Zonguldak’ın valisi, Anadolu’nun bir tanesi

Zonguldak. Küçük bir ilin valisisiniz ve o il, Türkiye’de onca büyükşehir varken salgının en hızlı yayıldığı altıncı il. Herkesin dilinde 30+1… Vali bey faturanın kendisine kesileceğinden emin, mümkün olduğunca şiddetini azaltma gayreti içinde emri altındaki sağlık çalışanlarına saldırıyor…

Zonguldak valisi, üzülür mü hiç böylesi?

Zonguldak’ın valisi, Anadolu’nun bir tanesi

“Savaş tarihinde hiçbir vakit, bu kadar çok kişi, bu kadar az kişiye, bu kadar çok şey borçlu olmamıştır.”

Bu sözler, 1940 yılı yazında Londra semalarında yaşanan hava savaşında üstün çaba gösteren İngiliz pilotlarına minnet duyan Churchill’e ait. Bugün hayatta olsaydı aynı sözleri, Corona savaşçısı sağlık çalışanları için de söylerdi herhalde.


İnsanı insan yapan böyle kadirşinaslıklara günümüzde kolay rastlanmıyor artık. Etrafımız en ufak olumsuzlukta astlarını suçlayan kifayetsiz muhterislerle çevrili.

Zonguldak Valisi Erdoğan Bektaş’dan bahsediyorum. Vali, geçen gün gerçekleştirdiği il pandemi kurulu toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada;

Zonguldak ilimizde bizim bütün rakamımız 567 iken bunun içerisinde maalesef 137 sağlıkçımız var. Sağlıkçılarımız kendilerini koruyamadılar. Baştan bu tarafa her tedbir alınmasına rağmen sağlıkçılarımız hastalarla diyaloglarında kendilerini korudular ancak birbirleriyle diyaloglarında korumadılar. Bu bizim faturamızı ağırlaştıran olay oldu. Sağlıkçılarımızın bize getirdiği yük olmasaydı belki de biz bugün geri dönüşü konuşuyor olacaktık. Misafirhanede onları misafir ettik. Onlardan ücret almadık, yemeklerinden de ücret almadık ama kendi aralarındaki ilişkilerinde yeteri kadar dikkatli olmadıkları için hem kendilerini hem de bizi sıkıntıya soktular.” dedi.

“Sağlıkçı” ifadesindeki nobranlığı bir kenara koyalım; özetle, yedirdik, içirdik, bize yaptıklarına bakın demeye getirmiş vali bey. 54 yaşındayım, 21 yıllık memuriyetim var. İlk kez astlarını halka şikayet eden ve şikayet ederken de aşağılayan bir yöneticiye rastlıyorum.


Belli ki akıl süzgecinden geçirilmeden sarf edilen bu sözler, sorumlu tutulma kaygısının valinin iç dünyasında yarattığı korkunun bir tezahürü. Vali bey bu durumun, onun başarısızlığı olarak algılanacağının ve kendisine bir bedel ödettirileceğinin korkusunu yaşıyor. Korku hakim olunca da akıl bedeni terk eder.

Az buz şey değil. Küçük bir ilin valisisiniz ve o il, Türkiye’de onca büyükşehir varken salgının en hızlı yayıldığı altıncı il. Düşünsenize; sokağa çıkma yasağı 30+1 ilde uygulanıyor ve o “+1” dedikleri il sizin iliniz. 30 ili kimse merak etmiyor ama “+1″i öğrenmeyen kalmadı. Herkesin dilinde 30+1, 30+1… Sizce böyle bir konum, o ilin yöneticisinin işinde ne kadar başarısız olduğunun bir göstergesi değil midir? Belli ki vali bey faturanın kendisine kesileceğinden emin, mümkün olduğunca şiddetini azaltma gayreti içinde emri altındaki sağlık çalışanlarına saldırıyor. Olay bundan ibaret.

Sonradan vali bey özür diledi, ancak öyle bir özür dileme ki özrü kabahatinden büyük. Düşüncesinde ısrarlı ancak bu sözleri sağlık çalışanlarını üzdüğü için özür diliyor. Tıpkı padişahın poposunu avuçlayıp, sonra da “valide sultanınkine benzettim.” diyen patavatsız vezir gibi.

Öyle tahmin ediyorum ki Zonguldak’da görev yapan sağlık çalışanları yakın bir zamanda açıklama yaparlar; kendilerini koruyamadıkları ve Erdoğan Bey’e yük oldukları için özür dilerler. Umarım, yemek ve yatak için de teşekkür etmeyi unutmazlar.


Vali beye gelince… Olumsuzlukları göğüslemeyi beceremeyen, baskı altında soğukkanlılığını yitiren, emri altında çalışan personeli halka şikayet eden ve basının önünde onlarla polemiğe giren bir yöneticinin o makamda oturması devlet geleneğiyle bağdaşmaz. Hatta sakıncalıdır. Kendisi astlarının nazarında itibar kaybına uğramıştır, artık onlara söz geçiremez. Derhal görevinden alınmalı, yetenekleriyle uyumlu bir başka göreve atanmalıdır.

Virüs krizi değil, virüs karşısında yetersiz kalan sistem krizi


Taner Erim
1966 yılında İstanbul'da doğan yazar, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nden mezun olmuştur. Hava Kuvvetlerinin çeşitli birimlerinde hekim olarak görev yaptıktan sonra 2010 yılında emekli olmuştur. Halen özel sektörde kulak burun boğaz uzmanı ve bir yüksek öğretim kurumunda öğretim görevlisi olarak çalışmakta olan yazarın ilgi alanları siyasi tarih, sinema ve motosiklettir.