Eskisine göre çok daha hızlı ilerleyen, yarışma ve rekabete odaklı şartlar doğal olarak anne ve babalarda çocukları için gelecek kaygısı yaratıyor.
Belki de bu yüzden çocuklarının akademik başarısı ebeveynler üzerinde sakinleştirici etki yaratıyor ve beklentileri artıyor. Ancak günümüzün baskın değerleri neye işaret ederse etsin karnenin sadece çocuğun yeterli olduğu ya da geliştirmesi gereken alanları belirten bir “bilgilendirme mektubu” olduğunun unutulmaması önem taşıyor.
Bu doğrultuda, ailelerin de karneyi bir övünç ya da utanç kaynağı olarak görmemesi gerektiğinin önemine işaret eden Acıbadem Maslak Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. İrem Yaluğ Ulubil, çocukların getirdiği karneyi değerlendirirken dikkat edilmesi gereken bazı ipuçları verdi…
Karne aile ve okulun da başarısını yansıtıyor
Karne, sadece çocuğun değil, ailenin ve okulun da değerlendirilmesini içerdiğinden, çocuğun gelişimini iyileştirme ve desteğe ihtiyaç duyduğu alanları belirlemek açısından önem taşıyor. Dolayısıyla bu aracın muhatabı çocukla birlikte okul ve ebeveynler oluyor. Yani göstergeleri değerlendirirken aile ve okulun da hatalarının görülmesi ve varsa eksiklerinin giderilmesinde yardımcı olacağının unutulmaması gerekiyor.
Çocuğunuzu başkalarıyla karşılaştırmayın
Her çocuk fiziksel, duygusal, sosyal, zihinsel gelişimi ile diğerlerinden farklılaşıyor. Doğal olarak öğrenme hızı, şekli, ilgi ve yetenekleriyle birbirinden ayrılan çocukların başarısı da aynı olmuyor. Sonuçta her çocuğun, parmak izi gibi, farklı olduğunu unutmadan birbiriyle kıyaslanmaması ve yarıştırılmaması son derece önem taşıyor.
Karneyi çocukla birlikte değerlendirin
Başarılar ve başarısızlıklar çocuğun kişiliğinden bağımsız, öğrenme sürecinin doğal aşamalarını oluşturuyor. Ancak elde edilen sonuçlarda ebeveynlerin de etkisinin olduğunun unutulmaması gerekiyor.
Bu nedenle anne ve babaların karneyle birlikte,”Eğitim dönemi boyunca çocuğumun hangi ders veya aktivitelerde zorlandığını fark ettim mi?”, “Bu sıkıntılarını, rahat ifade edebileceği duygusal olarak samimi ve güvenli bir ortam sağladım mi?”, “Bu sıkıntılar için doğru zamanda, yeterli çözüm önerileri getirdim mi?” ya da “Çocuğumla iyi bir takım çalışması yürüttüm mü?” gibi soruları kendilerine sorup, içsel bir değerlendirme yapması gerekiyor.
Bu değerlendirmenin de mutlaka çocukla birlikte yapılması, onun da konu ile ilgili fikirlerinin ve duygularının sorulması da ortak çözümler üretmede önem taşıyor.
Çözüm odaklı olun
Çocuk ve ebeveyn ilişkisinin temelinde güven yatıyor ve bu da sevgi ve duyarlık üzerinden inşaa ediliyor. Bu nedenle çocuklarımızla yapacağımız görüşmelerde sevgi dolu ve sorunu çözmeye yönelik yaklaşmak gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. İrem Yaluğ Ulubil, “Örtük veya açık şiddetten kesinlikle uzak durmak,daha az sevildiğini söylemek ya da görmezden gelmek gibi travmatik davranışlardan da uzak durmak gerekiyor.
Yıkım dürtüsüyle yapılan bu tarz konuşmalar fayda sağlamaktan ziyade olumsuzlukla sonuçlanıyor. Yaralayıcı, yargılayıcı tutumlar, çocuklarda kaygı ve yetersizlik duyguları yaratabildiği için sorun çözümlenemediği gibi şiddetlenebiliyor. Bunun yerine sorunlu alanlar için ortak yapılacak bir planlamayla çocuğa yalnız olmadığı hissettirerek, problemlerini çözerken gerekli motivasyon artırılabilir. Böylece geleceğe yönelik birlikte çözüm adımları atılabilir” diyor.
Karnenin çocuğunuzla aranızdaki ilişkiye zarar vermesini izin vermeyin
Her çocuk gibi her ailenin de özgün bir yapısı bulunuyor. Bu nedenle eğer karneyle birlikte sinyal veren bazı sorunlar varsa, çözüm arayışlarında çocuğun mizacı, duygusal yapısı ve çocuk-ebeveyn ilişkisinin özelliklerini ön planda tutmak ve esnek olmak önem taşıyor.
Ayrıca, çocuğun kendisini ifade etmesinin desteklenmesi ve söylediklerine değer verildiğinin hissettirilmesi de gerekiyor. Anne ve babasının desteğini bilen ve bu mesajı alan çocuk işbirliği yaparak daha başarılı oluyor.
Başarılı karnelerde abartılı kutlama ve ödüllere gerek yok
Sorunsuz /akademik olarak başarılı karneler için de abartılı kutlama ve ödüllerden kaçınılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. İrem Yaluğ Ulubil, “Her bireyin sorumlulukları vardır. Bir öğrencinin de ödev ve sorumluluklarını yerine getirmek için çabalamasının doğal, beklenen ve olması gereken bir süreç olduğunun hatırlanması gerekiyor.
Bu nedenle de akademik olarak başarılı karneler için mütevazı ama çabalarını çok yürekten takdir eden kutlamalar yeterli olacaktır. Aynı zamanda çocuklarımıza duyduğumuz sevginin, onların başarısı ile herhangi bir ilgisinin olmadığını fark ettirmek, başarılarının da sadece onların gelecekte ‘daha mutlu, donanımlı, kendini yetiştirmiş’ bireyler olmaları için önemli olduğunu anlatmak değerlidir. Bu yaklaşım çocukların güvende hissetmelerini sağlayacaktır.”
Okul başarısını neler etkiler?
- Kaygı düzeyinin farklı nedenlerle yüksek olması,
- Depresif bir dönem, sürekli yorgunluk ve çocukluk çağı depresyonu,
- Dikkat eksikliği ve/veya hiperaktivite, özel öğrenme bozukluğu,
- İşitme, görme gibi duyusal ya da anemi gibi süreğen sağlık problemlerinin varlığı,
- Doğru çalışma alışkanlıklarının kazanılmaması,
- Çalışma ortamının uygun olmaması,
- Uyku ve beslenme düzeninin bozukluğu,
- Okul içinde, arkadaş ve öğretmenlerle yaşanabilecek iletişim problemleri, akran zorbalığı,
- Anne-baba arasındaki tartışmalara çocuğun şahit olması, çocuğun taraf olmaya zorlanması,
- Yetişkinleri ilgilendiren sorunların çocuk ile paylaşması,
- Duygusal/ fiziksel şiddete maruz kalma, şiddete şahit olma,
- Ebeveyn, kardeş hastalığı ya da kaybı,
- Kardeş kıskançlığı.