Çocuk istismarı: Tek masum kişi çocuk! (Röportaj: Prof. Özgür Karcıoğlu)

Çocuk istismarındaki tek masum kişi: Çocuk! Aşağıda göreceğiniz veriler, çocukları koruması beklenen kurum ve vakıfların yetersizliğini çok net ortaya sermektedir. Çocuk istismarı konusunda Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu ile kapsamlı bir röportaj gerçekleştirdik.

Çocuk istismarı: Tek masum kişi çocuk! (Röportaj: Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu)

Çocuk istismarı: Tek masum kişi çocuk! (Röportaj: Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu)

Kanunlar ve denetimi sağlayan mekanizmanın yetersizliği, yargı mensuplarının, sağlık çalışanlarının, emniyet mensuplarının, öğretmenlerin, sosyal hizmet uzmanlarının, psikologların ve ebeveynlerin eğitim yetersizliği sebebiyle durum her yıl daha vahim hale getirmektedir. Kısacası tek bir masum var, o da çocuk!


Acil Tıp Profesörü Özgür Karcıoğlu ile çocuk istismarı konusunu ele aldık. Çocuk İhmal ve İstismarı hakkında nelere dikkat edilmeli ve sonuçları üzerine konuştuk. Değerli bilgiler için kendisine teşekkür ederim.

  • WHO’nun (World Health Organization- Dünya Sağlık Örgütü ) açıkladığı verilere göre erişkinlerin yaklaşık %25’i çocukluk dönemlerinde fiziksel istismara uğramaktadır.
  • Şiddeti Önleme ve Rehabilitasyon Derneği İMDAT ve Acıbadem Üniversitesi Suç ve Şiddetle Mücadele Uygulama Araştırma Merkezi Asuma’nın 2016 Çocuk İstismarına Yönelik Raporunda Polonya’da 257 istismarcı ile yapılan çalışmada bireylerin %6’sının küçükken cinsel istismara%37’sinin fiziksel istismara maruz kaldığı ve %21’inde zihinsel bozukluk olduğu belirtilmiştir.
  • TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) verilerine göre Türkiye’de çocuk mağdur sayısı 2014’te 74.064 iken 2016’da 83.552’ye yükselmiştir.
  • Adalet Bakanlığı’nın 2014 verilerine göre, her ay adli tıp kurumuna 650 çocuk cinsel istismarı vakası gönderiliyor. Açılan toplam dava sayısı: 40.266 – Karar çıkan dava sayısı: 24.825- Mahkûmiyet Kararı: 13.968
  • UNFPA (Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu) verilene göre gelişmekte olan ülkelerde her gün 3 kızdan 1 tanesinin 18 inden önce evlendirildiği, 9 kızdan 1 tanesinin 15 yaşından önce evlendirildiği bildirilmiştir.

Röportaj: Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu

Çocuk istismarının adli bakış açısıyla tanımı nedir?

“18 yaş altındaki birey” olarak tanımladığımız çocuğa; yetişkinler- sıklıkla kendisine bakmakla yükümlü kişiler- tarafından zarar verilmesi, kötü amaçlı bir davranışa/ ihmale maruz kalmasıdır.

Bu davranışlar sonucunda çocuğun fiziksel, psikososyal gelişimi engellenir, hatta bazen geri dönüşsüz hasarlar ile sonuçlanır. Bu davranışlar genellikle üyesi olunan toplumun kültür değerleri dışındadır ve konunun bilirkişileri tarafından da istismar olarak kabul edilen eylemlerdir.

Çocuk istismarı ve ihmali arasındaki fark nedir? 

Çok özet olarak biri aktif- kötü bir eylem, biri ise pasif- göz yumma diyebileceğimiz bir kötülüktür.

İstismar; aktif olarak kişinin vücut bütünlüğüne, psikososyal yapısına zarar vermektir.

İhmal; ebeveynin koruma- kollama görevi içinde yapması gerekenleri görmezden gelme, böylece ruhsal ve bedensel gelişimine set çekme olarak özetlenebilir.

İhmal için daha net bir tanım; “bakmakla yükümlü olunan çocuğun sağlığını, eğitimini, beslenmesini, barınmasını ve güvenli şekilde yaşamasını tehdit altına alan davranışlar” şeklinde olabilir. Çoğu araştırmacı ve uzman, ihmalin istismarın bir alt- türü olduğunu düşünmektedir.

Çocuk fiziksel ve/veya cinsel istismarı belirti ve semptomları nelerdir?

