Adana’nın Aladağ ilçesindeki yurt faciasında 19 Kasım 2016’da 10’u öğrenci, 12 kişinin yaşamını yitirmiş, çok sayıda öğrenci de yaralanmıştı. Açılan idari soruşturmada öğrencileri yurda yönlendiren İlçe Milli Eğitim Müdürüne kınama cezası, son denetimde sahte rapor veren iki memura da sadece birer günlük maaş kesme cezası verildi.
Aladağ yurt yangınında verilen sahte raporun cezası
Yurttaki son denetimde sahte rapor veren iki memura da sadece birer günlük maaş kesme cezası uygulandı.
Aladağ’daki yurt faciasında 11’i çocuk, 12 kişi yanarak can verdi. Öğrencileri “Süleymancıların” yurduna yönlendiren milli eğitim müdürü ‘kınama’, yurttaki eksikleri gizleyen raporun sahibi iki memur ‘birer günlük maaş kesme’ cezasıyla kurtuldu.
Hürriyet’ten İsmail Saymaz’ın haberine göre milli eğitim müfettişleri, Milli Eğitim Müdürü Mehmet Aktaş hakkında yürüttükleri idari soruşturmayı tamamladı. Hazırlanan müfettiş raporunda Özel Aladağ Kız Öğrenci Yurdu Müdürü Cuma Ali Genç suçlu bulundu.
Müdür Genç’in yurtta yangın tatbikatı yaptırmadığı, yangın eğitimi vermediği, hizmetli ve belletmen görevlendirmediği, bölümleri yerleşim planına uygun kullanmadığı, aşçı çalıştırmadığı, internet odası kurdurmadığı, ankesörlü telefon bulundurmadığı belirlendi. Ancak bir amiri olmadığı gerekçesiyle Genç’e idari yaptırım uygulanmadı.
Yangından önce yurtta iki ayrı denetim yapan memurlar Cihan Ünal ve Davut Gökçeli’nin de, yangın tatbikatı yapılmadığı halde yangına karşı gerekli önlemler alınmış gibi sahte rapor düzenlediği raporla belgelendi. İlçe Milli Eğitim Müdürü Mehmet Aktaş’ın ise denetim görevini yerine getirmediği anlaşıldı.
Müdür Aktaş’a kınama, memurlar Ünal ve Gökçeli’ye birer günlük maaş kesim cezası verildi.
Rapor neticesinde Aktaş’a kınama cezası verildi. Yurtta kalan öğrencilerin aileleri, Aktaş’ın kendilerini yurda yönlendirdiklerini söylemişti.
Aktaş, geçen ay da Sarıçam Orhangazi İmam Hatip Ortaokulu’nda öğretmen olarak atandı.
Bu 3 isimle iki memura daha “Taksirle birden çok kişinin ölümüne neden olmak” suçundan ayrıca savcılık soruşturması yürütülüyor.
Aladağ’daki yurt yangını ile ilgili önceki gelişmeler nelerdi?
Adana’nın Aladağ ilçesindeki Süleymancılar cemaatine ait kız öğrenci yurdunda 29 Kasım 2016’da çıkan yangında 11’i çocuk 12 kişi hayatını kaybetmiş, bazı öğrenciler de yaralanmıştı. Olayla ilgili “taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma” suçlarından 2 yıldan 15 yıla kadar hapis istemiyle açılan davanın 30 Mayıs’ta görülen ilk duruşmasında 7 sanığın tutukluluğunun devamına karar verilmişti.
Sanıklardan 70 yaşındaki Ramazan Dede ise 5 Haziran’da avukatının başvurusu üzerine adli kontrol şartıyla tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilmişti.
Aladağ yurt yangını için açılan davanın ikinci duruşması
Adana’nın Aladağ ilçesinde 29 Kasım 2016’da 10’u öğrenci 12 kişinin hayatını kaybettiği, çok sayıda öğrencinin yaralandığı yangınla ilgili yurt müdürünün de aralarında yer aldığı 6’sı tutuklu 7 sanık hakkında taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma suçlarından 2 yıldan 15 yıla kadar hapis istemiyle açılan davanın ikinci duruşması sona erdi.
Kozan Ağır Ceza Mahkemesi’nce adliyedeki yer darlığı nedeniyle Kozan Ticaret Odası’nın konferans salonunda görülen duruşmaya tutuklu yurt müdürü Cuma Ali Genç, yurdun bağlı olduğu Aladağ Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneğinin Başkanı İsmail Uğur, dernek görevlileri Mahir Kılıç, Mahmut Deniz, Mustafa Öztaş ve Ramazan Keleş ile tutuksuz sanık Ramazan Dede, müşteki aileler, sanık yakınları ile taraf avukatları katıldı.
Mahkeme heyeti tarafından ilk olarak söz verilen müşteki mağdur S.K. yangından yaklaşık 2 ay önce yurtta kalmaya başladığını anlatarak, akşamları da 5 eğitmenin yurtta kaldığını söyledi.
