Zelzele: 7.4 yetmedi mi?

Yazının başlığı pek iç açıcı değil. Ancak yaşı yetenlerden kaçımız unutabildi 1999 yılında açılan o talihsiz pankartı: “7.4 yetmedi mi?”

Zelzele: 7.4 yetmedi mi?

Zelzele: 7.4 yetmedi mi?*

Gelin biraz beyin jimnastiği yapalım. Pankartın amacı, hem belli bir yaşam biçimine yönelik bir tepki göstermek hem de depremi o yaşam biçimine karşı Tanrı’nın bir tezahürü olarak yansıtmaktı. Tabii ki yapılan, 99 depreminde hayatını kaybetmiş insanlar için çok büyük bir saygısızlıktı. Ama bir de zamanda yolculuk yaparak bugün o tarzda bir pankartın aynı şekilde farklı bir yaşam biçimini tenkit edecek şekilde açıldığını tahayyül edin. Sizce o ‘6.8 yetmedi mi?’ pankartını kim ve nerede açardı?


Neyse bırakalım bu fasaryaları. Yaşamı, müspet ilimler imbiğinden geçmiş incelikle kavramaya çalışmadıkça, Avrupa’nın Ortaçağ’daki tespiti olan ‘Türkler Allah’ın bize gazabıdır.’ tespitindeki gibi bir karanlıktan başka hiçbir yere meyletmeyeceğiz. Demek ki, ilim yolundan gitmeyince, coğrafyadan bağımsız olan bir karanlıkla yaşamaya mahkum oluyor her toplum.

Sebep – sonuç ilişkisi

Son dönemde ortaya çıkan olumsuz olayların ardından yine dikkatimi çeken şey, tartışma ve analiz kültürümüz. Temel tutarsızlığımız, ‘işi ehline vermeli’ felsefesini beyanatta bırakmayıp, icraatta bunun neredeyse yanından bile geçmemektir.

Kaptan pilot Bahadır Altan‘ın, uçak kazası ile ilgili görüşlerini dinledim. Yaşanan olaylara bütünsel bakılması gerektiğinden bahsediyor ve sürekli bir günah keçisi aranmasından vazgeçilmesi gerektiğini söylüyor. Yaşanan olayların, tek bir sebepten kaynaklanmadığını ve birbirine bağlı unsurlardan dolayı yaşandığını belirtiyor. Çok da haklı.


Olayların tahlili için kök neden analizlerinin, konuların uzmanları tarafından yapılması ve bu heyetlerin karar alma aşamalarında söz sahibi olmaları gerekiyor.

Deprem senaryosu

Japonya‘da 1703 yılında büyük bir deprem meydana geldi. Kayıtlara göre yaşamını yitiren insan sayısı 200.000 kişi. İstanbul’da 18. yüzyılda da büyük deprem meydana geldi. Deprem farklı aralıklarla iki coğrafyada da tekerrür etmeye devam ediyor. Peki doğal afet kendini aynı şekilde tekrar ederken, nasıl oluyor da depremin hasarı bizim coğrafyada Japonya’daki düşüşü/düzelmeyi gösteremiyor?

Nasıl oluyor da, Japonya’nın 18. yy’ın başında yaşadığı deprem felaketi, İstanbul’da 21.yy’da beklenen depremin muhtemel senaryosu oluyor? Bence bunlara kafa yormak gerekiyor. Sizce hangi devlet bu süre zarfında, doğasıyla daha uyumlu bir medeniyet kurmaya meyletti?

Şimdi dönelim o pankarta: Pankartın yaşam biçimine yönelik boyutunu bir yana bırakırsak, bize kaç tane daha 7.4 gerekiyor doğaya uyumlu bir medeniyet inşa etmek için. Siz onu düşünün.


* Resmî matematiğimizde küsuratlar ‘,’ (Virgül) ile gösterilir. ‘7.4’ yazılışı Anglo-Sakson yazım şeklinden alınmıştır ve Türkiye’deki yazım kuralları dahilinde yanlıştır. Doğrusu ‘7,4’tür.

Sabiha Gökçen’de bitmeyen pist inşaatından İstanbul Havalimanı’nı işleten Cengiz ve Kalyon çıktı!