Adalet Kurultayı şimdi de Risale-i Nur ile gündemde

En son alkol kullanıldığı için CHP’den ihraç kararı ile gündeme gelen Adalet Kurultayı’nda Kazım Güleçyüz tarafından Risale-i Nur anlatılması sosyal medyada tepki çekti. Risale-i Nur’un yazarı Said Nursi, Nur Cemaati’nin kurucu lideri.

Risale-i Nur nedir?

Konu sırası takip etmeyen ve güncel ve İslami ve imani konularda Said Nursi tarafından 1925 yılında yazılmaya başlanmış, 24 yılda tamamlanmış kitap ve kitapçıklardan oluşan bir külliyattır. Yaklaşık 6000 sayfadan oluşan ve ayet sırası takip etmeyen bir tefsir külliyatıdır. Ancak bu tefsir çalışması dışında külliyat -inanç başta olmak üzere- ahlaki, felsefi sorunları irdeleyen bir eser niteliğindedir.

Yazar, bu kitapları 20. yüzyılın düşünce dünyasını derinden etkileyen, felsefi akımlar ve bilimsel gelişmeler neticesinde ortaya çıkan iman ve İslam ile ilgili köklü soru ve sorunlara karşı İslam’ın savlarını ispat etmek amacıyla yazmıştır. Bu çerçevede yaratıcının varlığı, iman, İslam, kader, kıyamet, ahiret, peygamberlik, mucize, Kuran-ı Kerim’in Allah’ın sözü oluşu gibi inançla ilgili konularda; ayrıca mehdi, deccal, Mesih, ahir zaman gibi eskatoloji konularında yoğunlaşır. Yazar ayrıca varlığın gayesini anlama veya anlamlı kılma çerçevesinde “Ben kimim?”, “Nereden geldim?”, “Nereye gidiyorum?” gibi sorulara İslami inançlar çerçevesinde cevaplar bulmaya çalışmıştır.


Said Nursi Bedüizzaman kimdir?

Bediüzzaman Said Nursi (Mart 1878; Nurs, Hizan – 23 Mart 1960; Şanlıurfa, Türkiye), İslam alimi, düşünürü ve tefsir yazarı. Risale-i Nur külliyatının yazarı ve Nur Cemaati’nin kurucu lideri.

said nursi

1892 yılında 15 yaşlarında iken Bitlis’te Şeyh Emin Efendi ve diğer İslam alimlerinin de bulunduğu ilim meclisinde yapılan imtihan ve münazara sonunda Molla Fethullah tarafından Bediüzzaman unvanı verilmiş; diğer alimler tarafından da kabul görmüş ve bu isimle anılmaya başlanmıştır. “Bediüzzaman” isminin yanı sıra “Molla Said” ve “Said-i Kürdi” gibi isimler ile de tanınmaktadır.

I. Dünya Savaşı’nda gönüllü alay komutanı olarak Kafkas Cephesi’nde mücadele etti. Savaş sırasında birçok talebesi şehit olmuş, kendisi de yaralanarak Gazi olmuştur. Ordu-yu Hümâyun’un tavsiyesi ile Dar’ül-Hikmet’ül İslamiye azası olarak atandı. Mart 1922 tarihine kadar 4 yıl 3 ay boyunca görevini yerine getirdi. Said Nursi, isim benzerliğinden dolayı Sait Molla ve Şeyh Said ile karıştırılmaktadır.

Said Nursi, Mustafa Kemal ile neden tartıştı?

Mütareke döneminde Bediüzzman’ın en büyük, en önemli çıkışı Anadolu’da, Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde yürütülen Kurtuluş Şavaşı’na verdiği destekti. 11 Nisan 1920 tarihinde dönemin şeyhülislamı, Dürrizade Abdullah Efendi, Kuva-yı Milliye’nin aleyhine bir fetva yayınladı. Ortalık birbirine girmişti. Bazı müftüler ve din alimleri harekete geçip ‘karşı fetva’lar verdiler. Şeyhülislam’ın fetvasına karşı çıkanlar arasında Said Nursi de vardı. Özetle şöyle diyordu: “Bu fetva geçersizdir. Çünkü İngilizler’in emri ve baskısı altında yayınlanmıştır. Düşman işgaline karşı savaşanlar asi değildir.” Bu tavır Said Nursi’ye büyük prestij kazandırmıştı.


Said Nursi 1923’te siyasetçileri ve yöneticileri dine davet edince Paşa’yla arasındaki ilişkiler bozuldu.

