İşte Turgut Özal’ın “işini bilen” memurları!

ANAP’ın kurucu genel başkanı Turgut Özal yıllar önce, “Bu kadar az maaşla memur nasıl geçinecek?” sorusuna “Benim memurum işini bilir” diyerek cevap vermişti. Yazımda göreceksiniz ki, gerçekten Özal’ın memuru işini biliyormuş!..

İşte Özal’ın “işini bilen” memurları!

Sevgili annem açmış bir televizyon kanalını kadın programını izliyor… Uzun zamandır aynı konu işleniyor programda. Benim de dikkatimi çekti doğrusunu söylemek gerekirse. O yüzden sordum anneme: “Nedir bu konu, bu adamları neredeyse her gün görüyorum?”. Annem de dilinin döndüğünce anlattı ve ben de yazacak bir şey çıkar diye bir saate yakın izledim. Hakikaten de yazacak bir şey değil çok şey çıktı…

Olayın merkezi Adana…

Programda bir genç adam ve yanında yıllarca annesi sandığı yaşlıca bir kadın; ve genç adam programda biyolojik annesini arıyor. Adana’da 1980’li yıllarda bu genç adam dünyaya gelmiş ve daha sonra da öz annesinden alınıp bu kadıncağıza verilmiş…


Konu burada başlıyor…

Bu olay bireysel zannedilirken konu bir anda televizyon ekranlarına yansıyınca olay büyüyor. Çeşitli insanlar ekrana bağlanarak 1980’li yıllarda Adana’daki (isim vermeyelim) bu hastanede yeni doğan bebekler, öz annelerinden çeşitli nedenlerden ‘öldü’ bahanesi ile alınıp başka insanlara para karşılığında satılıyor. Ve bu işin o dönemde Adana’da organize şekilde yapılmaya başlandığı; hastane içinde doktor ve hemşire başta olmak üzere gerek hastane içinde gerekse hastane dışında birçok kişinin bu olaya karıştığı ifade ediliyor. Bu tabii ki programa katılanların bir iddiası!

Programda daha önceki haftalarda o dönemin başhekimi bulunuyor ve bu olay soruluyor. Doktor da bu konu ile ilişkisi ve bilgisinin olmadığını söylüyor. Programa davet ediliyor, ancak kendisi programa katılmayacağını belirtiyor.

Benim izlediğim bölümde ise izlenimim, bu işte büyük paraların döndüğü ve birçok annenin gözyaşına neden olduğu… Hatta o dönemde bu olayları gören, bilen ve vicdanına söz geçiremeyen bir adam da, o dönemde yani 1980’li yıllarda bunlara şahit olduğunu, bu olayı o dönemde emniyete giderek anlattığını; ve bunların sonucunda da (buraya dikkat!) emniyet yetkililerin ‘sana mı kaldı bunu anlatmak’ diyerek kendisine işkence yapıldığı iddiasında bulundu! Hatta dönemin önemli gazetecilerine bu konuyu ulaştırdığını ancak ilgilenmediklerini söyledi…


Buradan şuraya gelmek istiyorum: Bu olay Türkiye’nin geçmişinin sadece “Susurluk olayı” gibi konularla pis olmadığını aynı zamanda da geçmiş dönemin memurlarının da alengirli işlere girdiğini gösteriyor!

Peki 1980’li yıllar hangi liderin dönemi? Turgut Özal‘ın…

Bilindiği üzere 1983 yılında askerden yönetimi devralan Özal ve Özal’ın ANAP’ı 1990’lı yılların başına kadar da tek başına hüküm sürmüştür!

O dönemleri hatırlayan veya okuyanlar bilir Özal’ın o meşhur sözünü: “Benim memurum işini bilir!”. İşte Özal’ın o “işini bilen memurlar”ının o dönemde kaç anne babaya para için gözyaşı döktürdüğünü bugün görüyoruz!


Bize “işini bilen” memur değil; adam gibi adam memurlar gerekir!

Vay be AKP de Atatürkçü oldu ha!


Erdal Kişioğlu
Kişioğlu, zıt düşüncelere sahip kişilerle tartışmayı seven ve her olaya bilimsel olarak yaklaşıp, olaylara septik yaklaşmaktan kaçınmayan biridir. Olayları derinlemesine incelemeyi ve yanlışın ortaya çıkarılıp doğruya nasıl ulaşılacağı konusunda fikir üretilip bunun üzerinden felsefe yapılmasını arzulayan biridir. Etik, ahlaki ve hukuki sınırları aşmadan herkesin, her ortamda eleştirilmesi taraftarıdır. Dogmatik düşüncelerden uzak; sormayı, sorgulamayı kendisine görev edinmiş ve bunun çabası içerisindedir… Her türlü bilgi alışverişine açık; farklı görüşlerin çarpıştıkça büyüyebileceğine ve kolektif düşünsel ürünlerin ikamesinin de olabileceğine inanmakta; halk için, halk yararına olan her şeyin de yanındadır…