Ortalama bir yurttaşın kolayca düşünebileceği belirti ve bulgulara rastlanabildiği gibi, bazen de konunun profesyonellerin incelemeleri sonrası ancak fark edilebileceği ayrıntılara kadar değişen bir yelpaze söz konusudur.

Örneklemek gerekirse bir uçta;

  • Ağır bir travma ile hastaneye kaldırılan,
  • Operasyon gerektiren bir kafa travması veya bacak kırığı,
  • Gebelik ile başvuran 18 yaş altında bir birey,

Diğer uçta ise;

  • Hemen “hastanelik olmayı” gerektirmeyen, farklı zamanlarda oluşup iyileşen basit yaralanmalar,
  • Ancak sperm analizleri, DNA incelemesi ile anlaşılabilen cinsel istismar olguları vardır.

İhmalin istismarın bir alt türü olduğuna katılırsak istismar çeşitlerini örneklerle açıklar mısınız?

İhmalin istismarın bir alt- türü olduğunu düşünürsek 4 gruba ayırabiliriz.

Fiziksel İstismar

Çocuğun farklı bölgelerde, farklı iyileşme evrelerinde yaraları bulunması, bunların tekrarlaması, sigara söndürme izi veya keskin sınırlı yanık yaraları (kaynar suya daldırma / batırma yanıkları)  gibi oyun aktivitesi ile açıklanamayacak yaraları olması fiziksel istismarı doğrudan düşündürmelidir.

Cinsel İstismar

Ağız bölgesi, kalça, bacak veya genital bölgede oyun aktivitesi ile bağdaşmayan, öykü ile uyumlu olmayan, oyun arkadaşlarınca açıklanamayan, tekrarlayan yaralanmalar görülüyorsa cinsel istismar bulgusudur. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre cinsel istismar çocuğun yaşı gereği tam olarak anlayamadığı, bu nedenle onay vermesinin de söz konusu olamayacağı, gelişimsel olarak hazır olmadığı ya da toplumun yasalarına, sosyal normlarına aykırı olacak şekilde bir cinsel etkinliğe dâhil edilmesidir. Cinsel istismar bir çocukla bir yetişkin ya da kendisinden büyük başka bir çocuk arasında gerçekleşen; sorumluluk, güven veya güç ilişkisini kullanarak istismarcının cinsel tatminine neden olan davranıştır.

Duygusal istismar

Tehdit ve korkutma: “Yaramazlık yaparsan sana bakmam, yetimhaneye bırakırım” gibi…  Alay etmek, “Sen bundan ne anlarsın, o okulu zaten kazanamazsın” gibi… Çocuktan yaşı ve gücünün kaldıramayacağı taleplerde bulunulması şeklinde gerçekleşir.

• İhmal

Gerekli aşılarını yaptırmamak, çocuğun okula gidip öğrenim görmesine izin vermeyecek şekilde yaşına/gelişim düzeyine uygun olmayan işleri yapması için zorlamak, başka işlerde çalıştırmak, mevsime uygun giydirmemek, beslenmesini sağlamamaktır. Tanımı biraz daha açacak olursak; çocuğun yaşına uygun beslenmesini sağlamamak, aç bırakmak; mevsime göre giydirmemek ihmale örnektir.

Yine çocuğun kişisel bakımını yapmamak, kendine bakamayacak yaştaki çocuğu evde veya başka bir ortamda uzun süre yalnız bırakmak da ihmaldir. Yaşa uygun sağlık gereksinimlerini karşılamamak, örneğin aşı yaptırmamak, hastalandığında hastaneye götürmemek net ihmal örnekleridir. İhmal bir suç olduğuna göre aşı karşıtlığı propagandası, organize suç örgütü faaliyeti olarak değerlendirilebilir.

Okul devamsızlığı çok olan veya okula gönderilmeyen bir çocuk da net olarak ihmal kurbanıdır. Duygusal ihmal de söz konusudur, çocuğun yaşıyla da bağlantılı değerlendirilmek üzere, hakaret etmek, küçük görmek, güven kırıcı şekilde konuşmak gibi.. Yine daha zor fark edilecek ihmal örnekleri içinde, çocuğa ev içinde veya dışında, yaşına/düzeyine uygun olmayan işleri yapması için zorlamak, ev dışında işlerde çalıştırmak da vardır.

