31 Mart 2019 yerel seçim analizi

31 Mart 2019 yerel seçim analizi: Bir zamanlar CHP’nin neyi ile alay ediyorlarsa AKP’nin başına o, fazlasıyla gelmiştir…

31 Mart 2019 yerel seçim analizi

“Biz başardık, zafer kazanmadık. Zafer düşmana karşı kazanılır.”

Yukarıdaki etkileyici sözlerin sahibi Kılıçdaroğlu, bunu o kadar silik tonlamayla dile getirdi ki; tonlamanın sıradanlığı belagatin şehvetini sildi. Vurgulamaya dikkat etmezseniz söylediğiniz söz günlük konuşmaya döner. Kimse de bir liderden önemli günlerde günlük konuşma beklemez.


Geçen yıl Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesiydi. Bakırköy Özgürlük Meydanı’nda yürürken elinde mikrofon tutan bir kadın muhabir ile göz göze geldik ve muhabir bana doğru yönelerek; “Seçimlerin güvenilir olduğunu düşünüyor musunuz?” dedi.

Cevap olarak; “Seçimler bence güvenilir. Sonucu etkileyecek derecede oy çalındığını düşünmüyorum. Her sandığın başında her partiden görevli var. Oylar sayılıp, tutanaklara işlendikten sonra parti görevlisinin ıslak imzalı tutanağın görüntüsünü merkeze iletmesi bu çağda bir dakika bile sürmez. Oy burada nasıl çalınacak? Ama görevlinizi sandık başında oturtamazsanız, organize olamazsanız; oyunuzu da çalarlar, geleceğinizi de…” demiştim; haklı çıktım.

Bu yerel seçimler bunu ispatladı. Maça yetişir gibi sonuçları evdeki televizyondan almaya koşmazsan sonradan sızlanmaya da gerek kalmadığını gördük.

Yapılan yerel seçimin sonuçlarını değerlendirecek olursak;

Bu seçim Güneydoğu’da HDP açısından hüsranla sonuçlandı. Kayyumlar sayesinde hizmet alan Güneydoğu halkının HDP’den uzaklaşıp AKP’ye yönelmesine neden oldu. HDP, bölge oylarını çantada keklik görmemesi gerektiğini, terör örgütü ile arasına mesafe koymazsa yok olup gideceğini nihayet gördü. AKP, Güneydoğu’dan gelen Kürt oyları ve Cumhur İttifakı ile iktidarını tartışılır kılmaktan kurtulmuştur. Ancak ekonomik kriz derinleşir ve toplumda büyük bir hoşnutsuzluk oluşursa erken seçim gündeme gelebilir. Aksi takdirde AKP dört yıl daha iktidardadır.

CHP ise Batı’daki HDP oyları ve Millet İttifakı sayesinde üç büyük şehri ele geçirmiş ve seçimin en büyük kazananıdır. Türkiye’de iktidara giden yol 1994’den beri belediyedeki başarıdan geçmektedir. Bunun bilincinde davranırlar, yolsuzlukları engellerler, gelirleri halka doğrudan dokunan hizmetlere yönlendirirlerse başarılı olurlar. Belediyenin merkezi yönetimden mega projeler dışında yardım alıp almamasının ise hiçbir önemi yoktur. Avrasya Tüneli’nin oy getirmediği bizzat yaşanarak görülmüştür. İstanbul belediyesinin gelirleri projelerini gerçekleştirmek için fazlasıyla yeterlidir.

MHP, Mersin ve Adana gibi büyükşehirleri kaybetmiş ancak belediyelik sayısını artırmıştır. Bu kazanç mıdır derseniz? Tartışmaya açıktır. Ancak baraj altında kaldıklarını açıkça görmüşler ve artık AKP’nin kanatları altından çıkamayacak konumdadırlar. Zımni bir anlaşma içindedirler. “Ben seni iktidar yapayım; sen beni meclise sok.” durumu yani…


İstanbul

AKP’lilerin sallana sallana hep bir ağızdan; “Bizimkisi bir aşk hikayesi” deyip kendinden geçerek şarkılar söylediği İstanbul, tek bir miting bile yapmadan sokak sokak gezen, çalışkan, enerjik bir ilçe belediye başkanının; lideri istedi diye TBMM başkanlığı koltuğunu bırakıp aday olan bir eski başbakanı yendiği seçim olarak tarihe geçmiştir.

Ankara’ya gelecek olursak; Türkiye siyasi tarihinin gelmiş geçmiş en çirkin, en iğrenç ve en hoyrat seçim kampanyası yürütülmüştür. Bu iğrençliğin yarattığı mağdurluğa toplumun ses çıkarmaması düşünülemezdi. Nitekim hak ettikleri cevabı aldılar.

Ve… Topluma üretime dayalı kooperatifçiliği öğreten, şeffaf, dürüst, sıcakkanlı bir komünist, ilk kez bir şehre belediye başkanı olmuştur. Ovacık’da başarılı bir belediyecilik sergileyen Maçoğlu’nun Tunceli’de de yeni başarılara imza atacağı açıktır.

Özetle bu seçim ilklere sahne olmuş; ilk kez bir komünist bir ile belediye başkanı olmuş; çeyrek asır sonra ilk kez CHP üç büyük şehrin belediyesini ele geçirmiş; Ankara, siyasi tarihin en iğrenç, en rezil, en nobran kampanyasına tanıklık edilmiş; Türkiye ilk kez soğan ve patates kuyrukları ile tanışmıştır.

Bir zamanlar CHP’nin neyi ile alay ediyorlarsa AKP’nin başına o, fazlasıyla gelmiştir. Her fırsatta benzin ve tüpgaz kuyruklarından bahsederlerdi, milleti soğan patates kuyruklarına muhtaç ettiler. Seçimdeki usulsüzlüklerden yakınan muhalefete “Atı alan Üsküdar’ı geçti.” derlerdi; şimdi “Bazı yerlerde AKP’ye yazılması gereken oylar yanlışlıkla CHP’ye yazılmış.” diyorlar.

Sen hiç bu duruma düşecek parti miydin; yanlışlıkla muhalefete oy mu yazdırırsın Allah aşkına? Bilmiyor muyuz bunu?


Allah’ın sopası yok ki deyip bırakayım. Daha da fazla bir şey söylemeyeyim.

Erken seçim tahmini yaptı; tarih paylaştı!


Taner Erim
1966 yılında İstanbul'da doğan yazar, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden mezun olmuştur. Hava Kuvvetlerinin çeşitli birimlerinde hekim olarak görev yaptıktan sonra 2010 yılında emekli olmuştur. Halen özel sektörde kulak burun boğaz uzmanı ve bir yüksek öğretim kurumunda öğretim görevlisi olarak çalışmakta olan yazarın ilgi alanları siyasi tarih, sinema ve motosiklettir.