Said Nursi’nin İngilizler’e ve onlarla işbirliği yapanlara karşı mücadele etmesi, Kurtuluş Savaşı’nı desteklemesi Ankara’nın dikkatini çekmişti. O dönemde Mustafa Kemal Paşa, mücadelesine destek bulmak için hocalarla ve Kürt ileri gelenleriyle arasını sıcak tutuyordu. Çünkü bu gruplar halkı etkileyerek kurtuluş mücadelesine katılmalarını, maddi ve manevi yardımlar yapmalarını sağlıyor, ayrıca Ankara yönetimine meşruiyet sağlıyordu. Mustafa Kemal Paşa, Said Nursi’yi Ankara’ya davet etti. Aynı daveti daha sonra Mareşal Fevzi Çakmak ve eskiden tanıdığı Van Valisi Tahsin Bey de tekrarladı. Said Nursi önce iki talebesini Ankara’ya milli hükümeti desteklemek üzere gönderdi. Bediüzzaman ise İstanbul’daki mücadelesini sürdürmek istiyordu. Ancak çağrılar yoğunlaşınca 1922’de Ankara’ya gitti. Halk ve bazı milletvekilleri onu istasyonda karşıladı. Böyle etkili bir kişinin Ankara’ya gelmesi sevinç vericiydi.

Meclis’teki tören

9 Kasım 1922 günü Bediüzzaman, Meclis’te ‘hoşamedi’ edildi. Yani resmi bir ‘hoş geldin töreni’ düzenlendi. Alkışlarla karşılandı. Dua etmesi için kürsüye davet edildi. Said Nursi kürsüye çıkarak Anadolu gazilerini kutladı, zafere ulaşmaları için dua etti. Dışarıdan bakıldığında bir sorun yoktu. Kurtuluş Savaşı başarıya koşuyordu. Millet Ankara hükümetinin çevresinde yeniden birlik oluyordu. Meclis 1 Kasım 1922’de saltanatı kaldırdığını resmen açıklamıştı. Cumhuriyetin ilanına doğru kaçınılmaz bir süreç başlamıştı. Daha önce, 1908’de Meşrutiyet’i destekleyen, halkın yönetime katılımını arzulayan Said Nursi için saltanatın kaldırılması karşı çıkacağı bir durum değildi. Ancak bir nokta vardı… Bu kritik nokta Said Nursi’nin fikir ve inanç alemine uygun değildi. Bediüzzaman, Ankara’da dinden uzaklaşıldığını görmüştü. Mesela milletvekillerinin çoğu namaz kılmıyordu. Dine ve dini değerlere karşı bir ilgisizlik görülüyordu.

10 maddelik bildiri

Gidişattan memnun olmayan Said Nursi 19 Ocak 1923’te 10 maddelik bir bildiri yayınladı. Tek cümleyle özetlersek bildiri yöneticileri dine davet ediyordu. Bildiri etkili olmuş, bazı milletvekilleri tekrar namaza başlamıştı. Hatta eski mescit artık yetmiyordu. Bu gelişme başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere başka planları olan önder kadroyu rahatsız etmişti. Çünkü onlar egemenliği dinle değil milliyetçilikle pekiştirmek istiyordu. Birlik ve bütünlük böyle sağlanacaktı.

Mustafa Kemal Paşa, Said Nursi’ye çıkışmıştı. Özetle, “Biz senden neler bekliyoruz, sen neler yapıyorsun; yapıyorsun; aramızda ihtilaf yaratıyorsun” demişti. Said Nursi ise ona namazı savunan sert bir cevap vermişti. Onun ‘Hubab Risalesi’ni matbaasında basan muhalif ikinci gruptan Ali Şükrü Bey’in öldürülmesi bardağı taşıran damla oldu. Said Nursi artık Ankara’da bir yerinin kalmadığını anlamıştı. İstanbul’- a gitmesinin de bir anlamı yoktu. Yeni düzende onun sözünü dinleyecek kimse olmayacaktı.


Kararını verdi: Artık inzivaya çekilecekti. ‘Eski Said’ dediği dönemi geride bırakacak… Yani artık bir ‘aksiyon’ adamı olmayacak; kendini dine ve fikirlerini yaymaya adayacaktı. “Şeytandan ve siyasetten Allah’a sığınırım” diyerek 3 Mayıs 1923’te onu Van’a ve ‘Yeni Said’e götürecek olan trene bindi.

CHP’den açıklama: Adalet Kurultayı’nda alkol alanları partiden ihraç edeceğiz


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.