Toplumsal ve kurumsal genel bakış açısı olarak çocuk istismarı hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Çocuk istismarı son yıllarda medyaya, kitle iletişim araçlarına giderek daha fazla yansıyan bir konu olarak her geçen gün daha fazla tartışılmaktadır. Her ne kadar duyarlılık artışından söz etsek de genellikle bu tür haberler ancak adli makamlara yansıyan, resmi kayıtlara geçen durumlarda yapıldığından sayılar gerçekteki durumun oldukça küçük bir bölümünü temsil ediyor.

Ülkemizde hem kayıt sistemlerinin yetersizliği, hem de kaydetmede isteksizlik/ kültürel alışkanlıklar gibi nedenlerle çocuk istismarı konusunda gerçek rakamlar bilinmemektedir. Her yıl sadece ABD’de 3 milyondan fazla bildirim yapılan bir konuda ne kadar çaba harcansa az olacaktır.

Bu yıl yayınlanan bir çalışmada ülkemizde 2008 ve 2016 yılları arasında yapılan ve mahkemelere yansıyan çocuk yaştaki 167 evlilik incelenmiş, mağdur kadınların sadece %10’unun okula devam ettiği, yarıdan fazlasının doğum yapmış veya halen hamile olduğu, yine büyük bir kısmının evliliğe fiziksel ve mental olarak hazır olmadığı sonucuna varılmıştır.

Bir çocuğun ihmale uğradığını anlamak için hekimler nelere dikkat etmektedir?

Acil servis ve bazı poliklinik ortamlarında hastaya uzun zaman ayırmak oldukça zor olabilmektedir. Öncelikle iyi bir gözlemci olmak gerekir. Yalnızca öykü bile bize önemli ipuçları verir. Bir çocuğun ihmale uğradığını anlamak için onun yaşına uygun ihtiyaçlarını mutlaka bilmek ve çocuğu gözlemlemek şarttır.

Sıklıkla çocuklar “ağaçtan düştü”, ayağı takıldı düştü” veya “kardeşiyle/ arkadaşıyla şakalaşırken yaralandı” gibi öykülerle getirilirler. Dikkatli öykü alan bir hekim bazı uyumsuzlukları fark edecektir.

Çocuk hastaneye getirildiğinde anlatılan öyküdeki uyumsuzluklar nelerdir?

Çocukların iddia edilen yaralanma mekanizmaları, gelişim düzeylerine uygun olmalıdır.

Örneğin;

  • Bebekler 4 aydan sonra dönerek yuvarlanabilir,
  • 8 aydan sonra emekler ve sıralar,
  • 11-12 ay civarında yürümeye başlarlar,
  • 5- 3 yaştan sonra bir musluğu açması (sıcak suyu açarak kendini yakan bir çocuk için ön gereklilik) düşünülebilir.
  • 2,5- 3 yaştan sonra merdivenleri tırmanma gibi daha tehlikeli aktiviteler başlayabilir.

Kapalı bir ilaç kutusunu açıp içindeki ilaçları içmesi, deterjan kutusundaki kimyasalı ağzına alması için buna uygun gelişim düzeyleri aranmalıdır.

Örneğin;

  • 3 aylık bir çocuğun bir ilaç kutusunu açıp içindeki ilaçları yutması olanaksızdır, bu çocuğun zehirlenmesi ancak ebeveynin ihmali veya kötü niyeti ile açıklanabilir.

Kendine zarar verme davranışı ergenlik dönemi öncesinde olmayacağından her türlü yaralanmada çocuk istismarı şüphesi varlığı söz konusudur.

Ülkemizde teknik yetersizlikler nedeniyle atlanan konulardan biri, zamansal boyutta izlemdir.

Örneğin;

  • Çocuk birkaç haftada/ ayda bir şüpheli yaralanmalarla ebeveyni tarafından getiriliyorsa bu yüksek düzeyde istismar düşündürmelidir; ancak bunun için eski kayıtları görebilmek gerekmektedir. Bunun yanında bazı fiziksel bulgular istismar düşündürür ve düşündürmelidir.

Çocuklarda çocuk istismarı şüphesi yaratan yaralanmalardan bahseder misiniz?

Çocukta oyun veya günlük aktivite sırasında olabilecek yaralanmalar kısa bir süre içinde hızla iyileşir. Yaralar uzun süre iyileşmiyor ve aynı yerlerde tekrarlanıyorsa çocuk istismarı düşünülür.