Yurtta temizlik işçisi ve aşçı bulunmuyordu
Yurtta temizlik ve yemek işleriyle ilgilenen kimse olmadığı için bu işlerle de kendilerinin yaptığını belirten S.K. şunları söyledi:
“Yangın olduğunda ben 3. katta etütteydim. Yangın sırasında yangın merdiven kapıları kapalı ve üzerinde kol yoktu. Yurtta yangın tüpü gördüm ama yangın günü olup olmadığını hatırlamıyorum. Yurtta yangınla alakalı bir tatbikat yapıldığını da hatırlamıyorum. Etüt odasına bir koku ve duman geldi. Ben yangın günü 3. katın penceresinden atladım zaten altta battaniye tutuyorlardı.
Öğretmenin birisi yangın kapılarının anahtarını yanında taşırdı. Yurtta elektrik kesintisi olurdu. Bize öğretmenler su ısıtıcısı kullanmayın derlerdi çünkü arada bir sigorta atıyordu. Ben bulaşık yıkarken beni hep elektrik çarpıyordu. Bu durumu belletmen Gülsüm hanıma ilettim. Bana ‘Olabilir düzelir’ dedi. Elektrik arızası için usta gelip gelmediğini bilmiyorum. Sanıkların hepsinden şikayetçiyim cezalandırılmalarını istiyorum.”
Bu arada, sanık avukatlarından birinin S.K’ya yönelik, “Bu yurt olmasaydı eğitim hayatına devam edebilecek miydiniz?” şeklindeki sorusu üzerine taraf avukatları arasında kısa süreli tartışma yaşandı.
Tanık Kazım Kocagöz ise evinin yurda 1 kilometre uzaklıkta olduğunu belirterek, eşinin kendisini araması üzerine yangından haberi olduğunu dile getirdi.
Yurt müdürü Cumali Genç ile ailecek görüştüklerini aktaran Kocagöz, şöyle devam etti: “Eşim yangın sırasında yurttaydı Cumali Genç’in eşi ile birlikte oturmaktaydı. Ben hemen arabama binip itfaiyeye gittim. İtfaiyede 2 personel vardı. Bir itfaiye aracı ve bir personel benim arkamdan geldi. Yalnız itfaiyede su sıkacak kimse yoktu. Yurdun önüne vardığımızda çığlık vardı. Merdiven yoktu. Biz 2. kattaki yaralıları kurtardık. Komşulardan merdiven aldık. Diğer katlara merdiven ulaşmadı.”
Sanıklar tahliye talep etti
Mahkeme heyetinin savunmasını istediği tutuklu sanıklardan Cumali Genç ise müdürlük yaptığı yurtta yönetimden sorumlu olduğunu belirterek, yangının bina girişindeki, ilgili elektrik firmasının sorumluluğundaki sayaçtan çıktığını öne sürdü.
Bu sayacın bulunduğu alana müdahale etme durumlarının bulunmadığını savunan Genç, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İstanbul Teknik Üniversitesinin bu yangınla alakalı raporunda “Ana panonun arkasındaki ikinci pano tutuşmuştur” denilmektedir. Bunun sebebi olarak da yüksek seviyede elektrik çekiminden bahsediliyor. Ancak o gün yüksek elektrik çeken cihaz yoktur. Eğer biz sigorta amperini artırsak zaten otomatikman yangın çıkardı. Yangın kurtarma işini biz yaptık. Benim yavrum da bu yangında vefat etti. Benim bir kusur ve ihmalim yoktur. Tahliyemi talep ediyorum.”
Tutuklu sanık Mahir Kılıç ise yurt müdürünün beyanlarına katıldığını ve yurt yönetimiyle kendisinin bir alakasının olmadığını belirterek, tahliyesini ve beraatini talep etti.
Savunması alınan diğer tutuklu sanıklar da üzerlerine atılı suçlamaları kabul etmeyerek, tahliyelerini istedi.
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu’nun açıklaması
Mağdur aileler adına söz alan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu ise yaşanan olayda, daha önceden alınması gerekli tedbirlerin alınmadığının görüldüğünü öne sürerek, şöyle konuştu:
“Yargılama kusurun türüne yoğunlaşmalıdır. Sanıkların olası kastla adam öldürme suçunu işlediği anlaşılıyor. Dışarıya yansıyan davranışları o kadar büyük tedbirsizliği yansıtıyor ki ‘Olursa olsun, ölürse ölsün’ anlayışı ortaya çıkmaktadır. Yurtta vernik tutuşmuştur, her kata sirayet etmiştir. Yangın ihbar butonu yoktur. Beton tabla yoktur, ahşap çatı aşağı çökmüştür. Yangın çıkış kapısının kolu çıkarılmıştır. Çıkarıldıktan sonra delil bantlanmıştır. Yangından sonra itfaiyeye 20 dakika geç haber verilmiştir. Bunları tanık beyanı doğruluyor. Yurtta yetkili olmayan bir misafir eşine haber vererek yangını bildirmiştir. Biz yurda benzin döküp yaktılar demiyoruz. Yalnız çok kusur vardır. Bu da olası kasta işaret eder. Türkiye’nin her yerinde yurtların güvenli olması gerekir. Dolayısıyla kuvvetli suç şüphesinin varlığı, mağdurlar üzerinde baskı yapılması tehlikesi ve kaçma şüphesinin bulunması nedeniyle tutuklu sanıkların mevcut halinin devamına karar verilmesini talep ederiz.”
Mahkeme savcısı da eksik hususların giderilmesi ve tutuklu sanıkların mevcut halinin devamı yönünde talepte bulundu.
Mahkeme heyeti de tutuklu sanıkların mevcut hallerinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi.