Korktuğumuz herhangi bir şeyle karşı karşıya kaldığımızda gösterdiğimiz ilk davranış biçimi kaçmak ve korktuğumuz şey ne olursa olsun ondan uzaklaşmaktır. Korkularımızdan kaçma ve korktuğumuz şeylerle yüz yüze gelmekten hatta korkularımızı bize hatırlatan olay ve kişilerden kaçınma eğilimi aslında bizi engelleyen tek şeydir.
Korkularımızı nasıl yönetebiliriz?
Acı çekmekten, kaygı yaşamaktan, anksiyeteden, işsiz kalmaktan, başarısız olmaktan, aptal olmaktan, terk edilmekten, yalnız kalmaktan, düşmekten, incinmekten korkarak bizi bu durumlara sokabilecek veya bizi bu durumlarla yüz yüze getirebilecek tehlike gibi görünen her şeyden kaçınırız ve böylece kendimizi koruduğumuzu sanırız.
İnsan gelişebilmek ve tatmin edici bir hayat sürebilmek için kendini engelleyen ve kendini hapseden korkularıyla baş etmeyi öğrenmek zorundadır. Korku kaçtıkça karlı bir tepeden yuvarlanan kartopu gibi büyüyerek güçlenir ve en sonunda bizi kendine bağımlı kılarak yaşamımızı kâbusa çevirebilir.
Korkularımıza esir olursak nasıl yaşayabiliriz?
Nasıl yeni bir işe başlayabiliriz? Güvensizlik korkusuyla nasıl emniyet içinde olup huzur bulabiliriz? İnsan defalarca yenilmeden satranç oynamayı nasıl öğrenebilir. Birinin bize sihirli bir çözüm vermesini ve hayatımızın bir anda değişeceğini hayal etmek güzel olsa da bunun gerçekle hiçbir ilgisi yoktur. Aslında yapılması gereken en akıllıca şey korkumuzu iliklerimize kadar hissetmek, kaçmayı bırakmak ve korkunun üzerine gitmektir.
Örneğin sosyallik korkusu olan insanlar gelen tüm davetlere, tüm tekliflere, konuşmak zorunda kalacağı, yabancı insanlarla tanışacağı, sosyalleşebileceği tüm organizasyonlara katılmaktan kaçınır. Tüm buluşmaları korkusunun geçeceği başka bir geleceğe erteler. Oysa reddettiği tüm etkinliklerle ve kaçtığı tüm davetlerle birlikte sosyallik korkusu da giderek büyür ve korkusunun kendini yalnızlığa hapsetmesine izin verir. Oysa her zaman bir çıkış yolu vardır.
Kişinin kaçma davranışına yenik düşmeden, korkuyu göz ardı ederek etkinliklere katılması korkuya karşı kazanacağı zaferin başlangıcı olacaktır. İnsan ne zaman korku ve kaygı hissetse bu hissi bir işaret fişeği gibi görüp kaçmamayı başarabilirse korku zayıflayacaktır. Bu fişek size kaçmamanızı, aksine ilerlemenizi söyleyen bir hatırlatıcıdır. Korku, ilerlememiz ve sınırlarımızı aşmamız ve engellerimizden kurtulmamız konusunda bizi hep zorlayan, büyümemizi sağlayan, öğretici bir yol arkadaşıdır.