  • Yaralar: Yaralarda el izi, ısırık izleri ya da sopa, kemer gibi değişik araç kullanımı izleri belli oluyorsa, yaralar mantığa uygun şekilde dağılmamış, aksine vücudun belli yerlerinde kümelenmiş ise düşme veya kazadan çok çocuk istismarı’den şüphelenilmelidir.
  • Yanıklar: Özellikle tekrarlayan yanıklar, farklı bölgelerde yanıklar, sigara söndürme izine benzeyen yanıkların kaza ile oluşması beklenmez. Öykü ayrıntılı alınarak tutarlılık aranmalıdır.
  • Uzun kemik kırıkları: Alışılmış oyun aktivitesinde, futbol, basketbol gibi karşılaşma sporlarında büyük çocuklarda bazı tür bağ zedelenmeleri ve küçük kırıklar oluşabilmektedir. Öyküyle uyumlu olduğunda bunlar çocuk istismarı bulgusu değildir. Ancak transvers veya spiral femur (uyluk) fraktürü gibi bazı türler kesinlikle oyun aktivitesi ile bağdaşmaz ve çocuk istismarı bulgusudur.
  • Sarsılmış bebek sendromu: Sshaken baby syndrome özel bir öneme sahiptir. Göz arkasındaki retina bölgesinde küçük kanamalar, beyinde farklı yerlerde kanamalarla kendini gösterebilir. Saçlı deride kesi veya travma izi bulunmayabilir. En kesin çocuk istismarı bulgularından biridir.

Çocuk istismarı belirtileri

Çocuğun ihmal edildiğini anlamak için güçlü şüphe uyandıracak durumlar nelerdir?

Çocuğun ihmal edildiğini anlamamız için çok güçlü şüphe uyandıracak durumlar şunlardır:

  • Çocuğun aç, uykusuz, bakımsız görünümde olması,
  • Hava şartlarına göre giyinmemesi,
  • Malnütrisyon (yetersiz beslenme), uyuz, diş çürükleri gibi zamana yayılmış, kronik hastalıkları olması,
  • Yaşıtlarına göre gelişmemiş, zayıf görünümü,
  • Eğitim gereksinimlerinin tam olarak karşılanmaması,
  • Korku ile göz temasından kaçınması,
  • Sigara, alkol, uyuşturucu kullanımı,
  • Okul devamsızlığı fazla, başarısı düşük olan çocuklarda ihmalden şüphelenilmelidir.

Çocuk istismarının geçici / kalıcı tıbbi sonuçları nelerdir?

Çocuk istismarı sonucunda okul başarısızlığından topluma uyumsuz davranışlara, suça itilmeden depresyon ve diğer psikiyatrik bozukluklara kadar çok geniş bir yelpazedeki sorunların sıklığı artmaktadır. Yine de bilimsel anlamda neden-sonuç ilişkisi kurmak kolay değildir, çünkü sayılan durumlar stres yükünün arttığı hemen her durumda görülen sonuçlar olabilir.

Mahkemelere yansıyan çocuk istismarı-şüpheli durumlarda bilirkişi raporlarının bazen toplumda tepki uyandırabilen sonuçlara yol açması bundandır. Sonuç olarak yine de çocuk istismarı durumu, mağdurlarda birçok ciddi sorunu tetikleyebilmekte, bunlar yapılan tedavi, bakım ve sosyal desteğin gücü ile de bağlantılı olmak üzere geçici veya uzun vadeli sonuçlara yol açabilmektedir. Baş ağrısı, uyku bozuklukları, iştahsızlık, kısa dönemde sık karşılaşılan yakınmalardır. Psikiyatrik tanılardan anksiyete ve duygudurum bozuklukları çocuk istismarı ile oldukça yakın ilişki halindedir.

Ülkemizde çocuk cinsel istismarının boyutlarından biri olan ensest olgularını 4 yıllık bir dönemde inceleyen bir çalışmada en sık rastlanan mental /psikolojik rahatsızlık post-travmatik stres bozukluğu (PTSD) olarak kaydedilmiştir.

Suç duyurusu

Hangi türde yaralanmalar hekimin suç duyurusunda bulunmasını gerektirir?

  • Değişik yaşlarda yaralar,
  • Çocuğun birbirine yakın veya uzak yerleşimde farklı iyileşme evrelerinde yaraları bulunması farklı zamanlarda çocuğun darp edildiğini gösterir.
  • Çocuğun yaşına uygun oyun aktivitesi ile uyumlu olmayan yaralar,
  • Diz ve dirsekler gibi oyun sırasında oluşabilmesi beklenen yaralar dışındaki lezyonlar şüphe uyandırır.
  • Göz çevresi, sırt, genitaller gibi bölgelerin alışılmış oyun aktivitesinde yaralanması beklenmez. Bu tür yaralanmalar varsa net bir öykü ile tanıkların doğrulaması ile istismardan ayırt edilmelidir.
  • Ağız bölgesi, kalça, bacak, sırt gibi yumuşak dokuya sahip bölgelerde sık olarak yaralanmalar görülüyorsa çocuk istismarı düşünülmelidir.

