Bedel sizden çıkan her şey demektir. Sizden çıkan: Zaman, para, emek, yorgunluk, kariyerden vazgeçmek, sevdiğin şeylerden uzaklaşmak kısaca sizden çıkan her şeydir.
Direm Fikir Atölyesi Kurucusu Didem Tınarlıoğlu, bu haftaki yazısında “Bedel ödeme”ye dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
Zar zor biriktirilerek alınmış bir araba, aşk ilişkilerindeki tavizkarlıklar, bir girişimcinin markasını sıfır noktasından zirveye taşırken harcadığı emek, bir arkadaşın arkadaşına gösterdiği aşırı sabır, bir emeklinin tüm çalışma hayatı boyunca biriktirerek aldığı bir ev vb. tüm bu örnekleri düşünebilirsiniz.
Sonucunda elde edilene karşı bir bağımlılık oluştuğunu görürsünüz. Çünkü bedel beklentiyi artırmakla kalmaz bağımlılık şeklinde kopamayışa dönüşür.
Bedel ödeyenlerin vazgeçmeyen inatçı tutumları bu yüzdendir. “Bunca emeğimi bırakacak değilim” derken, yüzlerindeki inatçılık gibi görünen aslında bağımlılığın yansımasıdır.
Bedel ne kadar çoksa bağımlılık aynı oranda artıyor. Bağımlılık da beklenti de bedelden besleniyor. Bağımlılık ve beklentinin peşi sıra hayal kırıklığı riski de çoğalıyor. Hayal kırıklığı, insanın en çok canını yakan durumlardan biridir.
Örneğin; “Ben bunu hak etmedim. Bunca emeğime karşılık yapılan nankörlüğe inanamıyorum” duygusunu kaç kez hissettiniz? Bir olguya, bir kişiye, bir oluşuma bazen öyle, ölesiye emekler harcanabiliyor ki karşılığında zalimce davranışlara maruz kalındığında bu talihsizlik gibi algılanıyor. Oysaki, bu talihsizlik değil soyut yasa böyle işliyor.
Peki ya karşı tarafta işler nasıl gidiyor? Durum, büyük çoğunlukla tam tersi olarak işliyor. Bedel ödeyen öylesine tavizkar öylesine içten ve doğal davranıyor ki diğeri onun yaptığı her fedakarlığı göreviymiş gibi, olağan çoğunlukla da doyumsuzca izliyor.
Yani bedeli alan taraf nankörleşiyor hatta zalimleşebiliyor. İşte bu yüzden,çocuk yetiştirirken “Her şeyi siz yapmayın,kabiliyet alanı bırakın,çocuğu büyütmek değil yetiştirmek önemlidir.” deniliyor. İlişkiler de böyle değil midir? En çok bedel ödeyen en fazla sevendir. Ya da tam tersi, en çok seven en fazla bedele katlanandır. Çoğunlukla ilk terk edilen, aldatılan daha fazla fedakarlık yapmış olan değil midir?
Deneyimsel Tasarı Öğretisine göre Soyut Yasa der ki ;”Bedel ödeyen bağımlılaşır bedel alan zalimleşir.”
Peki ne yapılmalı? Düşünmeksizin bedel yatırımı yapmadan, diğer tarafın da karşılık verebilmesi için marifet sahası bırakmak gerekir. Kişinin sahiplenmesi ödediği bedel kadardır. Çok olan hiç bir şey değerli değildir. Az ve tadında olan şeyler daha değerlidir. Döngü hep böyle işler.
O yüzden karşılık hesaplaması yaparak değil fakat Alma -Verme dengesine göre davranılmalıdır. Bir kişiye, bir olguya bağımlı olmak yerine diğer tarafında bedele karşılık verebilecek emek vermesini sağlamak, nankörleşmesini engelleyecek kadar sınırlı davranmak gerekir.
Unutmayın! Sınırınız yoksa huzurunuz da yoktur. Değerlerinizin karşılığını alabilmeniz dileğiyle…