Söylesene nedir seni durduran?

Hayatın giderek tatsızlaştığı su götürmez bir gerçek. Ancak daha mühim başka bir gerçek de var. O da sadece tek bir hayatımızın olduğu. O zaman söylesene nedir seni durduran?

Söylesene nedir seni durduran?

“Hayatın kötü tarafları ziyadesiyle yorucu ve yıpratıcı”

Başta ekonomik şartlar ve geçim sıkıntısı. Hemen ardından iş stresi, sınav stresi ve aile içi anlaşmazlıklar. Bir de üstüne dini ve cinsel tabular, trafik ve mahalle baskısı. Hele ki hali hazırda cahilliğin ağır bastığı bir Orta doğu ülkesi olmaya ramak kalmışken…

İnsanı karamsarlığa iten tüm olumsuzluklara karşın iyi şeyler de var. Karşılıksız sevmek, menfaatsiz sevilmek gibi. İçten bir gülümsemenin sahibi ya da muhatabı olmak gibi. Bir ömür aynı şeyleri yapmanı dikte edecek bir makinenin çarkı olmayı reddetmek gibi.
Para olmadan, imkan bulmadan mutluluk gelmiyor deme!


Bilge Ferrari’sini satmış, burcun şunu söylüyor, falında 3 vakte kadar kısmet çıkacak dersem yalan olur. Amma velakin neşeli bir şarkı söylemek, yok efendim sesin kötüyse ıslık çalmak, ıslık çalmasını da bilmiyorsan gidip bir hayvanın başını okşamak yahut bir çiçeği koklamak da parayla değil ya!

Öbür tarafa gidip haber veren de olmadığına göre sadece tek bir hayatımız var ve hayat yapılabilecekler göz önüne alındığında oldukça kısa. Her gün şarjı biraz daha azalan ve bir daha şarj edilemeyecek bir makine adeta. Elbette nasıl kullanacağımızı ve neler yapacağımızı kendimizin belirleyeceği bir makine.


“Çekilecek acılar var ise tadılmamış heyecanlar da var”

Yaşamaktan bıkılacak gün gelecek ise keyif çatılacak gün de gelecek. Yaşanacak gün, hatırlanacak dün, her şeye rağmen yaşamak güzel şey diyen bir büyük anne nasihati zihinlere yerleşmişken hayattan ümidi kesmek olmaz.

Neden dışarı çıkıp yürümek varken koltuğa kurulup, yağlı bir şeyler atıştırıp televizyonda sonunun ne olacağını bildiğiniz bir diziyi izliyorsunuz? Neden sevdiğiniz insana; alışverişe, sosyal medya hesaplarına ya da futbola gösterdiğiniz kadar ilgi gösteremiyorsunuz? Bir paket sigara satın alabilecek paranız varsa bir kitap almak için param yok demenizin ne kadar mantıksız olduğunu farkında mısınız?


O zaman bahanelerin arkasına saklanmayın. Söylesene nedir seni durduran? Bir şey mi yapmak mı istiyorsunuz? O zaman yapın. Yapabileceğinizden emin değil misiniz? O zaman en azından deneyin.

Dünyayı güzellik kurtaracak: Bir insanı sevmekle başlayacak her şey!


Çağrı Gırlangıç
14.03.1985 tarihinde Kadıköy'de dünyaya geldim. Kadıköy'de doğdum, Kadıköy'de büyüdüm. Yazma sevdası içime düşünce önce 2 roman yazdım, sonra da sinemaya dair yazılar yazmaya başladım. 2011'in başından beri bloğum cagrigirlangic.blogspot.com da 500'ü aşkın filme dair yazdım. Hala da devam ediyorum. Sonra metin yazarlığı yapmaya başladım ve yazarlık mesleğim haline geldi. Yazımına devam ettiğim Türk Sinema Tarihi Ansiklopedisi, emek ve zaman isteyen bir proje. Sabırla yazımına devam ediyorum. Bir sinema yazarı olarak yazmaya başladığım, sonrasında ise deneme, gündem, kritik, yaşam ve kişisel gelişim yazıları yazmaya başladığım İndigo Dergisi ise hem beni geliştiren, hem de bir parçası olmaktan haz aldığım yer.