Bu tür travmaları gören hekim adli rapor tutarak durumu savcılığa bildirmelidir.

Hekimler çocuk istismar ve ihmalinden emin olduğu vakaları nereye bildirmektedir? Bu süreci anlatır mısınız? 

Hekim, hem Türk Ceza Kanunu hem de Tababet ile ilgili yasalar ışığında suç şüphesi taşıyan olguları bildirmekle yükümlüdür.

Bu durum, genellikle adli rapor şeklinde bildirilen araçla kolluk güçleri üzerinden savcılığa bildirme şeklinde olmaktadır. Her hastanede bölge karakolu tarafından görevlendirilen kolluk gücü bulunur ve onun ofisinde kayıt yapılan bir defter ve adli rapor arşivi bulunmaktadır.

Hekim, bir çocuk veya yetişkinin suç şüphesi taşıyan bir duruma maruz kaldığından şüphelendiğinde adli rapor tutarak bildirim yapar. Acil koşullarda bu ağırlıkla fiziksel veya cinsel istismar, poliklinik izlemi koşullarında ise ihmali de içine alan durumlardır.


Örneğin şüpheli bir yanık, kafa yaralanması, uyluk kemiğinde spiral fraktür, değişik yaşlarda şüpheli yaralar, cinsel istismar bulgularından şüphelendiğinde bu bildirim yapılır. Burada ‘şüphe’ konusunun altını çiziyorum, çünkü hekimin kesin tanılarla hareket etmesi beklenemez ve geri dönüşsüz zarara yol açabilir.

Şüphe varlığı hemen bildirim yapılmasını gerektirir, sonrası adli makamların, savcılığın araştırması sonucu ortaya çıkacaktır.

Adli tıp uzmanı sayısı kısıtlı ve her merkezde ulaşmada zorluklar nedeniyle yasalarımız bu görevi her hekime (aslında pratikte kullanılmasa da her sağlıkçıya, örn. Hemşire, sağlık memuru veya paramedik personele) vermiştir.

Türk Ceza Kanunu (TCK) madde 280: 1-Görevini yaptığı sırada bir suçun işlendiği yönünde bir belirti ile karşılaşmasına rağmen, durumu yetkili makamlara bildirmeyen veya bu hususta gecikme gösteren sağlık mesleği mensubu, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

Adli olgu olarak bildirimi gereken durumlar içinde sadece ölümle sonuçlanan eylemler değil; “Bir başkası tarafından yapılan aktif ya da pasif bir eylem sonucu sağlığı bozulanlar; kasti saldırılar, kazara yaralamalar, her türden zehirlenmeler, asfiksiler, kötü muamele-işkence, hekimin veya hastanenin tıbbi hata yönünden suçlandığı durumlar” da bulunmaktadır. Buradan da anlaşıldığı gibi çocuk istismarı şüphesi adli bildirim ile yönetilmelidir.

Çocuklara yönelik 3 kanun

Yasal zeminde çocukları koruyan uluslararası ve ulusal yasalar vardır. Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi, Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi ve Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması Sözleşmesi Türkiye’nin de imzaladığı, çocukları ihmale karşı koruyan sözleşmelerdir. Ayrıca çocuklar ihmale karşı anayasada 3 kanun içerisinde korumaya alınmıştır;

1. Türk Medeni Kanunu, (Madde 340) Ebeveynin çocuğu olanaklarına göre eğitmesi, onun bedensel, ruhsal, zihinsel, ahlaki ve toplumsal gelişimini sağlayıp koruması ile ilgili maddeler vardır.

2. Türk Ceza Kanunu, özellikle çocukları terk edenlere yönelik maddeleri ve eğitim ve öğretimin engellenmesini içerir. (Madde 473) (Madde 112). (Madde 233)

3. Çocuk Koruma Kanunu (Madde 6)

Bir hekimin çocuk istismarı ve ihmalinden emin olduğu halde durumu yetkililere bildirmemesi söz konusu olabilir mi?

