Çalışmayan çalışanlar meselesi

Bazı durumlarda yöneticiler, büyük resmin bekası ve menfaati adına eksik işlerin tamamlanması için şirket içi yardımlaşmaların önünü açabilir. Gel gelelim, bu yardım ihtiyaçları sık sık tekrarlanıyor ise, yardım istenen kişiler bu yardımlarından ötürü övme ve yüceltme dediğimiz şekilde yeterince takdir edilmiyorsa o zaman burada yöneticiler ‘iyi’ çalışanlarını biraz enayi yerine koymuş olur.

Çalışmayan çalışanlar meselesi
Çalışmayan çalışanlar meselesi

Çalışmayan çalışanlar meselesi

Çalıştığı iş yerini ve işini seven Şükran yine günlerden bir gün olağan iş temposu içinde çalışmaktaydı. Tüm gün işini süresinde bitirmek için var gücüyle uğraşıyordu. Çalışmasına devam ederken hafif bir müzik açarak kendi motivasyonunu sabit tutmaya çalışıyordu. Ofisinin önünden geçerek sigara içmek için dışarıya çıkan başka çalışanlara gözü takıldı. Bir an “işini ağırdan alan ve yeterince hızlı olmayan şu arkadaşların bir de çok yoğunuz, işler yetişmiyor demesi beni benden alıyor” diye geçirdi içinden.

Çok fazla zaman geçmeden yöneticisi Doruk Bey odaya geldi. Yöneticisine selam verdikten sonra kendisinin bir şey söylemek ister gibi durduğunu hissedip “buyurun, bir şey mi vardı” dedi Şükran. Yöneticisi ona doğru yaklaşarak elini omzuna koydu; “Şükrancığım, A departmanının X işleri yetişmiyormuş. Bizden destek istediler. Biliyorsun sen X işi konusunda tecrübelisin, hızlı da yapıyorsun. Şöyle bir iki saat kadar yardım etsek, gene biz yardım etmiş olalım ne dersin” dedi.


Şükran, zaten yakın zamanda ismi geçen departman ile bazı sorunlar yaşamıştı. Bu yaşadığı sorunlar gözünün önüne geldi ve yöneticisine dönerek “Doruk Bey, A departmanı sürekli bu şekilde yardımlar istiyor bizden. İllaki birisi yardım edecekse bari B departmanından yardım istesinler” diye tek solukta söyledi diyeceğini.

Doruk Bey, çok rahat bir ifadeyle “Ama B departmanındakiler daha doğru düzgün kendi işlerini yapamıyorlar. Beceremezler ki” dedi. Şükran bir cevap veremedi ama içinden “o zaman orada ne işleri var” diye geçirdi. Bir kez daha Şükran, iyi çalıştığı ve başarılı olduğu için tabiri caizse cezalandırılmıştı…

Beceriksizlerin de işini yapan çalışanalar

Değerli okuyucular, iş hayatının sayısız paradoksu var. Hepimiz, maaş, zam, prim, terfi, transfer, yetki, sorumluluk, ödül, ceza gibi sayısız kavram için tonlarca tezat olay yaşıyoruz  anbean… Bu olayların sık görülenlerinden biridir “iş yerinde, yetenekli olan ve çok çalışanlara, kabiliyetsiz ve iyi çalışmayan çalışanların beceremediği işlerin yaptırılması“.

Bu hemen hemen her çalışanı derinden sarsar ve üzer. Ancak işletmesine bağlı, işini seven çalışanlar, şirketi için problem doğurabilecek veya yetişmeyen bir işin öylece ortada kalmasına seyirci kalamadıklarından da kazanan genelde ‘beceriksizler’ olabilir.

Eğer siz de buna benzer süreçlere tanık olduysanız veya Şükran’ın yaşadığını yaşadıysanız size bir iyi bir de kötü haberim olacak. Önce iyi haber; tebrikler, gerçekten becerikli ve işini seven bir çalışansınız. Kötü haber; işini başkasına yaptırmayı seven, işine katma değer katmayan, beceriksiz insanlardan hep olacak ve sizin onlara tahammül etmeniz gerekecek.


Sezar’ın Hakkı Sezar’a

Yöneticiler, nedendir bilinmez, zaman zaman yukarıdaki örnekte yer alan konuyu bir performans düşüklüğü olarak yorumlamaz. Oysa kendi işini yapan ve üstelik farklı işlere de yardım eden bir kişinin performansı direkt olarak -işi yapılan- kişilerden yüksektir. Bu işler satış gibi hedef ve kotası olan alanlarda daha da büyük bir tezat oluşturur.

