Kurumlar travmalardan güçlenerek nasıl çıkar?

Her yıl iş dünyasının güncel meselelerini odağına alan etkinlikte bu sene, kurumlar ve yaşadığı travmatik olaylar, travmalarla başa çıkma yöntemleri ve zorlu süreçlerden güçlenerek çıkmanın yolları tartışıldı. 

Kurumlar travmalardan güçlenerek nasıl çıkar?

İstanbul Bilgi Üniversitesi Örgütsel Psikoloji Yüksek Lisans ve İnsan Kaynakları Yönetimi Yüksek Lisans Programları’nın düzenlediği “İK’da Yeni Yaklaşımlar” semineri, bu yıl “Zorluklardan Güçlenerek Çıkmak! Kurumlar, Travmatik Olaylar ve Toparlanma” başlığıyla gerçekleştirildi. Alanında uzman akademisyen, danışman ve yöneticilerin katılımıyla, kurumsal travmalar ve çözüm önerileri konuşuldu.

İstanbul Bilgi Üniversitesi santralistanbul Kampüsü’nde gerçekleştirilen İK’da Yeni Yaklaşımlar semineri, “Zorluklardan Güçlenerek Çıkmak! Kurumlar, Travmatik Olaylar ve Toparlanma” başlığıyla düzenlendi.


Travma öncesi ve sonrası süreçlerde İK profesyonellerine düşen görevler

“IK Profesyonelleri Travmatik Olayları Nasıl Anlamalı? Kurumsal Travmaları Sınıflandırma Yaklaşımı” başlıklı konuşmasında, İstanbul Bilgi Üniversitesi Örgütsel Psikoloji Yüksek Lisans Programı Direktörü Yrd. Doç. İdil Işık,

“Uluslararası düzeyde yaşanan felaketler, saldırılar tüm toplumları etkisi altına alıyor. ‘Kişiler tüm bu travmalara rağmen çalışmaya nasıl devam ediyor’ sorusu ise birçok araştırmaya konu oluyor. Araştırmalarda kaynağını toplumsal ve örgütsel süreçlerden alan travmalar 3 tip olarak ele alınıyor.

Bunlardan birincisi; kurumlarda prosedürlere uyulmaması sonucunda ortaya çıkan olumsuzluklar, yönetişim problemleri, kilit örgüt üyelerinin kaybı, çalışanlara kötü muamele ya da ayrımcılık, şirket birleşmeleri, örgütsel ve bireysel hatalar, iş kazaları, skandallar, teknolojinin yarattığı felaketler.

İkincisi; ekonomik, sosyal, politik ve çevresel koşullardan kaynağını alan felaketler. Üçüncüsü ise travmaya maruz kalma olasılığı yüksek mesleklerdeki travmalar. İK profesyonellerinin öncelikle, bu durumlarda ‘çalışanların, psikolojik ve fiziksel sağlıklarını korumak için neler yapabiliriz’ ve ‘bu tipolojiye göre bizim kurumumuz hangi tehditler altındadır’ sorularını cevaplaması gerekmekte.

Sonrasında travmaların ortaya çıkış nedeni, tetikleyicileri, kontrol edilebilirliği, kısa ve uzun dönem etkileri tespit edilmeli, gereken önlemler alınmalıdır. İK profesyonelleri organizasyonlarının hazırlıklı olma halini artırabilmek için durum ve risk analizi yapmalı, travmatik olayların ardından toparlanmayı sağlayıcı uygulamalar kurum içinde proaktif olarak kurgulanmalı, hatalardan öğrenme kültürü ve esnekliğinin mutlaka yerleşmesi gerekmektedir” şeklinde konuştu.


“Mutluluk birbirimizi anlayabilmemiz ve besleyebilmemizden geçiyor”

seminer

Etkinlikte BİLGİ Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayten Zara, “Travmatik Kayıplar, Etkileri ve Matem Süreci: Nasıl Başa Çıkabiliriz?” başlığıyla bir konuşma yaptı.

İnsanın insan olabilmesi için, insana sığınmasına ihtiyacı olduğunu söyleyen Zara, “Nesiller arası barış ve umut dolu bir yaşam için travma ve kayıpların yaslarının tutulması çok önemlidir. Geçmiş hala incitiyorsa geçmemiş demektir. Bu nedenle travma hafızası bir sonraki nesiller tarafından sahiplenilir ve yeniden yaşanılır. Travmatik olayların sonrasında, acı ve yas süreci kolektif olarak paylaşılmalıdır. Bu kayıpların, acıların bir daha asla yaşanmaması ve kolektif bilinç için anıtlar ve müzeler gibi hatırlatıcılara ihtiyacımız var” dedi.

Travmalara dayanıklılıkta bireysel ve kurumsal denge modelinin uygulanmasının etkisini ve önemini vurgulayan PERYÖN Türkiye İnsan Yönetimi Derneği’nden Dr. Çağlayan Aktaş, “Denge Modeli’ni oluşturan 4 önemli etmen var. Beden, başarı, ilişkiler ve fanteziler. Bireyler için sağlıklı bir beden, kurumlar için ise sağlıklı bireylerden oluşan bir altyapı, organizasyon travmalarla başa çıkılmasını kolaylaştırıyor. Kısa vadeli hedefler ve başarılar bireyleri ve kurumları ayakta tutuyor.

Bireyler arası ilişkiler, kurumlar için ise paydaşlarla ilişkiler zorluklarla başa çıkabilme konusunda güç veriyor. Tüm bu üç etmende sorun yaşadığında ise bireylerin ve kurumların travmaları minimum zararla atlatmasını sağlayan etmen fanteziler. Fanteziler ise anlam yaratma ve gelecekle ilgili umuda sahip olma olarak ikiye ayrılıyor. Bu dört etmen açısından dengede olan bireyler ve kurumlar travma süreçlerinin de üstesinden başarılı bir şekilde gelebiliyor” şeklinde konuştu.

“Amacımız kurumların travmalardan büyüyerek çıkması”

Türk Psikologlar Derneği Travma Birimi’nden Uzman Psikolog Tuba Akyüz, “Travma sonrasında ilk olarak kurum yöneticileriyle iletişim kurarak detayları, olayın bütünlüğünü anlamaya çalışıyoruz. Yaptığımız özel toplantılar sonrasında, İK profesyonelleri ve yöneticiler travmaya maruz kalarak o süreci yönetmek durumunda olduklarından ilk müdahaleyi onlara yapıyoruz.

Bu aşamada, anma törenleri yapılacak mı, izin politikası ne olacak, birimler arası görev değişimleri olacak mı gibi önemli konularda kritik kararlar alınıyor. Sonraki aşamalarda, grup çalışmaları ile travmatik yaralara odaklanarak, olayın kişilerde yarattığı farklı reaksiyonları ele alıyoruz.


Travma konusunda en önemli nokta, yaşanmadan önceki süreçte, kurumların bu krizlere hazırlanması, liderlerin bakış açısını bu doğrultuda değiştirerek kurumsal dayanıklılığın artırılması ve pozitif iklim yaratan liderlik anlayışının aşılanması. Hem bireysel hem de toplumsal olarak travmalardan güçlenerek, büyüyerek çıkılmasına yardımcı olmak öncelikli amacımız” dedi.

Kurumsal Sosyal Sorumluluk kavramının gelişimi


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.