Politik düşünce, politik tutuma, politik tutum da politik davranışa dönüşmek zorundadır. Bu evrilmenin gerçekleşmiyor olması demek “politik” olamamak yani “hayata dair bir duruş sahibi” olamamak demektir. Oysa herkesin hayatta bir pozisyonu vardır ve bu pozisyonun gereklerini farkında olarak veya olmayarak yaşarız.
Hayata dair yaşam tutarlılığı nedir?
Sözünü ettiğimiz ise “bilinçli olunduğu” yani “farkındalık” sahibi olunduğu varsayılan hayata dair pozisyonun bir yaşam duruşuna dönüşüp dönüşmediği ile ilgilidir.
Çevremizde veya kamuoyunda en kötü, en acımasız veya en tutarsız kişi veya grupları bakınız yukarıda belirtilen düşünceden, tutuma ve oradan davranışa dönüşmüş bir iç tutarlılığı görebilirsiniz.
Özetle kötüler düşündüğüne inanan, inandığını gerçekleştiren tiplerdir genelde.
İyiler bu bağlamda sorunludur, eksiktir veya defoludur.
Kendi içinde, bireysel yaşamında düşünceden, tutuma, tutumdan davranışa evrilemeyen hiçbir politik düşünce başarılı olamaz.
(Bu işe doğrudan tutum oluşturmadan veya davranıştan da başlanarak düşünce sahibi olma meselesi ideolojilerin en kullanışlı yapılanma biçimidir. Ama bu başka bir meseledir)
Yukarıdaki “düşündüğün gibi ol, olduğun gibi yaşa” anlamında bir tutarlılık vurgusuna işaret eder.
Kendimize dönüp baktığımızda çoğumuz düşündüğümüz, söylediğimiz yazdığımız gibi alışkanlık ve ilke sahibi olmayan ve bunları yaşamayan kişiler olduğumuzu görürüz.
Örnek mi?
Örneğin çıkara dayalı ilişki konusunda çoğumuzun düşündüğü, yazdığı, söylediği başka, aldığı pozisyon başka, yaşadığı gerçekler başka değil midir?
Örneğin karşı cins ile ilgili ilişkilerdeki “eşitlik” düşüncesi ve söylemi başka, ilişkilerdeki somutluk başka değil midir?
Ya da örneğin mülkiyet konusunda, çoğumuzun mülkiyetin gereğinden fazlasının yalan, dolan olduğunu düşünüyor olması, mülkiyet tutkusu düzeyini belirlemekte midir? Çoğu zengini hırsızlıkla suçlarken, zengin olmanın her türlü yolunu ve fırsatını gözlemek yaşama dair hangi duruşun bir ifadesi olabilir ki?
Herkesin ağzındaki sözlerden birisi örgütlenmek gereği ve önemi olduğu halde bunu söyleyenlerin çoğunun müzmin ve kronik bir muhaliflik oynuyor olması bir çelişki veya tutarsızlık değil midir?
Örnekler daha çoğaltılabilir. Mesele somut olarak da anlaşılabilir olduğuna göre sözü uzatmanın gereği olmasa gerek.
Öze dönersek “politik tavır” tutarlılık demektir. Siyasetten söz etmiyoruz. O başka bir şey.
Yaşama dair duruştan söz ediyoruz.
Nerede duruyoruz? Ve orada nasıl duruyoruz?
Durduğumuzu söylediğimiz yer ile yaşarken durduğumuz yer aynı mı? Bundan söz ediyoruz… Gerçek ve asıl tutarlılıktan..