Ukde

Rivayet odur ki; ölüm döşeğinde yatarken insanın hayatı gözlerinin önünden bir film şeridi gibi akarmış. Bilinç yerinde olduğu halde hiç kimseyle iletişim kurulamadığı o anda insan en çok çocukluk anılarına takılır, bir de yapmak isteyip de yapamadıklarına hayıflanırmış.

Ukde
Ukde

— Hayvan herif! Sokarım o topu bir tarafına. Otur şu kitabın başına. Daha Fatiha’yı okuyamıyorsun!

Aslında ben futbolcu olmak istiyordum, ama babam uygun görmedi. Çünkü, ona göre eğer bir Maradona olamayacaksam, ileriki hayatımda başarılı ve zengin olabilmek için başka bazı meziyetler edinmem gerekiyordu.


Ben de o meziyetleri en iyi şekilde öğrenip politikaya atıldım. Babam gerçekten de haklıymış; hızla tırmandım merdivenleri. Şimdi kendi adıma yaptırdığım bir futbol stadyumum bile var, istediğim zaman gidip maç yapıyorum.

Babam, Allah rahmet eylesin, çok katı ve otoriterdi. Sözü üstüne söz söyleyemezdik, kararlarımızı hep o verirdi. Annem de, kardeşlerim de korkardı hiddetinden. Ama en çok beni korkuturdu babam, çünkü en çok beni döverdi, hem de ne dövmek!

Futbol oynadığım zamanlarda sabah namazına kalkmaya zorlanır, mızmızlanırdım. Her gün güneş doğmadan,  kafama vura vura sabah namazına kaldırırdı beni. Bir kere falakaya yatırmışlığı bile vardır. Ama Allah razı olsun babamdan, gençliğimden beri beş vakit namazımı aksatmadan kılarım. Dini bütün bir Müslüman olmamı babama borçluyum. Bugün bu sayede bu kadar çok seviliyor ve insanlardan takdir görüyorum.

Ben sadece çocuklarıma değil, beni sevenlere de babalık yapıyorum. Zaten çoğu ne yapıp yapmamalarına kendileri karar veremiyor, fikir edinebilmek için benden bir işaret bekliyorlar. Yanlış yaptıkları hatta bana karşı geldikleri de oluyor tabii insanların. “Özgürlük” diye tutturuyorlar bazen mesela.

Olur mu öyle şey? Herkes her istediğini yaparsa asayişi nasıl sağlarım ben? E, o zaman veriyorum cezalarını, yakıyorum canlarını ki doğruyu öğrensinler. Hepsinin babasıyım sonuçta. Beni de babam böyle eğitti, kötü mü oldu?

— Ayaklarını kırarım senin bir daha o şıllıkla buluşursan. Görmüyor musun? Hem onun, hem annesinin başı açık. Kafirlerle işimiz olmaz bizim. Kendine gel!


Evet, doğru tahmin ettiniz. Babam sevdiğim kızla evlenmeme de izin vermedi. Ama bu biraz içimde ukde kaldı. Delikanlılık cesaretiyle babama karşı çıktım, tabi güzel bir meydan dayağını haketmiş oldum. Oturduğumuz sokağın ortasında, komşuların meraklı bakışları arasında kollarımı kırana kadar sopayla dövdü beni. Ne ben, ne de ağlayarak bizi seyreden annem tek kelime edemedik o an. Sonradan babamın bulduğu kızla iyi bir izdivaç yaptım. O da annem gibi erkeğine saygılı, edepli bir bayan ama, ne bileyim, biraz sevimsiz mi ne?

Ne olursa olsun çok severdim O’nu. Harbi adamdı babam. Ne yaptıysa benim iyiliğim için yaptı. Yahu bugün neden babam aklıma geliyor hep? Ayrıca ben neredeyim şu an, nerede yatıyorum böyle? Gözlerimi açamıyorum.  Allah Allah kollarımı da kıpırdatamıyorum.

A bir dakika, ben özel uçağımla Amerika’ya gidiyordum. Vardığımızı da hatırlıyorum. Yanlız uçak kapısında beni karşılayanları selamlaşırken başım dönmüştü biraz. Çok garip, ondan sonrası yok hafızamda. Sadece çocukluğum, gençliğim ve babamı hatırlayabiliyorum şu an.

ukde

Hastanede bir yataktayım şu an galiba. Salak doktorlar, o kadar para veriyorum, bu hale düşmeme nasıl izin verirler. Kim bilir görenler ne dedikodumu yapmıştır. Gazeteler ne yazdı acaba? Bir ayağa kalkayım, o beceriksiz doktorların da hesabını keseceğim. İnanılır gibi değil yahu, hiçbir tarafımı oynatamıyorum. Benim gibi kudretli bir adam nasıl bu hale düşer, olacak iş mi bu?

Ahh, ne isterdim şimdi bisikletle deniz kenarında dolaşmayı. Babam yasaklamıştı küçükken bisiklete binmemi. Sebebini hatırlamıyorum, bir bildiği vardı herhalde. Yanımda da gençken babamın bana uygun görmediği o kız da olsa keşke. Adı neydi o kızın? Sonra da oturup piknik yapardık, kucağına yatardım yumuşacık. Sonra belki de…

İnanılır gibi değil! Hala gözlerimi açamıyorum. Üzerimde de bir hafiflik, bir rahatlık var. İlginç bir hissiyat bu, pek aşina değil bana. Yoksa…. Yoksa babamın yanına mı gidiyorum?!


Eeee, şimdi ne olacak? Nereye gidiyorum ben? Baba? Babaaaaaa?

Veganlık: İnsan harici hayvanların hakkını savunmak


Deniz Alan Held
1974 Ankara doğumlu ama 2 yaşından beri Istanbullu. Çocukluk ve gençliği cimnastik ve dans çalışmalarıyla geçti. 2000 yılından beri yoga yapıyor. 2002 yılında evlenip yurtdışına yerleşti ama bir ayağı hep Istanbul'da oldu. Çocuklardan sonra, Norveç'te hayalindeki işin eğitimini alma fırsatı geçti eline. Trondheim Üniversitesi'nde Medya Bilimi ve Görsel Kültür dalında lisans ve yüksek lisans okudu. İki yıl Zürih, 10 yıl Trondheim'da yaşadıktan sonra 2014 yazında eşinin memleketi Almanya'ya yerleşti. Şİmdi iki oğlu ve eşi ile sakin bir hayat sürmekte, ve Türkiye'nin Gezi Gençleri'nce yönetileceği çağdaş bir ülke olduğu hayalini kurmakta. // ENGLISH: Born in Ankara in 1974, moved to Istanbul at age 2. Spent lots of time with gymnastic and contemporary dance at early ages. since 2000 practices rather yoga. Married to a German in 2002 and move to Zurich. Later lived 10 years in Norway/Trondheim and eventually settled down in Germany. Studied Media Science in Trondheim and finished master degree in 2012. Has two sons. Looking forward to the days that Turkey is eventually led democratically by the Gezi youth.