Korku ve endişe, psikiyatrik ağrılara yol açıyor

Herhangi bir hastalığa bağlı olmadan ortaya çıkan psikiyatrik ağrılar, yaşam kalitesini düşürüyor.

Ruhsal olarak kendimizi baskıda hissettiğimiz anlardaki korku ve endişeler sonucunda kaslarımız kasılarak bu ağrılar ortaya çıkıyor. Bu tip ağrıların psikiyatri uzmanı tarafından tedavi edilmesi tavsiye ediliyor.

Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesinden Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Hüsnü Erkmen, hastada herhangi bir fizyolojik rahatsızlık olmamasına rağmen ortaya çıkan psikiyatrik ağrıların yaşam kalitesini etkilediğini söyledi.


Psikiyatrik ağrılar, psikiyatri uzmanı tarafından tedavi edilmeli

Prof. Dr. Hüsnü Erkmen, psikiyatrik ağrıların mutlaka bir psikiyatri uzmanı tarafından tedavi edilmesi gerektiğini belirterek şunları söyledi:

“Psikolojik ağrı, çok çeşitli araştırmalar yapılmış olmasına rağmen ki bunu, bizden önceki hekimler yaptırmış oluyorlar hiçbir şekilde böyle bir ağrının olmaması gerektiğine kanaat getirilmiş ağrıdır. Hastalık yok, mikrop almamış veya hastanın vücudunda herhangi bir düzensizlik yok ve bunun sonucunda hastanın herhangi bir hastalığının olmadığı söyleniyor. Bu durumda, hasta da ortada kalmış oluyor ve kendine şu soruyu soruyor; ‘Benim hiçbir şekilde bir hastalığım yoksa ben bu ağrıları neden çekiyorum?’ İşte bu noktadan sonra bizim, psikiyatrik ağrı dediğimiz olay devreye giriyor. Dolayısıyla bu hastanın, bir psikiyatrist tarafından tedavi edilmesi gerekiyor.”

Ruhsal gerginlikler ağrıya yol açıyor

“İnsan ruhsal olarak bir gerginlik içerisine girdiği zaman farklı tepkiler verebilir” diyen Erkmen, “Bu bazen bir şeylerden korkma, aşırı titizlik, olmayan şeyleri görme veya depresyona girme gibi durumlar olabilir. Ağrıların sebepleri, ruhsal olarak kendimizi baskıda hissettiğimiz anlardaki korkumuz ve endişemizdir. Bu korku ve endişeler sonucunda kaslarımız kasılıyor ve sonucunda bu ağrılar ortaya çıkıyor” diye konuştu.

Sırt, mide, baş ağrısı ve kol-bacak ağrılarının stresin neden olduğu hastalıklardan birkaçı olduğunu belirten Prof. Dr. Hüsnü Erkmen, “Psikiyatride somatizasyon adında bir kavram var. Anlamı, ruhsal hastalıkların bedensel hastalıklar gibi tepki vermesidir” dedi. Erkmen, teşhisi konulamayan ve yalnızca bedensel olmayan bu hastalıkların depresyona bağlı olan hastalıklar olduğunu söyledi.

Psikolojik ağrılar yaşam kalitesini düşürüyor

Psikolojik ağrının herhangi bir ağrıdan farksız olmadığını belirten Erkmen, “Yani en az onun kadar şiddetlidir hatta çok çok daha şiddetli olur. Psikolojik ağrıların tahrip gücü çok yüksektir ve kişinin hayatını perişan ediyor. Bir işi yapıyorsun ve sırtın, başın veya herhangi bir yerin ağrıyor, performansınız düşüyor. Grip olduğunuzda hayatınızın 3-5 günü kalitesiz geçer, psikolojik ağrıda yaşam kaliteniz her gün düşer” dedi.


Psikiyatrik ağrıların kişinin işiyle, eşiyle ya da çevresiyle yaşadığı sorunlar sonucunda da ortaya çıkabilecek bir hastalık olduğunu ifade eden Prof. Dr. Hüsnü Erkmen, sebepsiz ortaya çıkan ağrılar nedeniyle psikiyatri uzmanına başvurulması gerektiğine dikkat çekti:

“Bu rahatsızlıklar tam olarak meçhul ağrılardır ve bilinmezlik insanı çok fazla korkutur. Ortada bir ağrı var fakat teşhis koyamıyorsun. Bazı hastalar, o kadar büyük araştırma sonuçlarıyla geliyor ki, baktığınız zaman iki taraf da haklı. Doktor, her yönden araştırıyor fakat en sonunda bir şey olmadığı kanısına varıyor, hasta ise ağrılarının farkında ve kesinlikle bir şeyler olduğunu söylüyor. İşte o noktada, hastaya ‘Senin bir şeyin yok’ demek yerine, ‘Senin hastalığın psikiyatrik bir hastalık, psikiyatriye gitmen gerekiyor’ demek lazım. Bazı doktor arkadaşlar, bu durumun gelişi güzel bir şekilde geçiştirilebileceğini söylüyorlar. Bu da bir hatadır çünkü psikolojik ağrılar genel olarak ciddi ve uzun süren rahatsızlıklardır. Dolayısıyla biraz yüksek dozda ilaç almak ve bıkmadan usanmadan tedavinin devamının sağlanması gerekiyor.”

Psikiyatrik ağrılarda stresten uzak kalmanın ve sosyalleşmenin önemine işaret eden Prof. Dr. Hüsnü Erkmen, psikoterapi desteği almanın da önemli olduğunu söyledi. Erkmen, tavsiyelerini şöyle sıraladı:

“Bir hastaya, spor yaparsan ve sosyalleşirsen bu ağrılardan kurtulma olasılığın yükselir dediğimiz zaman, hasta yürüyecek halinin bile olmadığını nasıl spor yapacağını sorguluyor. Normal hastalara yatağa yatıp dinlenmeleri söylenir fakat biz psikiyatristler hastaya, yatağından çıkıp topluma karışması gerektiğini söyleriz.

Eğer hasta bu sosyalleşme sürecini yavaş ve kademe kademe ilerletirse bu rahatsızlıklar daha kolay bir şekilde aşılmış olur. Aynı zamanda tedavi sırasında gevşemek ve geçti gitti havasına girmemek gerekiyor. Sonuç olarak, uzun süreli ve yüksek dozda ilaçla tedavi sürecini geçirmemiz gerekiyor.

Psikoterapi bu süreçte hastaya çok yardımcı olabilir. Yaşama biçiminin değiştirilmesi ve hareketli bir hayata sahip olunması gerekiyor. Hayatındaki sorunları kaldırman geriyor ve bıkmadan usanmadan tedaviye devam edilmesi gerekiyor bu da psikoterapiyle mümkün olabilir.”

Sürekli ilaç kullanımı sağlık sorunlarına yol açıyor


Psikiyatrik ağrılar nedeniyle hastaların sürekli ilaç kullanımına bağlı sağlık sorunları yaşayabileceğini de belirten Prof. Dr. Hüsnü Erkmen, “Bu hastalar haklı olarak veya doktor tarafından verilen ilaçları yoğun bir şekilde kullanıyorlar. Günde 3-5 tane belki de 5-10 tane bile içen var. Fakat ağrı kesici ilaçlar, vücut için sanılandan çok daha tehlikeli ilaçlardır. Çoğu, özellikle böbrek üzerinde birçok yan etki yaparlar” uyarısında bulundu.

Ağrısız yaşam mümkün mü?


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.