Kurtuluş doğadır. Kurtuluş doğanın bir parçası olarak anlamlı hale gelebilmektir. İnsanoğlunun doğayı bozmadan, doğa ile bütünleşerek yaşayabileceği ve doğanın estetiğini kendi estetik değerlerinin temelini oluşturacağı bir dünya mümkündür aslında.
Ama bunun için;
• Kapitalizmin “gölgesinden yararlanmadığı ağacı kestiği” gerçeğinin değişmesi ya da kapitalizmin yıkılmasını beklemek veya dahası kapitalizmi sonlandırmak,
• “Aslolan dünyayı değiştirmektir” diyen Materyalist felsefenin, “Aslolan dünya ile bütünleşerek, gelişmektir” şeklinde algılandığı ve kabul edildiği toplumsal ve toplumcu inşanın doğacı temel üzerine yeni bir formasyonla inşa edilmesi gerekir.
Çünkü tüm insanlığın kurtuluşu doğaya dönmektir. Doğaya dönmek aslında insanın kendine dönmesidir. Doğada her şeyi bulur insan, dolayısı ile kendisini de bulur. Kendisini bulan insan anlam kazanır, çünkü bütünün bir parçası olduğunu algılar ve sorun biter. İnsan doğanın bir parçasıdır. Bütünün parçaları birbirini tamamlar, birbirine hükmetmez. Bütünün bir parçası diğerine hükmettiği an bütünün, bütün olmaktan çıktığı andır.
Acıların sona ermesinin biricik yolu, insanoğlunun tek ve egemen olmaktan vazgeçecek kadar geliştiği andır. Akıl şimdiki insanda var olan değildir. Akıl aslında bütünü tamamlayan en işlevsel parça olabilmek becerisidir. Dolayısı ile yaşadığımız tüm sorunsallara ilişkin ne varsa aklın egemen olmak için kullanımından kaynaklanmaktadır. İnsan aklının bütünün anlamlı bir parçası olmaya yönlendirilmesi ile bütün dertler sona erebilecektir. Lakin o gün geldiğinde doğanın durumu ne olacaktır ve nasıl olacaktır orası meçhuldür.
Akıl bir gölden, bir dağdan, bir nehirden daha önemli ve güzel değildir. Akıllı olmak, parçadan ayrılmayı ve hükmetmeyi haklı çıkarmaya asla yeterli değildir. Ve gerekli de değildir. Akıllı olmak bütünden yani doğadan ayrılıp ona hükmederek acı ve mutsuzluk doğurmak değildir.
İnsanın kurtuluşu doğadadır. Doğanın işlevsel bir parçası olmaktadır.
Adalet ve ahlak ise doğanın kendi içindedir. Ama bu adalet asla “güçlülerin ahlakı ve adaleti” değildir. İnsanoğlunun tek yanılsaması da işte tam buradadır. Doğanın adaletinde vahşiliğin ve güçlü olanın kazandığı temeli üzerine var olduğunu sanıyor olmasındadır. Oysa öyle değildir. Bütünün akıllı bir parçası olan/olması gereken insanoğlunun çözmesi gereken tek önemli paradoks da sadece budur.