Çocuklarda obsesif kompulsif bozukluk (takıntı)

Çocuklarda takıntı (Obsesif Kompulsif Bozukluk) başlangıç yaşının genellikle 7,5 – 12,5 yaşları arasında olduğunu belirten uzmanlar, obsesyon olduğu düşünülen çocuklar için mutlaka profesyonel destek alınması gerektiğine dikkat çekiyor.

Çocuklarda obsesif kompulsif bozukluk (takıntı)
Çocuklarda obsesif kompulsif bozukluk (takıntı)

Halk arasında “takıntı hastalığı” olarak bilinen Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB), kişide ciddi düzeyde kaygı ve huzursuzluğa yol açıyor. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre, yaşam kalitesini düşüren hastalıklar içinde ilk 10’da yer alan OKB, yetişkinlerin yanı sıra çocuklarda da görülebiliyor.

Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Çocuk – Ergen Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, çocukluk çağında görülen Obsesif Kompulsif Bozukluk hakkında önemli değerlendirmelerde bulundu.


Yaşam kalitesini kısıtlayan hastalıklar içinde ilk 10’da yer alıyor

“Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) veya halk arasında bilinen adıyla takıntı hastalığı, kişide ciddi düzeyde kaygıya ve huzursuzluğa yol açacak şekilde tekrarlayan obsesyonlar ve kompulsiyonlar ile karakterize bir psikiyatrik bozukluktur” diyen Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık şu bilgileri paylaştı:

Obsesyonlar istem dışı olarak tekrarlayıcı ve süreğen bir şekilde zihnimize gelen düşünce, dürtü veya görüntülerden oluşurlar. Önemli ölçüde kaygı meydana getirirler. Gerçek yaşam problemleri ile ilgili basit kaygılardan daha fazla rahatsızlık uyandırırlar.

Kompulsiyonlar ise obsesyonlara tepki ve obsesyondan doğan kaygıyı azaltmak için ortaya çıkan ya da katı kurallara göre uygulanmak zorunda hissedilen tekrarlayıcı davranışlar ya da zihinsel eylemlerden oluşurlar. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre yaşam kalitesini düşüren ve kısıtlayan hastalıklar içinde ilk 10’da yer almaktadır.

Ailenin davranışları, çocuklarda obsesif kompulsif bozukluğa neden oluyor!

OKB’nin çocukluk çağında da görülebilen bir psikiyatrik bozukluk olduğunu kaydeden Başak Ayık, Obsesif Kompulsif Bozukluk nedenlerinin genetik ve genetik olmayan etkenler olarak ikiye ayrıldığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Genetik etkenler hem aile hem de ikiz çalışmalarında net olarak ortaya koyulmuş faktörler arasındadır. Özellikle erken yaşta başlayan tiplerde ailede OKB görülme olasılığı daha yüksek olarak bulunmuştur. Beyinde birçok farklı kimyasal madde ve davranışlar üzerinde etkili önemli sistemlerde farklılıklar olduğu yapılan beyin görüntüleme çalışmalarında elde edilmiştir.

Ailenin çocuğa karşı olan davranışları yani ebeveynlik stilleri de sebepler arasında gösterilen etkenlerden biridir. Bazen nadir olarak geçirilen enfeksiyonlar sonrası beyinde bu davranışlarla ilgili bölgelere karşı geliştirilen savunma hücrelerimiz OKB benzeri davranışlara sebep olabilmektedir. Bu nedenle hastalık belirtilerinin ne zaman başladığı, öncesinde herhangi bir enfeksiyon geçirilip geçirilmediğinin de öğrenilmesi önem taşıyor.”