Örneğin, bir banka müdürü, şubenin notlarının iyi gelmesi için yeri geldiğinde ticari bankacılık bölümünde çalışan birisinden de bireysel emeklilik ve kredi kartı satmasını bekleyebilir. Ki, benzeri vakalara sık rastlıyoruz. Bu durumda size sormak isterim, suç ticari bankacılıkta çalışanda mı, müdürde mi, yoksa kredi kartını esas satması gereken ilgili kişide mi? İşten arda kalan mesai içindeki vakti, işi geliştirme, yaratıcılığa zaman ayırma, daha iyi nasıl olabileceği ile alakalı kafa patlatma vb. dışardan bakınca iş gibi durmayan ama aslında süreç iyileştirmenin bel kemiği olan şeylere ayıracağına başkalarına yardıma ayıran bir çalışanın kendi performansında düşüklük olduğunda veya sektörün gerisinde kaldığında bunun sorumlusu kim olacaktır?

Her çalışan biraz Balık burcudur!

Benim bu sorunsala yaklaşımım genelde şu şekilde: Şirketlerde işlerin devamlılığı esastır. Şirket her ne kadar birim ve bölümlere ayrılmış gibi gözükse de esasında büyük resimde bir bütündür. Bir nar gibi veya bir hücre gibi dışarıdan tek parça ve yekpare gözüken ama içerinde bölüm bölüm yapıları vardır işletmelerin.

Bazı durumlarda yöneticiler, bu büyük resmin bekası ve menfaati adına eksik işlerin tamamlanması için şirket içi yardımlaşmaların önünü açabilir. Gel gelelim, bu yardım ihtiyaçları sık sık tekrarlanıyor ise, yardım istenen kişiler bu yardımlarından ötürü övme ve yüceltme dediğimiz şekilde yeterince takdir edilmiyorsa; o zaman burada yöneticiler ‘iyi’ çalışanlarını biraz enayi yerine koymuş olur.

Diğer taraftan kendi işini kurtarabilecek seviyenin üstünde hiç bir işi beceremeyecek çalışanların neden istihdama konu olduğu da ciddi bir soru işaretidir. Şirket çalışanı şirket menfaatini düşünür prensibiyle kriz anlarında safları sıklaştırmak ve tam performansla işlerin layıkıyla bitmesini sağlamak sağduyu sahibi her çalışanın görevidir. Sağduyu sahibi çalışanlarını korumak, onları ezdirmemek ve motivasyonlarını yüksek tutmakta her yöneticinin görevidir.

Günümüzün rekabet ortamında, potansiyeli yüksek çalışanlarla çalışmak şirketin istihdam politikasının bir parçasıysa işini hızlı yapan, süresinde yapan personellerin kendilerine kalan zamanlarını iş geliştirmeye ayırması için onlara fırsat verilmeli ve ortam yaratılmalıdır. Unutmayalım her çalışan biraz balık burcudur. Yani, hızla elden kayabilir. Elden kaymak derken ‘gitmeyi’ kast etmiyorum. Fiziksel olarak orada bulunur ama ruhu başka yerdedir. Işıklar yanıyordur ama evde kimse yoktur.


Hiç kimse vazgeçilmez değildir ancak çalışanlarınızın şirketinize maaştan başka tutunacak amacı kalmadığında arzu ettiğiniz iş gören takımını yaratabilmek ve şirketinizi rekabet edebilir kılmak ancak etik dışı yöntemlerle mümkün olabilir. Etik dışı uygulamaların olduğu şirketlerin geleceği malumunuz…

Yöneticilik meselesi


Umur Çalıkoğlu
İşletme bilim dalında lisans, Eğitim Bilimleri ana bilim dalında yüksek lisans eğitimi aldı. Romanya'da sinerji iletişimi ve takım çalışması, Almanya'da ve İrlanda'da kariyer ve yetenek yönetimi konularında araştırmalar yaptı. İki adet AB projesinde kolaylaştırıcı olarak görev aldı. Türkiye Etik Değerler Merkezi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi. Bu kapsamda çeşitli üniversitelerde etik üzerine konferanslar verdi. Firmalarda ve iş profesyonellerinde etik bilincinin arttırılmasına yönelik uygulama ve seminerler geliştirdi. Çeşitli eğitim ve danışmanlık firmalarında proje müdürü olarak, İstanbul'da iki farklı vakıf üniversitesinde Kariyer Uzmanı ve Kariyer Ofisi Sorumlusu olarak görev aldı. Görev yaptığı üniversitelerde kalite komisyonu ve topluma katkı komisyonlarında yer aldı. İstanbul İşletme Enstitüsünde Liderlik ve Eğiticinin Eğitimi eğitimleri veriyor. Çeşitli kurumlarda da motivasyon, markalama, kurumsal iletişim, etik, kurumsal dizayn, satışta bütünlük sistemleri gibi eğitimler veriyor. Ayrıca, yazar olarak yönetim meselesi adlı köşesiyle İndigo Dergisi künyesinde yer almaktadır. Kısaca, etkili yönetim alanına gönül veren bir konuşmacı, kariyer ve eğitim uzmanı .