Karantina günlerinden hafızamızda kalanlar

Karantina uygulaması ilk kez nasıl ortaya çıktı? Bu ismi nasıl ve nereden aldı? Ortaçağ Avrupası veba salgınına gidiyoruz. Karantinanın kısa tarihçesi…

Karantina günlerinden hafızamızda kalanlar

Karantina günlerinden hafızamızda kalanlar

Hipokrat, 4 element (ateş, hava, su, toprak), 4 kalite (sıcak, soğuk, nem, kuru) ve vücudun 4 sıvısı (kan, mukus, sarı safra, siyah safra) üzerinde bilgiler vermiş, bu dört kavramın birbirleriyle olan ilişkilerini açıklayan görüşler getirmiştir. Senenin çeşitli mevsimlerinde ısının ve nemin değişmesinin hastalıkların çıkışında önemli rol oynadığını savunmuştur. İlk çağın kafaları için bu 4 kavramın birbiriyle ilişkilerini açıklamak büyük bir devrim iken Ortaçağa gelindiğinde bu “quattro”cu görüşünün salgın hastalıklara çare olmadığının, izolasyonun gerekliliğinin farkına varılmıştır. Yani karantinanın…


Avrupa’da, Ortaçağda görülen veba salgını sırasında Milano lordunun çıkardığı yasayla şehre gelenlerin kente girmek için 30 gün boyunca uzak bir yerde tutulmasına, hastalık olmadığı takdirde şehre girmesine izin veriliyormuş. Buna İtalyancada otuz anlamına gelen “Trenta” uygulaması derlermiş.

1423 yılına gelindiğinde ise salgın Venedik’in kapılarına dayanmış ve Venedik lordu bu sürenin yeterli olmadığını görerek kente gelen tüm gemilerin 6,5 km uzaktaki Lazaretto Vecchio adasında bu sefer 40 gün bekletilmeleri emrini vermiş. Bu uygulamaya da İtalyanca’da bu sefer kırk anlamına gelen “quaranta” adı verilmiş. Tarihteki ilk yalıtılmış hastaneyi de buraya kurmuşlar. Bugün bile yapılan kazılarda hala o bölgede insan kemikleri çıkmakta.


Bu tarihten sonra tüm izolasyonlar, süreleri ne olursa olsun “karantina” adını almış. Anlayacağınız, Venedik lordu olmasa bugün “trentina” adını alacak olan izolasyonun adı “karantina”ya dönüşmüş. Bugüne kadarki tüm virüslerin kralı, kraliyet tacına benzediği için de İtalyanca taç anlamına gelen “Corona” adını alan ve daha uzun süre krallığını kimseye kaptırmayacağı anlaşılan bu virüste izolasyon süresi on dört ama adı “kırk” kalmış.

Korona sonrası başka bir Dünya düzeni ütopyası


Taner Erim
1966 yılında İstanbul'da doğan yazar, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden mezun olmuştur. Hava Kuvvetlerinin çeşitli birimlerinde hekim olarak görev yaptıktan sonra 2010 yılında emekli olmuştur. Halen özel sektörde kulak burun boğaz uzmanı ve bir yüksek öğretim kurumunda öğretim görevlisi olarak çalışmakta olan yazarın ilgi alanları siyasi tarih, sinema ve motosiklettir.