Engelli çocuk ya da bireyin yaşadığı psikolojik sorunların kaynağı engelin kendisi değil, engeli nedeniyle maruz kaldığı toplumsal ve bireysel engellenmelerdir. Bir çocuğun engelli olarak dünyaya gelmesi kendi seçimi değildir ya da değiştirebileceği bir şey değildir. Bu nedenle toplum olarak çocuğun engeline odaklanmak yerine yapabileceklerine odaklanmalıyız!
Sağlıklı bir çocuk dünyaya getirerek, onun her yönüyle sağlıklı bir gelişim seyri içerisinde büyümesini izlemek annelerin en büyük arzusudur. Oysa ülkemizdeki engellilerin sayısı, verilere göre toplum nüfusunun yüzde 12’den fazlasını oluşturmakta ve bu sayı her geçen gün artmaktadır…
Engelli olmak, yaralanma ya da fiziksel veya zihinsel bir rahatsızlık nedeniyle bazı hareketleri, duyuları veya işlevleri kısıtlanan kişi olarak tanımlanmaktadır. Engeller doğuştan gelebilir veya sonradan geçirilen hastalıklar veya kazalar sonucu ortaya çıkabilir. Okan Üniversitesi Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikolojisi Uzman Klinik Psikolog Emel Güler, “Aileye yeni katılan bebeğin engelli olarak dünyaya gelmesi ya da sonradan herhangi bir nedenle engelli hale gelmiş olması ailede birçok farklı duyguların yaşanmasına yol açabilir.
İlk başta inkar etme, kabullenememe, hayal kırıklığı, suçluluk duygusu, korku, öfke, çaresizlik, vb. bazı ailelerde bu süreç daha kolay atlatılarak kabul edilirken bazı ailelerde ise uyum süreci daha zor olabilmektedir. Ailenin bu durumu kabul ederek, engelli çocuğuyla olumlu ilişkiler kurması, aile içinde bozulan dengenin yeniden kurulması engelli çocuğun psikolojik uyum sürecini olumlu etkileyecektir.” açıklamasını yaptı.
Engelli Çocukta Psikolojik Sorunlara Yol Açan Etkenler
Engeli olan çocuklar; engelinden dolayı başkasına bağımlı olma, toplumsal yaşam alanlarının bağımsızlaşmalarına olanak sağlayacak düzenlemede olmaması vb. faktörlerden dolayı kısıtlanmış hissedebilirler. Bu durum beraberinde bazı psikolojik sorunları da getirebilmektedir.
“Ailesel faktörler; çocuğun aşırı korunması, aşırı müsamaha gösterilmesi, ya da fazla kısıtlanması bağımsızlığının engellenmesi, çocuğa özerkliğin tanınmaması, ihmal ya da istismar edilmesi, şiddete maruz kalma, sosyal izolasyon, tutarsız disiplin yöntemleri, gelişimine ve yetisine uygun olmayan beklentilerin olması, ailedeki diğer çocuklar arasında ayırım yapılması vb. faktörler psikolojik sorunların gelişiminde rol alan başlıca etkenler arasındadır” diyen Güler şöyle konuştu:
“Görüldüğü üzere aslında engelli çocuk ya da bireyin yaşadığı psikolojik sorunların kaynağı engelin kendisi değil, engeli nedeniyle maruz kaldığı toplumsal ve bireysel engellenmedir. Tüm bu etkenler engelli çocuğun kendisini yük olarak görmesine, düşük benlik saygısı geliştirmesine, dışlanmışlık hissine, bunlara bağlı olarak da içe kapanmasına, sosyal ortamlarda bulunmak istememesine, yetersizlik ve suçluluk duygularına neden olabilmektedir.”
Kişinin engeline değil, yapabileceklerine odaklanmalıyız
Bir çocuğun engelli olarak dünyaya gelmesi kendi seçimi değildir ya da değiştirebileceği bir şey değildir. Bu nedenle toplum olarak çocuğun engeline odaklanmak yerine yapabileceklerine odaklanmalıyız.
Psikolog Emel Güler; “Engelli çocuğun, engeline göre yaşamının düzenlenmesi yaşam kalitesini arttırması yönünde yapılacak en önemli adımdır. Bu düzenlemeler; özel eğitim ve rehabilitasyon uygulamaları, tıbbi takibin ve psikolojik desteğin sağlanması, bunların yanı sıra sosyal yaşamının gelişmesine yönelik sanat, spor vs. aktiviteler aracılığıyla yapılabilir.
Koşulsuz kabul görmek tüm insanlarda olduğu gibi engellilerde de özgüven ve benlik saygısının oluşmasında oldukça önemlidir. Yaşam kalitesi dediğimizde; rahatlık, psikolojik iyi olma, hareketlilik, özerklik, doyum, uyum, işlevsellik, kendi ile barışık olma, öz farkındalık, sosyal ilişkisellik, iyimserlik ve keyifli bir yaşam sürme olarak ele alınmaktadır. Engeli olsa da kişinin yaşam kalitesi arttırıldığında engelin çok da önemli olmadığı gerçeğini unutmamalıyız” diyerek önemli tavsiyelerde bulundu.