Bu soruya soruyla yanıt vermek durumundayım. A kişisinin B işini yapmaması neden olabilir?

  • A bu işi yapmak istememektedir.
  • A’yı doğrudan engelleyen ‘görünür’ etkenler vardır.
  • A’yı dolaylı engelleyen ‘az görünür’ veya ‘görünmez’ etkenler vardır.
  • A, B işini yaptığı halde başka nedenlerle yapılmamış gibi görünmektedir.
  • A, B işini yaptığı halde bazı nedenlerle hedefine ulaşmamaktadır.

Bu maddeler ışığında hekimlerin çocuk istismarı durumunu bildirmemesinin sebeplerini daha açık şekilde ifade edebilir misiniz?

Kanımca hekimin yoğun iş yükü altında bu durumu ön planda görmemesi, fiziksel yaralanmaların tedavisine (örn. kırıkların alçıya alınması, şişlikler için soğuk uygulama) odaklanması, örgün tıp eğitiminde bu konuya yeterli vurgu yapılmaması, aynı zamanda bu ve benzeri bildirimlerle ilgili motivasyon azlığı, olumsuz deneyimlerle birlikte negatif olgu oluşturmaktadır.

Daha açık konuşmak gerekirse kolluk gücünden aileye ve çevredeki diğer kişilere kadar görünmez bir baskı gücü bulunmaktadır ve ‘buna da adli rapor mu yazılır?’ şeklinde özetlenebilecek olumsuz geri bildirimler hekimi bu konuda geri durmaya itmektedir.

Adli tıp raporları

“Çocuk düşmüş işte, bunu daha fazla kurcalamaya gerek yok” denerek oluşturulan negatif algı, çocuk istismarı şüpheli olguların adli bildirimini azaltabilmektedir. Bu savı desteklemek için ‘düşme’ veya herhangi bir şekilde ‘travma’ ile getirilen çocukların ne kadarına adli rapor tutulduğuna bakmak yeterli olacaktır. Ülkemizde bu oran %1-2’ler düzeyindedir.

Sofuoğlu ve ark. 2016’da yayınladıkları bir araştırmada ülkemizde çocuğun azarlanması, aşağılanması ve fiziksel cezalandırılmasının kötü muamele olarak görülmediğini bildirmişlerdir (2). Ailenin ekonomik durumu ile istismar davranışının ters orantı gösterdiğini de bulmuşlardır. Babanın eğitim durumunun çocuğa fiziksel şiddet ile doğrudan ilişkili olduğu, annenin eğitiminin ise ilişkili olmadığı belirtilmiştir.

“Cinsel istismarın %20’si aile içinde gerçekleşmektedir”

Her yıl kaç çocuk çocuk istismarı’ ye maruz kalmaktadır? Verilerden bahseder misiniz?

Açık söylemek gerekirse epidemiyolojik bilgiler alınması, toplanması ve istatistiğinde birçok aşamadaki sorunlar nedeniyle ülkemizde bu tür hastalıklar konusundaki bilgiler bütünsel değil, bölük pörçük olabilmektedir. Ülkemizde ancak tek-tük diyebileceğimiz bireysel kriminal bilgiler bulunabilmektedir.

Cinsel istismarın %20’si aile içinde gerçekleşmektedir. Çeşitli araştırmalarda aile içi cinsel istismarın adli olguların içindeki sıklığı %4 ila %33, toplumda ise %1.1 ila %13.9 aralığında değiştiği bildirilmektedir.

Koçtürk ve ark. yakın zamanda Ankara Çocuk Esirgeme Kurumu’nda aile içi cinsel istismar verilerini yayınlamış ve istismarcının en sık olarak biyolojik baba olduğunu (%50), üvey baba veya erkek arkadaşın toplamda %25’i geçemediği görülmüştür. %90 oranında olayın bildirimi geç olmaktadır. Mağdurlarda %3,3 oranında mental hastalık saptanmıştır.

Kayıt sistemlerinin daha iyi olduğu gelişmiş ülkelerde yüksek netlik taşıyan verilere ulaşılabilmektedir. ABD’de 1999’dan 2014’e kadar tüm çocuk ölümlerini inceleyen geniş bir çalışmada, 0-4 yaş arası 11.149 çocuğun çocuk istismarı nedeniyle öldüğü, bunların yarıya yakınının (%45) 1 yaş altında olduğu bildirilmiştir. Bu yaş grubu için ölümle sonuçlanan çocuk istismarı hızı her 100.000 ölümde 3,5 olarak hesaplanmıştır.

