Spor ve futbol kültürü pratikleri

Spor toplumu olmak başka bir şey. Futbol görece alt kültüre açık bir spor dalı olsa da, spor kültürü ve spor toplumu olmanın ve elbette diğer sosyo-ekonomik bağımsız değişkenlerin etkilediği bir sonuç olarak ortaya elbette bambaşka bir futbol kültürü de çıkıyor.

Spor ve futbol kültürü pratikleri
Spor ve futbol kültürü pratikleri

Rekabetin ve endüstriyel futbolun tüm acımasızlığına karşın, işte o “bambaşka futbol kültürü” aslında sizin kim olduğunuzun ve dahası oralarda nasıl bulunduğunuzu da belirliyor.

Bu konularda birbirinden bağımsız ve dolaylı ilgili bir kaç küçük not;


1

“Evet, 6 final kaybettim ancak o finallere kadar gelebilmek de önemli. Finallere çıktığımız zaman herkes başka takımları bekliyordu ancak biz oradaydık! Yolculuğun kendisi yolun sonundan daha değerlidir” diyor Liverpool menejeri J. Kloop.

“Yolculuğun kendisi yolun sonundan daha değerlidir.”  Bu ifade özellikle hayatı sürece ve gelişime odaklı yaşamayı seçenler ve düşünenler açısından önemli ve değerli bir ifadedir. Özellikle eğitim ve bir eğitim çıktısı olan gelişimi önemseyenler için çok şey anlatır.

Aslında bir şey daha anlatır; “Asıl olan yaşamaktır ve yaşarken gelişmek, gelişirken eğlenmektir”. Söz konusu “yolculuğun kendisinin yolun sonundan daha değerli” olması aynı zamanda bir eğitim anlayışı ve modelini de akla getirmektedir. Eğitimde seçmeyi ve elemeye değil, geliştirmeye yönelik yaklaşımının da bir ürünü olan “sürece dayalı spor eğitim modelini” de çağrıştıran bu ifade, sporda altyapı eğitim süreçleri için çok daha anlaşılır bir yaklaşımdır. Çünkü altyapı yolculuğu herkes içindir, herkesi kendine göre geliştirme işidir ve herkes için olan her şey çok değerlidir. Altyapı yolculuğu (yani süreci), sadece yolculuğunun sonuna bakarak değer biçilecek bir yol (süreç) değildir. Altyapılar elbette sürecin sonunda ulaşılması gereken hedefte üstyapılara oyuncu vermekle mükelleftirler. Ama hedefin diğer ayağı, bu yolculukta diğer kişilerin de elde edecekleri, pek çok açıdan kendilerini geliştirecekleri gelişim düzeyleri olsa gerektir.

2

Bilindiği üzere şampiyonlar ligi finali Liverpool’un Tottenham’ı yenmesiyle sonuçlandı. Bize göre final maçı, final yolculuğu müsabakaları kadar düzeyi yüksek bir müsabaka değildi belki ama yolculuğun güzelliği ve verimliliği her şeye değecek kadar güzeldi. Hele hele final müsabakasındaki iki teknik adamın birbirini kutlamasındaki içtenlik ve olgunluk en az yolculuk ve final müsabakası kadar üzerinde konuşmaya değer.

