Türkiye tarım topraklarının yüzde 99’unda organik madde düşük seviyede!

TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç: Türkiye’de tarım topraklarının yüzde 99’unda organik madde içeriği düşük seviyede. Yanlış tarımsal uygulamalar topraklarımıza büyük oranda zarar veriyor, toprak eko-sisteminin en işlevsel kısmı olan organik madde miktarını azaltıyor. 

Sütaş ve TEMA Vakfı ev sahipliğinde TEMA Vakfı Genel Merkez’de gerçekleştirilen basın toplantısında bu önemli Çalıştay’dan derlenen bildirilerin yer aldığı, tarım ve hayvancılık sektörü uygulamaları açısından referans niteliği taşıyan çalıştay kitabı tanıtıldı. Toplantıda tarım topraklarındaki organik madde yetersizliğine dikkat çekilirken, organik madde içeriğini artıracak uygulamaların toprak eko-sistemi bakımından önemine dikkat çekildi.

Sütaş ve TEMA Vakfı iş birliğiyle düzenlenen ‘Organomineral Gübre Çalıştayı’, çeşitli üniversitelerden 20 akademisyen ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı temsilcilerinin katılım ve katkılarıyla gerçekleşti. Çalıştay kitabının tanıtıldığı basın toplantısında; tarım topraklarındaki sağlık ve kalite göstergelerinin başında gelen organik madde eksikliğine dikkat çekilerek, bu durumun toprağın verimliliğini etkileyen en önemli sorunlardan biri olduğunun altı çizildi.


Ülkemizde tarım topraklarının %99’unda organik madde içeriği düşük seviyede.

26 yıldır başta toprak olmak üzere tüm doğal varlıkları korumak için çalışmalar yürüttüklerini ifade eden TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, tarım topraklarını daha verimli hale getirmek için toprağın bir eko-sistem olarak canlı ve cansız tüm bileşenleri ile korunması gerektiğini söyledi. Toprağın gıda ve temiz su sağlama, biyolojik çeşitliliği koruma, karbon, azot ve su döngüsünde düzenleyici rol üstlenme gibi yaşamsal önemi olan eko-sistem hizmetleri sunduğunu belirtti.

Tüm eko-sistem hizmetlerinin doğrudan toprak kalitesi ile ilişkili olduğunu ifade eden Deniz Ataç, “Sütaş’ın desteğiyle çok değerli bilim insanlarının ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı temsilcilerinin katılımıyla topraklarımız için önemli bir çalışma gerçekleştirdik. Bu çalışmada erozyon kadar önemli bir diğer toprak sorunu olan organik madde miktarı azlığına dikkat çekildi. Toprak organik maddesi, toprak kalitesini, diğer bir ifadeyle toprağın ürettiği eko-sistem hizmetlerini en fazla etkileyen kısımdır. İyi bir tarım toprağının ağırlığının en az %3’ü kadar organik madde içermesi gerekir.

Türkiye’de tarım topraklarının %99’u bu değerin altındadır. Yanlış tarımsal uygulamalar topraklarımıza büyük oranda zarar veriyor, toprak eko-sisteminin en işlevsel kısmı olan organik madde miktarını azaltıyor. Bu nedenle topraklarımızdaki organik madde miktarını artıracak kaynakların değerlendirilmesi, organik ve organomineral gübrelerin kullanımının yaygınlaştırılması önem taşıyor” dedi.

“Çiftlikten Sofralara” iş modeliyle doğadan aldığımızı doğaya geri veriyoruz

Sütaş Grubu Tarımsal Faaliyetlerden Sorumlu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Tarık Tezel, “Bizler bugün yoğun bir çalışmanın ürünü olan ve sektör için çok değerli bir kaynak olacak bu kitabı sizlerle paylaşmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Sütaş’ta biz 1975 yılından itibaren ‘sütün iyiliğini ve bereketini yayma’ misyonuyla çalışıyoruz. O günden bu yana doğal varlıkları emanetimiz, işimizi sosyal sorumluluğumuz, ekonomik kalkınmayı hedefimiz olarak gördük, görmeye de devam edeceğiz.


Bu bakış açısıyla sürdürülebilirlik, aslında işimizin doğal bir parçası. Sürdürülebilirlik anlayışımızın temelini de ‘Çiftlikten Sofralara’ entegre iş modelimiz oluşturuyor. Bu model tarım, hayvancılık ve sanayiyi bir araya getiren, bu sektörlerin entegre bir şekilde yönetildiği önemli bir örnek teşkil ediyor ve aynı zamanda bölgesel bir kalkınma modeli niteliği taşıyor.

Biz, işimizi sadece süt ve süt ürünleri üretmek olarak değerlendirmiyoruz. İneklerin beslendiği ottan sofralarımıza ulaşan ürünlerimize kadar olan bütün süreci yönetip denetliyoruz. Kısacası; “Çiftlikten Sofralara” iş modelimiz sayesinde doğadan aldığımızı doğaya geri veriyoruz” dedi.

Tezel sözlerine şöyle devam etti;

“Türkiye tarım topraklarının fiziksel, kimyasal, biyolojik özelliklerinin ve verimlilik potansiyellerinin istenen düzeyde olabilmesi için organik madde içeriği, toprak ağırlığının en az yüzde üçü kadar olmalıdır. Son yıllarda yapılan toprak analizi sonuçlarına göre topraklarımızın yüzde doksan dokuzu bu değerin altında organik madde içermektedir. Yanlış ve bilinçsiz tarım uygulamaları toprak ve çevre sağlığını etkiliyor.

Oysa tüm bu olumsuzluklardan kurtulmak için elimizde güçlü bir anahtarımız var; ‘organik ve organomineral gübre’. Sütaş olarak hayvansal ve bitkisel tüm atıklarımızı enerji tesislerimizde elektrik ve buhar enerjisine çevirmekle kalmıyor, 2016 yılından bu yana biyogaz tesislerimizde işlediğimiz gübreleri yüksek kaliteli organik ve organomineral gübre haline getiriyoruz. Şimdilik yılda 6 bin ton düzeyinde üretim yapıyoruz. 2020 yılı için hedefimiz ise yılda 100 bin ton organomineral gübre üretimi.”

Toprağın tüm canlılar için hayati rolü bulunuyor

Organomineral Gübre Çalıştayı kitabının editörü ve TEMA Vakfı Danışmanı Prof. Dr. Engin Kınacı, “Toprak kalitesinin en önemli göstergelerinden biri olmasına rağmen, bugün toprak organik maddesinin önemi yeterince bilinmiyor. Üreticiler, toprağın organik madde içeriğinin önemi, topraklarında kullanabilecekleri hayvansal ve bitkisel organik madde kaynakları ve bunların kullanılma şekilleri hakkında bilgilendirilmeli.


Organik madde içeriği bakımından fakir olan topraklarımızın iyileştirilmesi için organik ve organomineral gübrelerin kullanımının ve sürdürülebilir tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması konusunda örnek arazi çalışmaları ile farkındalık çalışmalarının yürütülmesi gerekiyor. Organomineral gübreler hem organik madde kaynağı olmaları hem de bitkilerin hemen ihtiyaç duydukları mineralleri içermeleri bakımından önemli bir üstünlüğe de sahip. Bu bakımdan organik ve organomineral gübrelerin kullanımı teşvik edilmelidir” dedi.

‘Organik tarım’ dünya nüfusunu beslemeye yeter mi?


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.