Ölenlerin yarıdan fazlasının erkek çocuk olması coğrafyalar ve kültürler arası farklılığı ortaya koymaktadır. Sosyoekonomik düzeyi düşük bölgelerde yüksek bölgelere göre 3 kat fazla ölümcül çocuk istismarı kaydedilmektedir. 

İnternette çocuk istismarı

Çocuklara yönelik internet üzerinden yapılan istismarlar ile ilgili ne söyleyebilirsiniz? Ebeveynlere tavsiyeniz nedir?

Son yıllarda giderek daha sık bildirilen sorunlardan biri de ‘internette istismar’ diyebileceğimiz durumdur. En sık olarak rastlanan senaryo, çocuğun internette ‘sörf yaparken’ kolayca karşılaştığı cinsel içerikli sitelere girerek erişkinlerin cinsel ortamlarına, hatta bazen tekliflerine maruz kalmaları ve bundan sonra da bazılarının cinsel istismar mağduru olmalarıdır. Bu durumu doğrulayan bir gerçek, arama motorlarında sorgulanan anahtar sözcükler içinde en çok kullanılan sözcüklerin %40’tan fazlasının pornografi ile ilişkili olmasıdır.

Çağımızdaki teknoloji ile çocuk ve ergenleri tamamen bu içerikten uzak tutmak olası değildir. Ebeveynin aşırı baskıcı-kısıtlayıcı bir profil çizmesi çocuğu daha çok uzaklaştıracaktır, bunun yerine dostça ve yakından izleyen bir tutum benimsemesi olumlu bir yaklaşım olacaktır. Gereken noktada psikolog ve pedagog desteği alınmalıdır.

İstismar ve ihmal konularında hangi yaş grubu çocuklar daha yüksek risk grubundadır?

Yapılan çalışmalarda aslında her yaşta çocuğun risk altında olduğu, fakat 13-14 yaşındaki erkek çocukların fiziksel istismar, 14-17 yaş arası kız çocukların ise cinsel istismar açısından yüksek riskli olduğu görülmektedir.

Çocuğun fiziksel istismara uğradığını düşünüyorsak ne yapmalıyız? 

Bu durumla karşılaşan iki büyük meslek grubunun biri sağlıkçılar ise diğeri de eğitimcilerdir. Çocuğun öğretmen(ler)i çocukla bazen ailesi kadar, hatta daha fazla zaman geçirmekte ve birçok özelliğini yakından tanıyabilmektedir.

Eğitimci veya sağlıkçılar çocuğun vücudundaki şüpheli yaralanmaları görerek not edebilir. Burada konunun multidisipliner olduğu, eğitim, sağlık ve adli/ idari makamların birlikte çalışmasının önemi görülmektedir. Sağlık alanında da acil tıp, adli tıp, psikoloji/ psikiyatri, jinekoloji, diğer tıp branşlarının koordine ve organize çalışmasının birçok sorunu ortaya çıkarmada yaşamsal önem taşıyacağı ortadadır.

Sivil toplum kuruluşları, kadın dernekleri, tabip odaları, sendikalar, hastaneler, eğitim kuruluşlarının çalışmalarının devlet tarafından desteklenmesi ve eşgüdüm içinde çalışılması ile istismarın sıfırlanmayacağı fakat çok azalacağı ortadadır. Konunun kısa vadeli pansuman önlemlerle değil uzun soluklu planlamalarla mücadele gerektirdiği su götürmez bir gerçektir.

Biyografi: Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu

Biyografi: Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu
Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden 1993 yılında mezun olup 1994’te Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi (DEUTF) Acil Tıp AD Araştırma Görevlisi olarak çalışmaya başladı.

1998’de ‘Acil Serviste Kardiyopulmoner Resusitasyon Uygulanan Hastalarda End-Tidal CO2 Monitörizasyonunun Rolü’ konulu uzmanlık tezi ile Acil Tıp Uzmanı oldu. Ekim 2004’te DEÜTF Acil Tıp AD’da Doçent unvanı aldı. 2005 Nisan – 2007 Eylül arasında aynı anabilim dalında başkanlık görevinde bulundu.

2007’den itibaren Sağlık Bakanlığı’na bağlı İstanbul Bakırköy Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Acil Tıp Kliniği eğitim direktörü olarak görev aldı. Ocak 2009’dan sonra Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Tıp Anabilim Dalı Başkanı ve Bakırköy Acıbadem Hastanesi Acil Servis Sorumlusu olarak çalıştı. 2010 yılında Acıbadem Üniversitesi bünyesinde Profesör unvanı aldı.

