TEMA Vakfı, doğa talanının yolunu açacak kanun değişikliği konusunda milletvekillerine acil çağrıda bulundu: Zeytinliklerimize, meralarımıza ve kıyılarımıza sahip çıkmasını bekliyoruz.
30 Mayıs 2017 tarihinde Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi kanun tasarısı Sanayi Komisyonundan geçmişti. Kamuoyunda 117 milyon zeytin ağacının katledilmesine izin veren kanun tasarısı olarak bilinen yasa değişikliği kamuoyunda büyük tepki toplamıştı. Tarkan da bu konuya dikkat çekmek için takdir toplayan bir paylaşım yapmıştı.
Bugün akşam üzeri, TBMM Genel Kurulu’nda tasarının maddeler üzerindeki ve geneli üzerindeki görüşmelerin süreci başlayacak. İlgili kanun tasarısı hakkında TEMA Vakfı’ndan Meclis’teki bütün milletvekillerine acil çağrı yapıldı.
TEMA Vakfı’nın o çağrısı:
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gelen yeni bir kanun tasarısı ile 24 adet kanunda ve 2 adet kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapılması öngörülmektedir. 3573 sayılı Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun, 4342 sayılı Mera Kanunu ve 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nda yapılacak değişikliklerin, başta gıda güvenliğimiz olmak üzere, çevre ve insan sağlığını, doğal hayatı ve tarımsal üretimi ciddi derecede tehdit etmesinden endişe duymaktayız. Sanayi Komisyonu’nda kabul edilen, Kanun Tasarısı’nın bu hafta içinde Genel Kurul’da görüşülecek olması sebebiyle, sayın milletvekillerimiz ile tasarıdaki sorunlu maddeler hakkında Vakıf görüşümüzü paylaşmak istemekteyiz.
Zeytinlikler ve Meralar Tehdit Altında!
1) Tasarıda yer alan en sorunlu düzenlemelerin, 3573 sayılı Kanun’un 20. maddesinde yapılan ve zeytinlik sahaların amacı dışında kullanılmalarına yönelik olan değişikliklerle ilgili olduğu görülmektedir.
i) Tasarıda yer alan, “bakanlıklarca kamu yararı kararı alınmış yatırımlar için zeytinlik sahalarında yatırım yapılmasına Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından izin verilebilir” ifadesi sorunludur. Taslağa göre zeytinlikler Bakanlıklarca alınacak kararla kamu yararı gerekçesiyle tüm yatırımlara tahsis edilebilecektir. Taslağı hazırlayan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, tasarıyı sadece kendi ilgi alanına giren endüstri bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri, organize sanayi bölgeleri ve sanayi siteleri ile sınırlı tutmamaktadır. Aksine “Bakanlıkların” denilerek kapsam daha da genişletilmektedir.
ii) Zeytin Sahaları Koruma Kurulu: Tasarıda zeytinlik sahası bulunan her ilde valinin başkanlığında 11 kişiden oluşan zeytin sahaları koruma kurulu tanımı yer almaktadır. Bu kurulu “Zeytin Sahaları Koruma Kurulu” değil, “Zeytin Sahalarını Yatırıma Açma Kurulu” olarak adlandırmak daha doğru görünmektedir. Amaç zeytin sahalarını korumak olsaydı, kurul üyelerinin doğrudan Gıda, Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlükleri, ziraat fakülteleri, tarım ve zeytin ile ilişkili üretici örgütleri ile konuyla ilişkili STK’lardan oluşması gerekirdi. Örneğin kurulda yer alan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Orman ve Su İşleri Bakanlığı İl Müdürlükleri’nin zeytin ile ilgili hangi yetkinliklerinin bu görevin yerine getirilmesi için öngörüldüğü anlaşılmamaktadır.
Diğer taraftan, tarım ithalatı içinde en yüksek kalemlerden birinin ham yağ ve yağlı tohumlar olduğu bilinmektedir. Zeytin alanlarının daraltılması bu kalemlere ilişkin ithalatın daha da artmasına sebep olacaktır.
