Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş, TEOG sınavlarının ikinci dönemi için son haftaya girildi.
Öğrencilerin stresi gittikçe artıyor. Peki, bu durumda çocuklara destek olmak için ne yapılmalı? Aileler nasıl davranmalı? DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü Çocuk ve Genç Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nden Klinik Psikolog Gülşah Ergin anlatıyor.
Geçen Kasım ayında yapılan Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş, TEOG 1. dönem sınavlarının stresini üzerinden yeni atan öğrenciler, şimdi de ikinci aşamanın heyecanını yaşıyor. 26 – 27 Nisan 2017 tarihlerinde gerçekleştirecek ve hayal ettikleri liseye kavuşup kavuşamayacaklarının belirleneceği bu son aşama için geri sayım çoktan başladı.
Hem veliler hem de öğrenciler stres altında
Bu bekleyiş döneminin hem veliler hem de öğrenciler için zorlayıcı olduğunu anlatan Psikolog Gülşah Ergin, “Birçok öğrenci, ilköğretimden liseye geçiş döneminde bu sınanma duygusunu ilk defa çok yoğun bir şekilde deneyimlemektedir. Birçoğunun yoğun bir stresle karşı karşıya kaldığı bilinen bir gerçektir.
Bu yaş grubundaki öğrencilerde yüksek stres kaynağının sınava hazırlanmak olmadığı, stresi doğuran esas faktörün anne – baba ve eğitimcilerin davranışlarıyla şekillenen bakış açısı olduğu araştırmalarla ortaya konmuştur. Yani öğrencilerin bu dönemini ebeveynlerden ve eğitimcilerden ayrı olarak düşünmek çok da mümkün değildir.
Araştırmalar, ailesinden ve öğretmenlerinden yeterince destek gören, sosyal desteği olan öğrencilerin daha başarılı olduğunu göstermektedir. Ayrıca öğrencilerin yalnızlık ve sınav kaygı seviyeleriyle akademik başarıları arasında da doğru orantılı bir ilişki olduğu bilinmektedir”diyor.
Özellikle sınavla ilgili bu son düzlükte öğrencilerin, ailelerinden ve okullarından alacakları desteğin çok önemli olduğunun altını çizen Ergin, “Ancak bu şekilde karşılaşabilecekleri engellerle daha kolay başa çıkabilmeleri ve dolayısıyla potansiyellerini daha iyi ortaya koyabilmeleri mümkün olacaktır. Yine bu dönemde anne, babaların ve eğitimcilerin mükemmeliyetçi olmamaları ve öğrencilerden başaramayacağı şeyleri istememeleri gerekir.
Sadece sonuç odaklı olmak yerine öğrencilerin çalışmaları sırasındaki çabalarını da ödüllendirmeleri onları daha çok motive edecektir. Ayrıca öğrenciler başkaları ile karşılaştırmamalı; onların zayıf yanlarından ziyade güçlü yanlarına odaklanılmalı ve takdir edilmelidir” dedi.
İlk sınavı başarısız olanlar için…
İlk sınavda beklentisinin karşılığını alamamış öğrencilerde ‘Yapamam’, ‘Başa çıkamam’, ‘Yeterince iyi değilim’ gibi olumsuz inançlar gelişmiş olabileceğine dikkat çeken Ergin, “Bu öğrencilerin kalan kısa zamanda, kendileri ile ilgili daha çok olumlu alana odaklanması önemlidir.
Yani yapamadıkları şeyler olsa bile yapabildikleri şeyler de olduğunu fark etmeleri içsel kaynaklarını keşfetmelerine, dolayısıyla kendilerini daha güçlü hissetmelerine fayda sağlayacaktır.
İstemedikleri olumsuz bir durumla karşılaştıklarında ‘Neden yapamıyorum?’ diye düşünmek yerine, ‘Bu sorunu halletmek için neye ihtiyacım var?’ diye kendilerine sormaları ve bunun üzerinde düşünmeleri onları çözüme daha kolay götürecektir. Elbette ki yapabilecekleri daha çok şey olabilir ama kendilerini hali hazırda yaptıkları için takdir etmeyi de unutmamaları gerekir” dedi.