Prof. İbrahim Kaboğlu: Hukuki dayanaktan yoksun 6 Mayıs günlü “kısa karar”, İstanbul Büyükşehir seçimlerini iptal eden YSK kararı olarak kullanılırken; 12. gününde bile bir “anayasal karar yok” ortada. YSK, Türkiye tarihinin en köklü ve “demokrasinin bekası” açısından yaşamsal kararını yazamıyor. Oysa Anayasa’ya göre; bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.
6 Mayıs tarihinde Yüksek Seçim Kurulu’ndaki (YSK) 11 üyeden 7’sinin oyu ile İstanbul Büyükşehir seçimleri iptal edildi. Aradan 10 gün geçmesine rağmen gerekçeli karar açıklanmadı. YSK Başkanı Sadi Güven’in dün yaptığı “Arkadaşlarımız gerekçeli karar konusunda çalışıyor” açıklaması dikkat çekmişti.
BirGün‘e yazan Anayasa Hukuku Profesörü İbrahim Kaboğlu, gerekçeli kararın neden önemli olduğunu şöyle anlattı:
Yazılamayan karar
Haliyle bir mahkeme kararının varlığından söz etmek zor; çünkü yazılmayan karar, anayasal açıdan doğmuş bir karar olarak nitelendirilemez.
Gerekçe, herhangi bir istisna öngörmeyen ve yargı makamına hiçbir bir takdir yetkisi tanımayan anayasal bir yükümlülük. Karar türü olarak ve zaman açısından hiçbir ayrık durum geçerli değil. Gerekçe-karar eşzamanlılığı nedeniyle yargı kararı, anayasal açıdan gerekçe ile birlikte doğar.
Gerekçe önemli; çünkü karar, gerekçeyi izler, gerekçe kararı değil. Yargıç, kendisini iptal sonucuna götüren bulgu, kanıt ve olguları sıralayarak, bu bağlamda mantık örgüsünü ortaya koymak zorunda. Tersine, önce sonucu açıklayıp, sonradan delil ve dayanak arayışı, yargısal karar sürecine tamamen aykırı bir uygulama.
Gerekçe için sorular
AKP itirazlarını reddetme yerine, YSK’yı seçimi iptale götüren neden, kanıt ve bulgular nelerdir?
- Hangi sandık kurulları ve nasıl yasa dışı oluşturuldu?
- Yasa dışı oluşturulan sandıkta kullanılan oylar, sonucu nasıl etkiledi?
- Sandık kurulunu oluşturma biçimi ve sonuca etkili oy birlikte değerlendirileceğine göre, “ortak payda”ya ilişkin somut sayılar nelerdir?
- Aynı zarftan çıkan dört pusuladan sadece birinin etkilendiği kabul edildiğine göre, diğer üç pusula için saptanan farklar ne kadar?
- Mazbata iptali, neden ve hangi yasal dayanağa göre yapıldı?
- 23 Haziran tarihi neye göre belirlendi?
- Kimler hakkında suç duyurusunda bulunuldu?
- Karar, neden yedek üyeler ile birlikte alındı?
Bunlar bilinmediği ve yazılmadığı sürece, ortada geçerli ve bağlayıcı bir yargı kararından çok, seçim sürecine ilişkin yargıcın ‘ihsas-ı rey’ini yansıtan bir tür “fiili yürütmenin durdurulması” söz konusu.
Çifte çelişki
Hal böyle olunca, 23 Haziran seçim hazırlıklarına ilişkin 10 Mayıs kararı ( No:4379) ile fiili “kısa karar” arasındaki çelişkiler de kaçınılmaz:
1- Kapsam bakımından: “Bir seçim çevresinde yapılan seçimin, seçim işlemleri sebebiyle iptaline karar verildiği takdirde, o seçim çevresinde yeniden seçim yapılır.” (2972 sy. K., m.25). Dayanak olarak alınan bu maddeye göre, “seçimin iptali”, bir bütün olarak anlaşılır; aynı zarf içinden çıkan pusulaların iptali değil. Yani, “pusula iptali” söz konusu değil. Kaldı ki, YSK taleple bağlı değil…
2- Zaman bakımından: YSK, 10 Mayıs kararında; “Yapılmış olan bir seçimin, sadece oy verme ve sonrasına ilişkin bazı işlemler nedeniyle iptal edilmiş ve sonuçlanmamış olması karşısında, seçimin yeniden yapılmasına karar verilmesi durumunda iptal edilen seçime bağlı olarak yapılan veya yerine getirilen tüm işlemlerin yapılacak olan seçimde tekrarlanmasına gerek bulunmamaktadır”
Bu kararda, 31 Mart ve sonrası işlemler ölçüt aldığına ve sandık kurulları, önceki tarihte belirlenmiş olduğuna göre, zaman ölçütü bakımından da YSK, açık bir çelişki içinde.
Oy hırsızı kim?
Nisan başında kullanılmaya başlanan itiraz hakkı sürecinde, en başta öne sürülen nedenler, Nisan sonunda tamamen farklılaştı. YSK açısından da benzer bir tehlike yok değil:
“İptal gerekçeleri” kimlerce hazırlanıyor? Anayasa’ya aykırı biçimde seçim kampanyası için seferber olan CB ve bakanları, 6 Mayıs’tan uzaklaşıldıkça, “kişi-parti-devlet” çizgisinde “oy hırsızlığı” söylemi ile algı oluşturmaya çalışıyor. Anayasal görev+yetki+sorumluluk sorumluluk ilkesini ihlali alışkanlık hale getirenlerden hukuka saygı beklemek boşuna olsa da, haykırmak gerek: biraz ahlak lütfen!