Çocuklarda obsesif kompulsif bozukluk genellikle 7,5 ila 12,5 yaşlarında başlangıç gösteriyor
Çocuklarda obsesif kompulsif bozukluk genellikle 7,5 ila 12,5 yaşlarında başlangıç gösteriyor

Çocuklarda obsesif kompulsif bozukluk genellikle 7,5 ila 12,5 yaşlarında başlangıç gösteriyor

Çocuklarda obsesif kompulsif bozukluğun başlangıç yaşının genellikle 7,5 – 12,5 yaşları arasında olduğunu ifade eden Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık,


“Ancak maalesef çocuklarda hastalık başladıktan ortalama 2,5 yıl sonra gibi geç bir zamanda tanı konur. Bunun sebebi çocukların kendilerini bir erişkin gibi iyi ifade edememesi olabilir. Bu nedenle aileler çocuklarını iyi gözlemlemelidir” uyarısında bulundu.

Çocuklarda obsesif kompulsif bozukluk farklı şekillerde ortaya çıkıyor

Üsküdar Üniversitesi NP Feneryolu Tıp Merkezi Çocuk – Ergen Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, “OKB hastası olan kişiler bazen zihinlerine gelen düşüncelerin saçma bulurlar, ancak saçma buldukları halde kaygıyı azaltmak amacıyla takıntılı davranışları yapmaya devam ederler. Yani kişi bazen bu durumun bir hastalık olduğunu ve yaptıklarının saçma olduğunu fark edebilir. Bu farkındalığa iç görü deriz. Çocuklarda genellikle iç görü yoktur” diyerek, şu bilgileri verdi:

Çocukların takıntıları erişkin bireylerden daha farklı şekilde ortaya çıkabilir. Bazen dışarıdan bir tik gibi görünebilir (göz kırpma ve nefes alma davranışları gibi). Çoğunlukla birden çok takıntı bir arada görülür.

Aşırı mükemmeliyetçiliğe bağlı ödev ya da çalışmaların tekrar tekrar yapılması, mükemmel olmadığı sürece yapılan işten geri dönmeye karşı isteksizlik gibi nedenlerden dolayı ders başarıları düşebilir.

Yeme reddi ya da kısıtlılığı; hastalanma veya mikrop bulaşacağı ile ilgili korkular, şişmanlama korkusu, tabaktaki yemeklerin düzeni ile ilgili takıntılara bağlı olabilir. Temizlik takıntısına bağlı sürekli el yıkama nedeniyle ellerde kızarma ve kuruma görülebilir.

Tedavi edilememesi, depresyona sürüklüyor!

“OKB, tedavi edilmediğinde genellikle hastalığın şiddetlenir ve bu hastalığın yarattığı sıkıntılar nedeniyle okul başarısında düşme, sosyal ilişkilerde bozulma ve hatta depresyon görülebilir” uyarısında bulunan Yrd. Doç. Dr. Başak Ayık, sözlerini şöyle tamamladı:

“Mutlaka profesyonel destek alın”

Çocuklarda obsesif kompulsif bozukluğun en önemli özelliklerinden biri çocukların hastalıkla ilgili davranışlara ailelerini de dâhil etmesi durumudur. Aileler ise bu durumda bazen çocuğu rahatlatmak için tüm istenen davranışları yerine getirir. Ancak bu durum çocuğun hastalığını azaltmak yerine artırmaktadır.

Bazı ailelerde ise çocuğun bu davranışları bilerek ve isteyerek yaptığı düşünülerek çocuk cezalandırılmakta ve sürekli uyarılmaktadır. Her iki durumda da çocuğun hem ruhsal durumu hem de hastalığı olumsuz yönde etkilenir.


Çocuklarda obsesif kompulsif bozukluk olduğunu düşünen ailelerin mutlaka profesyonel destek almaları gerekmektedir. Bir çocuk ve ergen psikiyatri uzmanından değerlendirildikten sonra, çocuk psikoloğu ile terapi çalışmaları yapılması hastalığın belirtileri ve yarattığı sıkıntıları giderme konusunda oldukça yardımcı olacaktır.

Bipolar bozukluğun ortak belirtileri neler?


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.