Corona virüsü salgını tüm dünyada yayılmaya devam ederken bir yandan da bu pandemi sonrasında geçilecek yeni düzen ve yeni dünya hakkında öngörü ve komplo teorileri paylaşılmaya başlandı. Eğitim dünyası bu krizden ilk etkilenen ekosistemlerden bir tanesi oldu. Bu yazımda, eğitim sektörü ve Covid-19 ilişkisine dönük bazı yorumlarımı sizlerle paylaşmayı istedim.
Covid-19 meselesi: Eğitim sektörü nasıl etkilenecek?
Covid-19 öncesinde zaten iş hayatında bilgiden beceriye bir dönüşüm vardı. Ancak bu dönüşüme eğitim felsefemiz ve biçimimiz yeterli ürün veremiyordu. Liseye kadar ezbere dayalı yani bilgi çekişli bir sistemden üniversiteye gelen öğrenci, üniversitesinin meşrebine göre kendisi biraz keşfedebiliyor veya edemiyordu. İş hayatına girdiğinde ise çekiş gücünün bilgi değil beceri olduğu ile yüzleşmesi gerekiyordu. İşte Covid-19 bu kırılımı sağlayacak!
Dünya tamamen değişmeyecek!
Eğitimlerime katılan veya beni tanıyanlar hemen hatırlayacaktır, ben sonda söyleyeceğimi başta söylemeyi severim. O yüzden, öncelikle bu salgının toplumsal hayatta radikal ve köklü değişikliklere sebep olmayacağını düşündüğümü bilmenizi isterim. Burada kastettiğim, iş gücü piyasası, eğitin sektörü ve uluslararası ticaret asla değil.
Bu tip alanlarda kalıcı yenilikler olacaktır. Fakat merakla beklenen AVM, kuaför, kafe gibi alanlarda salgın ertesinde eskiye (normal kelimesini özellikle kullanmaktan kaçınıyorum) dönüş yaşanmasını muhtemel olduğunu bence söyleyebiliriz. Evren boşluğu sevmez. Bir alışkanlığı değiştirebilmek için yerine başka alışkanlık koymak gerekir.
Şu an çarşı, pazar haberlerine baktığımızda yeni bir alışkanlık kazanma niyetinde olunmadığı aşikâr. Yeni standartlarımız olabilir illaki. Fakat, kafelerin sokakların ortalarına kadar masa sandalye ile taştığı ve bunun normal olarak tanımlanarak “normale ne zaman döneriz” diye sorulduğu günlerde, soru gerçekten bu ise, salgın biter bitmez ‘normale’ dönmemiz çok uzun zaman almayabilir.
Bir dönüşümün içindeydik
İş yapma şekilleri, personel yönetimi, dijital sektörler, sektörlerin internetten yürütülebilen işlemleri, e-ticaret ve temassız ekonomi gibi sahalarda tereddütsüz bazı değişiklikler olacak. Bu alanlarda zaten bir değişimin içindeydik. Ondandır ki, Covid-19 virüsü esasında bu sahalarda başlı başına bir değişikliğe yol açmıyor var olan değişimi ciddi oranda hızlandıran bir konumda yer alıyor.
Çoğu şirkette ev çalışması örnekleri, esnek çalışma saatleri, artan paylaşım ekonomisi ve ev ürünleri, bangır bangır sanal alışveriş vb. süreçlerin salgın öncesinde de ne kadar yaygınlaştığını bir hatırlayalım. Kariyer uzmanları olarak, son 2-3 yıldır özellikle meslek ve kariyer planlamasında bu dönüşümün bir ucundan tutar şekilde hesaplar yapılması gerektiğini bizler de bulunduğumuz her ortamda söylemekteydik. Peki eğitim sektörü?
Eğitim dünyası bu krizi fırsata çevirebilir
Söz eğitim sektörüne geldiğinde söylenecek çok şey var. En başta bilginin artık bir meta olduğu gerçeği. Bilgiye ulaşmanın bu kadar kolay olduğu bir ortamda bir meta üzerine inşa edilen sistem zaten çatırdamaya başlamıştı. Bu çatırdamayı iyi anlamak için ’21.Yüzyıl Yetkinlikleri’ kavramını incelemenizi öneririm.
Biz, iş hayatında, bilgiden beceriye bir dönüşümün doğma ve büyüme aşamasını geçmiş olgunluk aşamasına doğru yaklaşmaya başlamıştık. Ancak bu dönüşüme eğitim felsefemiz ve biçimimiz yeterli ürün veremiyordu.
Liseye kadar ezbere dayalı yani bilgi çekişli bir sistemden üniversiteye gelen öğrenci, üniversitesinin meşrebine göre kendisi biraz keşfedebiliyor veya edemiyordu. İş hayatına girdiğinde ise çekiş gücünün bilgi değil beceri olduğu ile yüzleşmesi gerekiyordu.
İşte Covid-19 bu kırılımın daha net anlaşılması açısından ciddi bir tokat gibi geldi. Yıllardır çoğunlukla X kavramının ne olduğunun öğretilmesi odaklı bir eğitim sisteminden yetişerek iş dünyasına giren gençler, X kavramının nasıllarını öğrenebilmek için yine yıllarını harcıyorlardı.
Bu nasılları anlamak için verdiği çaba başarıyla sonuçlanan genç iş insanları, o süre zarfında, problem çözme, yaratıcılık, yılmazlık, uyum, takım çalışması gibi 21.Yüzyıl Yetkinliklerini zaten yolda öğrenmiş oluyorlardı.
Ne öğrendiklerinin farkınaysa ancak kariyerlerinin olgunluk aşamasında varabiliyorlardı. İlkokuldan üniversiteye tüm eğitimin dijitale taşınması gibi bir şey önümüzdeki en az 50 yıl boyunca olamaz. Belki dijital destek eğitimde daha fazla yer alacaktır.
Dünyada bilgi dönemi, bilgiye ulaşmanın kolaylaşması ile kapandı. Tabi ki bilgi önemli ama artık çok ulaşılabilir. Yeni dönem daha ziyade entelektüel bilgi dönemidir. Yani, birikimle desteklenen, demlenmiş, nasıl sorusunun da cevaplarını içeren bilgi. Beceri de entelektüel bilginin yetenekle ve yatkınlıkla pratiğe geçmesidir.
Bu sebeple -yerini tutmasa da- örgün eğitim görürken aylarca uzaktan eğitimin bir şekilde yürütüldüğü eğitim sektörü artık akademisyen niteliği, öğretmen niteliği, ders materyalleri, uygulama eğitimlerinin yoğunluğu, deneyimsel öğrenme metotlarının müfredattaki ağırlığı gibi olgularla alakalı bir yenilenmenin içerisine daha da hızlı girecektir ve girmelidir.
Takkeyi önüne alma dönemi bence gelmiştir. Moral bozucu çok fazla uyaranlarımız olduğu bu günlerde bu yazımda pozitif bir dilde kalmak istedim. Yine moral bozmamak için şu hatırlatmayı yapmakta yarar var; bu bahsettiğim değişimlerin başkaca cümlelerle ifadeleri hem MEB ve hem de YÖK bakan ve başkanlarının korona öncesi dönemlerdeki açıklamalarında da yer alıyordu. Salgın, Türkiye’nin de içinde bulunduğu tüm dünyadaki bu dönüşümün sadece yaygınlaştırıcı ve kolaylaştırıcısı…