Gerçekte kamu yararı gözardı ediliyor
Ayrıca, zeytinliklere yapılabilecek maden ve sanayi yatırımlarında kamu yararı olacağı öngörülürken, gerçekte zeytinliklerin ürettikleri ürün ve ekosistem hizmetlerinin kamu yararı gözardı edilmektedir.
2) Tasarının öne çıkan bir diğer sakıncalı hususu da meralarla ilgilidir. Tasarı ile 4342 sayılı Mera Kanunu’nun 14. maddesinde yer alan istisna maddelerine bir ek daha yapılması mera alanlarının daraltılmasına sebep olacaktır. Eklenen madde ile endüstri bölgeleri, teknoloji geliştirme bölgeleri, organize sanayi bölgeleri, serbest bölgeler ile yerleşim alanları içerisinde bulunan sanayi sitelerinin yerleşim yeri dışına çıkarılması ve gerekli arazi ihtiyacının karşılanması için meralar tahsis edilebilecektir. Yem ithalatı, tarım ithalatında önemli kalemlerden biridir. 2016 yılında 1.3 milyar USD kaba yem ithalatı yapılmıştır. Türkiye yem ihtiyacının %40’ını ithal etmektedir. Milli Tarım Projesi’nde hayvancılık önemli yer tutarken, getirilen değişiklikle, hayvanların beslenmesinde büyük rolü olan mera alanlarının daraltılması bir çelişki olarak görülmektedir. Su üretimi, toprak koruma ve biyolojik çeşitliliğin korunması açısından önemi olan meralarımızın bakımı, korunması ve ıslahı konusunda, ekonomik ve teknik destekler beklerken, bunun yerine, meraların daraltılmasına yol açacak düzenlemelerin sakıncası büyüktür.
Cumhuriyet’in kuruluşundan bugüne mera ve çayır alanları yüzde 19’a geriledi
Cumhuriyetin ilk yıllarında 44 milyon hektarla ülke yüzölçümünün yüzde %56’sını oluşturan mera ve çayır alanları; 2014 yılı verilerine göre 14,6 milyon hektara inerek %19’a gerilemiştir. Mera alanlarındaki bu ciddi gerileme, söz konusu tasarı ile çok daha artacaktır.
Türkiye’nin kıyıları için büyük tehdit!
3) Tasarıda 3621 sayılı Kıyı Kanunu’nda da değişiklik yapılarak, Trabzon ilinde kıyılarda sağlık tesisleri ve endüstri bölgelerinin yapılmasının önü açılmaktadır. Bu durum, gelecekte Türkiye’nin diğer kıyıları için de tehdit oluşturmaktadır. Birkaç yıl sonra, yine bir kanun tasarısı ile diğer kıyılarımıza yönelik benzer bir düzenleme yapılamayacağının garantisi bulunmamaktadır.
Yukarıda belirttiğimiz sebeplerle, zeytincilik, meralar ve kıyılar başta olmak üzere, doğal varlıklarımızla ilgili düzenlemelerin; “Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”ndan çıkarılmasını talep ediyoruz.
Bu doğrultuda, TEMA Vakfı olarak, milletvekillerimize kanun tasarısını, sürdürülebilir yaşam ilkesi çerçevesinde değerlendirerek, tasarının zeytinliklerle ilgili 3573 sayılı, meralarla ilgili 4342 sayılı ve kıyılarla ilgili 3621 sayılı kanunlarda değişiklik getiren maddelerini reddetmeleri çağrısında bulunuyoruz. Dünya Çevre Günü vesilesiyle, milletin vekillerinden doğanın hakimi değil, onun bir parçası olduğumuzu hatırlayarak, doğayı tahrip edecek uygulamaların önüne geçmelerini bekliyoruz. TBMM’deki tüm milletvekillerimizin doğal varlıklarımızı, zeytinliklerimizi, meralarımızı, kıyılarımızı koruyarak, onları gelecek nesillere bırakacak sorumluluğu göstereceklerine inanıyoruz.