İki teknik adam endüstriyel futbol rekabetinin içinde ve en tepesinde olsalar dahi, eğer her ikisi de “gelişime” ve “geliştirmeye” odaklı insanlar ise, her ikisi de “gelişim” işine saygı duyuyorlarsa, birbirlerine de saygı duyarlar. Çünkü işlerine saygısı olanların, işini iyi yapanlara da saygısı olur. Elbette endüstriyel sporda kazanmak ve şampiyon olmak çok şey. Ama bu işer sadece kazanma ve şampiyon olmayı istemekle olacak işler değil. İşini beceriye ve en önemlisi bilgeliğe dökenler en sonunda sürekli kazanmayı bilenleri yaratır. Ve kazanmak dediğin sadece bir müsabakayı kazanmaktan an ibaret değildir. Kaybederken kazanan olmak, kazanmanın en yücesi ve en değerlisidir. Çünkü takdir, övgü ve saygınlığı hak etmek her şeydir. Kloop, Premier lig şampiyonluğunu kaybederken kazandı. Çünkü Prrmier lig şampiyonu olacak takım yarattı. Pochettino şampiyonlar ligi finalini kaybederken kazandı. Çünkü çalıştığı takımlarda ahenk, oyun işleyişi, düzen ve yatırım yarattı. Premier ligde ve şampiyonlar liginde şampiyon olsa sürpriz olmayacak duruma getirdi takımını.

Futbolda kalite ve düzey derken, teknik adam profili ve özelliklerinden söz ederken, işte bu tip insanları ve kültürel davranışları görmezden gelmemek gerek. Futbol dünyasında ve özellikle Türkiye futbolundaki mesele sadece yönetici ile ilgili bir mesele değildir. Teknik adam meselesi ve kalitesi de en az yönetici meselesi kadar önemli bir meseledir.

3

Bir kulüp ile bir teknik adam arasındaki sözleşme 4 saat sonra iptal edilir mi?
Böyle bir şey olabilir mi?

Anlaşma anına bakıyorsunuz, kulüp başkan yardımcısı sıfatı ile suratı asık genç bir çocuk, oraya zorla oturmak zorunda bırakılmış kulüp avukatı ve gülücükler dağıtan bir teknik adam.


Teknik adam, kulüp başkan yardımcısına “gül biraz” diyor.
Avukata imzala diye evrak uzatıyor, avukat “sonra imzalarım” diyor.

Tüm bu tiyatro medya önünde ve kayıt altına alınarak gerçekleşiyor.

Dünyada eşi ve benzeri olmayan bir durumdur bu.. Ve sadece bize özgüdür.

Kulüpler, teknik adamlar ve futbol bu şekilde kurumsallaşmaz ve uluslararası bir konuma ve düzeye asla ulaşamaz.

Unutmayınız. Üstyapılar hayattır.
Altyapılar o hayata can veren yerlerdir.

Üstyapılarınızın kalitesi, düzeyi, işleyişi ve genel durumu, altyapılarınızın kalitesi, düzeyi, işleyişi ve genel durumunun ne olacağını belirler.

Hayatınız düzgün değilse, ona can verenlerde düzgün işlemez. İşlese de önemi olmaz.

4

Virgil van Dijk… Son yılların en gözde ve belki de en iyi savunma oyuncusu. Sadee futbol beerisiyle değil, saha içi ve dışı kişiliği ile de gündemde ve saygın bir futbolcu. Liverpool ile şampiyonlar ligi kupasını kazanan Virgil van Dijk kendisine yöneltilen bir sorula vediği yanıtta “Bence Lionel Messi dünyanın en iyi oyuncusu ve Ballon d’Or’u kazanmalı. Bana verirlerse alırım ama Messi kazanmalı. Finalde olsun ya da olmasın, o dünyanın en iyisi” demiş. Ne var bu yanıtta derseniz? İnanın çok şey var. Virgil van Dijk, Hollanda gibi bir futbol ülkesi, bir futbol kültürü ve bir futbol eğitim ve gelişim ekolü ülkesinin ürünü bir futbolcu. Söylediği sözde işte bu kültürün izdüşümlerinden birisi olan başarı ve popülerlikten başın dönmemesini ve kendini kaybetmemeyi görüyoruz. Para ve şöhret ve ayrıcalıktan şaşırmamayı ve egosantrik olmamayı görüyoruz.


İşte altyapıların önemi ve değeri bu…
Ama bunun için üstyapı düzeninizin sağlam, adil, düzeyli ve bir futbol kültürü oluşturmuş olması gerekiyor.

Taraftarlık kültürü ve taraftar tipleri