte, ağız yoluyla, nefes yoluyla birlikte alınan nikotinin akciğerlere geçtiğini ifade eden Noyan, “Sigaranın içinde 4 binden fazla madde var. En önemlileri nikotin, karbon monoksit ve katran. Sigara bağımlılığı denildiği zaman aslında nikotin bağımlılığı denmek isteniyor ve nikotin nasıl vücuda geçiyor, burası çok önem kazanıyor. Nikotin akciğerlerde emiliyor, emildikten sonra da kan yoluyla beyne gidiyor. Yaklaşık olarak sigara içildikten 10 saniye sonra beyne ulaşmış oluyor ve bu kadar hızlı şekilde beyne ulaşan bir maddenin de beyinde yaratmış olduğu etkiler nedeniyle nikotin bağımlılığının bu kadar çok yaygın” dedi.
Bağımlılığın tek nedeni yok
Bağımlılığın nedenlerini “biyopsikososyal model” üzerinde açıklamak gerektiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Onur Noyan, şunları söyledi:
“Bağımlılığın nedenlerini sadece biyolojik bir yaklaşımla değil, sadece sosyal yaklaşımla değil, bütüncül değerlendirmek gerekiyor. Bağımlılıkta öncelikle genetik olarak bir yatkınlık çok önemlidir. Ailede herhangi bir maddeye daha önce bağımlı olan bir kişi varsa, o kişinin maddeye bağımlı hale gelmesi ya da bağımlılık gelişmesi çok yüksek olasılık dahilindedir. Bununla birlikte kişinin çocukluluğundan itibaren yaşadığı aile ortamı, sosyal çevre, okul hayatı ve bu sosyal çevre içerisindeki başarı durumu da bağımlılığa yatkınlığını belirler. Bunların yanı sıra bireysel faktörler de çok önemlidir. Bireydeki heyecan eksikliği, yenilik arama davranışının yüksekliği, kaygıya duyarlılık ya da ankisiyete duyarlılığı dediğimiz gelişen yeni durumlara ya da tehlikeli durumlardaki belirsizliğe tahammül edememe, geleceğe dair bir umutsuzluk ya da depresif tablo dediğimiz biraz daha geleceğe dair karamsar düşünceler bir bireyin bağımlılığa daha yatkın hale gelmesine neden olur.”
Sigaranın vücuttaki etkilerinin, içilen miktara ve bireyin kendi akciğer kapasitesiyle birlikte vücuduna girmiş olan nikotinin oranına bağlı olarak değiştiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Onur Noyan, “Sigaranın vücuttaki etkilerine bakacak olursak öncelikle akciğer sisteminden vücuda girdikten sonra bir çarpıntı, kalp damar siteminde bir hareketlenme, vücuttaki diğer bütün sempatik organlarda bir uyarılmaya sebep oluyor. Ve bir şekilde de sigara kullanıldıktan sonra da beden fizyolojik tepkiler vermeye başlıyor” dedi.
Deneyenlerin %25’i bağımlı oluyor
Ergenlik döneminde %35-40 oranında sigara denemeleri olduğunu, bu denemelerin de %20-25’inin bağımlı hale geldiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Onur Noyan, “Sigaranın içindeki nikotinin beyne 10 saniye içerisinde ulaşıyor olması ve deneyen kişinin bu kadar hızlı etki eden bir maddeyle karşılaşıyor olması nedeniyle sigara kullanımın bağımlılığa dönüştüğünü söylemek mümkün. Her yıl yaklaşık 35 milyon kişi sigarayı bırakmak için çaba sarf ediyor ama bunların ancak %10’u başarılı oluyor” dedi.
Sigarayı bırakmak için tek başına çaba sarf etmenin yetersiz olduğunu belirten Yrd. Doç. Dr. Noyan, sigarayı bırakmak isteyenlere de mutlaka bir uzmana ya da bir merkeze giderek psikiyatri, psikoterapi ya da psikolog desteği alarak sigarayı bırakmalarını tavsiye etti.
Aileler 2 yıl sonra fark ediyor
Yrd. Doç. Dr. Onur Noyan, sigara bağımlılığı ile mücadelede ailelerin öncelikle çok iyi gözlem yapması gerektiğini belirterek “Birey madde ya da alkol kullanmaya başladıktan sonra aileler ortalama 2 yıl sonra fark ediyorlar bu süreci. Bu çok uzun bir süreç. Çocuğu madde kullanmaya başlayan aile davranış değişiklikleriyle bunu anlayabilir. Bu değişiklikler okula gitmeme, okuldan kaçma ya da arkadaş ortamının değişmesi, evde içe kapanma, sosyal içe kapanma şeklinde olabilir. Okul başarısında bir düşme varsa okul içinde davranış değişiklikleri varsa okul yönetimi bu değişiklikleri ailelere bildirmeli ki aile ve okul bazı ortak davranış değişikliklerine gidebilsinler” dedi.
Çocuk tedaviye ikna edilmeli
Çocuğunun madde kullandığını öğrenen bir ailenin öncelikle hemen bir uzmana danışması gerektiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Onur Noyan, ailelere ve okul yönetimlerine şu tavsiyelerde bulundu:
“Sorunu asla kendi içlerinde çözmeye çalışmamalı. Çünkü herhangi bir madde kullanımı varsa burada bireyin söz vermesi işe yaramayacaktır. Çocuk inkar edebilir ya da gerçeği anlatamayabilir. Aile en ufak bir şüphe duyuyorsa bunu çocuğuyla paylaşmalı. ‘Ben böyle bir şeyden şüpheleniyorum, hemen şuradaki şu merkezi gidiyoruz’ demeli. Birlikte gelip, uzman eşliğinde görüşülmeli, gerekli testler yapılmalı, herhangi bir madde kullanımı varsa ya da böyle bir yatkınlık varsa aile ve çocuklu paylaşıp, gerekli tedavi planı yapılmalı. Eğer okul yöneticileri bunu fark ediyorsa, ilk yapmaları gereken rehberlik merkezlerinde öğretmenler aracılığıyla bu duruma müdahale etmeli ve aileye hemen bilgi vererek birlikte bir tedavi planı için sağlık merkezine yönlendirmek olmalı.”