Eylül 2007-2009 arasında Türkiye Acil Tıp Derneği Yönetim Kurulu üyesi olarak görev aldı. İstanbul Tabip Odası, Türkiye Acil Tıp Derneği, Ulusal Travma ve Acil Cerrahi Derneği, Acil Tıp Uzmanları Derneği, Tıp Eğitimini Geliştirme Derneği, American College of Emergency Physicians (ACEP), European Society of Emergency Medicine üyesi. 2014 yılında kurucusu olduğum Toplumsal Afet Derneği’nin Başkanlığını yürütüyor. TATD bünyesinde Sepsis çalışma grubunun başkanı, Travma ve Resüsitasyon çalışma gruplarında aktif üyesi. 2017 yılında “Fellow of Emergency Medicine Association of Turkey” (FEMAT) üyeliği ödülü aldı.

2012 ve 2016 yılında Amerikan Kalp Derneği (AHA) bünyesinde Temel ve İleri Kardiyak Yaşam Desteği (BLS ve ACLS) Eğitici Eğitimi Sertifikası aldı.

Bu süreç içinde DEUTF Acil Tıp akademik yapısı içinde yürütülen ve tamamlanan 22, diğer bir üniversitede 1 uzmanlık tez çalışmasında tez danışmanı olarak görev yaptım. Acil tıp ile ilgili uluslararası hakemli dergilerde 111, ulusal hakemli dergilerde 65 bilimsel yazı ve makale, editörlük yaptığı 2 çeviri, 3 özgün kitap ve 33 kitap bölümü yayınlandı. Halen ‘Trauma Surgery’ başlıklı orijinal İngilizce kitap editörlüğü projesi devam ediyor.

Üniversiteler ve uzmanlık dernekleri bünyesinde düzenlenen çeşitli sempozyum ve konferanslarda görev aldı. 2007’de İzmir’de düzenlenen III. Ulusal Acil Tıp Kongresi’nde Kongre başkanlığı yaptı. Ulusal ve uluslararası bilimsel kongrelerde sözlü veya poster olarak sunulan 116 bildiride katkısı oldu.

Kaynak:

• Kuygun Karci C, Cam Ray P, Yolga Tahiroglu A, et al. Evaluation of child marriage in a Turkish sample: 8 years’ data. J Health Psychol. 2020 Jan 17:1359105319900304.

• Sofuoğlu Z, Sarıyer G, Ataman MG. Child Maltreatment in Turkey: Comparison of Parent and Child Reports. Cent Eur J Public Health. 2016 Sep;24(3):217-222.

• Koçtürk N, Yüksel F. Characteristics of victims and perpetrators of intrafamilial sexual abuse. Child Abuse Negl. 2019 Oct;96:104122. doi: 10.1016/j.chiabu.2019.104122. Epub 2019 Aug 9.

• Farrell CA, Fleegler EW, Monuteaux MC, et al. Community Poverty and Child Abuse Fatalities in the United States. Pediatrics. 2017 May;139(5).


• Celbis O, Altın İ, Ayaz N, Börk T, Karatoprak S. Evaluation of Incest Cases: 4-Years Retrospective Study. J Child Sex Abus. 2020 Jan;29(1):79-89.

Corona ölüm virüsü 2019-nCoV (Röportaj: Prof. Dr. Özgür Karcıoğlu)


Serpil Çavuşoğlu
1973 İstanbul doğumluyum. Hayatın her alanında gönüllü olarak faaliyet göstermekteyim. Bağımlılık ile mücadele, kadın ve çocuk istismarına karşı destek, eğitime katkı amaçlı kütüphanaler kurulması, yardımlaşma derneklerinde faaliyetler, tüketicinin her tür hakkı (sağlık, hukuk...) üzerine destek çalışmaları, kültür sanat projelerine koçluk, danışmanlık, tutuklu çocukların topluma kazandırılması amaçlı eğitim organizasyonları, kan bağışı, organ bağışı, ilik bağışı üzerine organizasyonlarda koordinatörlük, özel eğitim öğretmeni olmam sebebiyle engelli çocuklarımızın ailelerine danışmanlık, okullarda çocuklarımızın yardımlaşma güdüsünü pekiştirme amaçlı seminerler ve sayamayacağım daha pek çok alanda, neredeyse hiç durmadan yıllardır gönüllü olarak faaliyet göstermekteyim.