Sohbet edip dertleştiniz mi birisiyle sırf insan olduğu için?

Sohbet edebildiğimiz insanların hep özel bir yeri yok mu sizce de? Basit gündelik konuşmalardan bahsetmiyorum elbette. Herhangi bir zaman herhangi bir yerde öylesine yapılan ve saatler süren o derin fikir alışverişinden bahsediyorum.

Sohbet edip dertleştiniz mi birisiyle sırf insan olduğu için?

Tecrübe paylaşmaktan, yaşantıları hem hatırlayıp hem de karşı tarafa iletmekten bahsediyorum.

Bu denli kendimizi açabildiğimiz insanlar değerli olup olmadıklarını sorduğum; sizin cevabınız ne olur bilemem ama benim için hep çok özel bir yerdedirler hayatımda. Hoş burada da bir soru çıkıyor karşımıza: Acaba değerli oldukları için mi sohbet edebiliyoruz yoksa sohbet edip kendimizi tamamen bırakabildiğimiz için mi değerli oluyorlar? Yahu bırak şimdi kelime oyunu yapma bize derseniz, ne diyeyim haklısınız. Peki hiç tanımadığınız birine anlatabilir misiniz kendinizi? İçinizdeki fırtınalardan bahsedebilir misiniz? Klasik bir film sahnesidir, sahilde hafif sarhoş ana karakterimizin yanına daha tecrübeli biri gelir ve derdini sorar ya, hah işte siz orada ne yapardım acaba diye düşündünüz mü?

Ben çok düşünüyorum şu sıralar. Kesinlikle anlatırdım. Neyim var neyim yok anlatırdım. Eğer anlayacağını hissediyorsam… Bazen sizi anlamak için sizinle aynı çevrede olması gerekmez insanların ya da sizi tanıması, bilmesi. Çok alakasız yerlerde yaşayıp çok benzer dertlerle savaşmış olduğunuz insanları çıkarabilir hayat karşınıza. Kimdir, nedir diye düşünmeden hatta adınızı söylemeden, karşınızdakinin adını öğrenmeden sadece konuşmak için konuşabilmeli, iletişim kurmalı insan. İnsan olduğunu hatırlamak için.



Şimdi kafalarınızdaki istemsiz homurtular kulaklarıma geliyor daha sizin zihninizde canlanmadan: İyi de bu çağda… Bir şey olduğu yok çağa. İnsanın temel özelliklerinde hiçbir değişiklik olmadığına inananlardanım ben. Ne kadar değişirse değişsin hatta evrimsel olarak fiziksel özelliklerinde bile değişiklikler olsun tek değişmeyecek olan insanın sosyal olması yani diğer insanlar olmadan yaşayamayacağı gerçeğidir. Aristoteles bunu ilk söylediğinde nasıl bir tepkiyle karşılaştı bilmiyorum ama bugün söyleyince modern insanın gerçek ve sert bir tepkisiyle karşılaşıyorsunuz. Yok efendim ben insan sevmiyorum diyen mi dersiniz, tek başıma yaşamak istiyorum diyen mi?

Sahiden kötülük kavramının içini neyle doldurursanız hepsi günümüzde mevcut fakat önceleri olmayan, yeni bir şey göremiyorum ben!


Başa dönerek zihinlerinizdeki homurtulara bir an için hak verdiğimizi ve çağın bir felaketler çağına dönüştüğünü düşünelim. Amacım bir mesaj vermek değil fakat sadece üzerine kafa yorulmasını istediğim bir soru var: O zaman bu “kötü” çağın insansız, iletişimsiz ve güvensiz düzelebileceğine sahiden inanıyor musunuz?

İnsan İletişim Derneği: Bir Çift Mutluluk projesi


Tayfun Yıldız
1997 yılının Mart ayında İstanbul’da doğdum. İki çocuklu bir ailenin büyük çocuğuyum. Çocukluğumu İstanbul’da nadir yeşil kalan yerlerden olan Çengelköy’de geçirdim. Hüseyin Avni Sözen Anadolu Lisesi'nden mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okumaya hak kazandım. Avrupa Hukuk Öğrencileri Derneği'nde aktif şekilde görev almaktayım. Kendimi gezgin olarak nitelemek yanlış olmayacaktır sanırım. Şimdilik 9 ülke 15 şehirle bir başlangıç yaptığım söylenebilir. Zira hayata dair hedeflerim arasında her kıtaya gitmek var, Antarktika dahil. Gelecekte hayatıma bir avukat ve yazar olarak devam etmek istiyorum.