“Neden hayal ettiğim mutlu ilişkiyi yaşayamıyorum?” diye soranlar, yeni ilişkiye başlayacaklar, yeni evlenecekler için mutlu ilişkinin püf noktaları…
Hayal ettiğim ilişkiyi yaşayamıyorum diyenlere mutlu ilişkinin püf noktaları…
İlişkiler, hayatımızda en aktif olduğumuz alan. Bu nedenle de büyük bir önem taşıyor. Hepimiz doğduğumuz andan itibaren yaşamımız boyunca önce anne ve babamızla, daha sonra mahalle, okul ve iş arkadaşları, eş ve evlat derken birçok bireyle iletişim halinde oluyoruz.
Günümüzde birçok insan özellikle de ikili ilişkiler konusunda sıkıntı çekiyor. Kendinize sık sık “Neden hayal ettiğim ilişkileri yaşayamıyorum?” diye soruyorsanız Yaşam Stratejisti Serra Elçi, mutlu bir ilişkiye dair ipuçlarını paylaştı…
En önemli ilişkinin, kendiniz ile olan ilişkiniz olduğunun bilinci ile yaşayın
İlişkilerinde hayal ettiklerini bulamayanlar çok önemli bir noktayı göz ardı ediyor; kendi öz benlikleri ile olan ilişkilerini. Halbuki hayatımızda var olan ilişkilerimizin tümünün zeminini oluşturan tek şey kendimizle olan ilişkimizin dinamikleridir.
Kendini sevemeyen, kendine değer veremeyen, kendine şefkat gösteremeyen birinin bunları karşı tarafa göstermesi mümkün olamaz. Kişi, kendi ile ilişkisinde ne gibi limitler koyarsa, partnerine de o kadarını sunabilir. Ona; kendine güvendiği kadar güvenebilir, kendine saygı duyduğu kadar saygı duyabilir ve en önemlisi onu kendini anlayabildiği kadar anlayabilir.
Ne olursa olsun siz hep kendiniz olun
Aynı ülkede doğmuş olsak dahi, doğduğumuz andan itibaren, gözlerimizi açtığımız topraklar, bizi büyüten anne ve babamızın sahip olduğu karakterler, yaşadığımız semt, yetiştiğimiz okullar, çalıştığımız yerler ve nice faktörler bizi şekillendirir. Bu şekillenme esnasında birçok düşünce kalıbı ediniriz. “Kadın şöyle olmalı, adam böyle olmalı, eş şöyle olmalı, anne böyle olmalı.” gibi. Bütün bu –meli,-malı’lar da zamanla dünyaya bakış açımızı ve hayatımızın dinamiklerini oluşturuyor.
Biz hayal ettiğimiz ilişkiyi arayaduralım arka planda sürekli konuşan bu iç sesimiz “Öyle yapma, böyle deme, öyle durma, böyle davranma, ağlama, güçlü ol, üzülme, boş ver, takma.” diyerek, edindiğimiz düşünce kalıplarımız üzerinden bizi yönetiyor.
Kendimiz olamamanın ızdırabı içinde, içimizde oluşmuş bu natamamlık hissi, dış dünyayı bizim için korunmamız gereken bir olgu haline getiriyor ve bizler öz varlıklarımızı korumak için üzerimize zırh giyer hale geliyoruz. Sağlıklı ve kalpten ilişkiler kurmak istesek de özgür adımlar atamıyoruz. Bir ilişkide iki öz varlık olarak bulunamıyoruz da üzerine zırh giymiş iki sanrı benlik olarak bulunuyoruz.
Ruh eşi var mı?
Ruh eşi diye bir şey yoktur çünkü ruh, eşi olabilecek bir yapı değildir. Eğer bir eş arayan varsa o sizsiniz. Üstelik aradığınız aslında kendinizsinizdir çünkü hepimiz aslında yaşam dediğimiz bu yolda kendimizi ararız. “Siz nasıl birini isterdiniz hayatınızda?” diye sorulduğunda, yapılan tanımlar kişinin kendinde var olmadığına inandığı özelliklerden oluşur.
Bütüne varma çabası içinde aranan bu eşler, eksik olan tarafımızı tamamlayacağı beklentisi ile ilişkide bulunur. Mevcudiyetleri beklentilerimizin yerine getirilmesine endekslidir. İlişkinin devamlılığı, tamamlanması beklenen özelliğin tamamlandığı süre ile sınırlıdır. Bu şartlar altında ilişkilerin hüsran ile sonuçlanması an meselesidir.
Kimseyi değiştiremezsiniz!
İlişkide olduğumuz kişinin yapısını, karakterini değiştirmeye çalışmak çiftler arasında en sık yaşanan sorunların başında geliyor. Çünkü birçoğumuz böyle bir kudrete sahip olduğumuzu düşünüyoruz, ta ki değiştiremeyeceğimizi görene dek.
Evliliklerin çoğu böyle başlıyor, “Ben böyle olduğunu biliyordum ama sevgimle, sabrımla, şefkatimle değiştirebilirim sandım.” diye bitiyor. Halbuki değişim, kişinin tekamül sürecinde, kendi evreninde pişen ve olgunlaşan bir durum. Unutmayın, kim olursa olsun birini değiştirme gücüne sahip değiliz. İşeönce kendimizi sonra da ilişkide olduğumuz herkesi oldukları şekilde kabul etmekle başlayabiliriz.
Mutlulu ilişkinin sırrı nedir?
Nasıl mutlu olacağımızı değil de, önce neden mutsuz olduğumuzu tartışmamız gerekiyor belki de. Birçoğumuz mutsuzuz çünkü sürekli mutlu olma çabasındayız. Hakikatten uzak, bu suni çaba, mutsuzluğumuzun en büyük sebebi. Yaşamın doğal deviniminde her şey süreklilikte değişim halindeyken mutluluk da dahil olmak üzere her neye tutunuyorsak aslında yaşam enerjisine ters hareket ediyoruz demektir.
Yaşam dediğimiz bu muhteşem deneyimin sadece mutlu olmak adına var olmadığını, mutlu olmaya anlamı yükleyenin bizler olduğunu ve kaçtığımız her duygunun bizi kovalayacağını bilsek mutlu olmaya bir adım daha yaklaşmış olurduk.
Yeni evleneceklere ya da yeni ilişkiye başlayacak olanlara; ne olursa olsun kendiniz olun, zırhlarınızı çıkarın, tüm düşünce kalıplarınızdan arının diyebiliriz. Öz varlığınızla gireceğiniz bu ilişki hayal ettiğiniz ilişki olabilir…