Almanya’nın gündemi: Et neden bu kadar ucuz?

Almanya’da et fabrikalarında çok sayıda korona vakası çıkması, mezbahalardaki kötü çalışma koşullarıyla et fiyatlarının çok düşük olduğu yönündeki tartışmaları alevlendirdi. Et niye ucuz ve fiyat nasıl belirleniyor?

almanya et neden ucuz

Almanya’nın gündemi: Et neden bu kadar ucuz?

İstatistiklere göre geçen yıl Almanya’da her vatandaş 59,5 kilogram et tüketti. Buna hayvan yemi ve benzeri alanlar da dahil edildiğinde kişi başına düşen et miktarı 87,8 kilogram olarak tespit edildi. Peki, bu miktar çok mu?


DW Türkçe’den Elmas Topçu’nun haberine göre Bonn Üniversitesi öğretim üyelerinden Tarım ve Gıda Ekonomisi Araştırmaları uzmanı Dr. Johannes Simons’a göre bu konuda görüşler tamamen birbirinden ayrılıyor. DW Türkçe’nin sorularını yanıtlayan Simons, “Almanya Beslenme Birliği, şimdi tükettiğimiz etin yarısının da pekala yeteceği görüşünde” diyor.

Almanya Tarım ve Gıda Bakanı Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partili Julia Klöckner, uzun süredir et fiyatlarının çok düşük olduğunu söyleyerek eleştiriyor. Almanya’daki bazı et fabrikalarında görülen çok sayıdaki koronavirüs vakasıyla yeniden alevlenen, et fiyatlarının aşırı düşük olduğuna dair tartışma üzerine de Bakan, “Hiçbir Avrupa ülkesinde bu kadar düşük fiyatlar yok. Et sıradan bir ürün değil, onun için hayvanlar yaşıyor ve kesiliyor” diyor ve etik açıdan da herkesi sorumluluğa davet ediyor.

Et fiyatları nasıl belirleniyor?

Bonn Üniversitesi’nden Dr. Johannes Simons, Almanya’da et fiyatlarının arz ve talep dengesine göre haftalık belirlendiğini kaydediyor. Üretici birliklerinin bir fiyat tavsiyesinde bulunduğunu, ancak mezbahalar ile fabrikalar için bunun bağlayıcılığı olmadığını aktarıyor. Basitçe açıklamak gerekirse, mezbahaların, satabilecekleri öngörüsünde bulunduğu et miktarı ile mevcut hayvan oranına bakıp, ödeyebileceklerini beyan ettikleri miktarın ete fiyat olarak saptandığını anlatıyor. 2018 yılı sonunda örneğin belli ürünlerin Çin’e ihraç edilmesiyle fiyatların çıktığını, alıcı bulunamadığında da düştüğünü anlatıyor. Ve zaman zaman mangal döneminde veya Noel’de örneğin fiyatların hafif yükselme kaydettiğini de ekliyor.

İstatistiklere göre Almanya’da kişi başına düşen sığır ve dana eti tüketimi yılda 10 kilogram. Domuz eti ise 34 kilogram. Dr. Simons, kuzu eti piyasasınınsa Almanya’da hemen hemen hiç rol oynamadığını, genelde ithal edildiğini bildiriyor.

Almanya’da fiyatlar temelde hayvancılık yapan çiftçilerle mezbahalar arasındaki anlaşmalarla saptansa da ürünün tüketiciye ulaşan fiyatında mezbahaların elindeki et türü ve market işleten büyük gıda devleri arasındaki pazarlıkların da rol oynadığı dikkat çekiyor.

Almanya’da gıda sektörüne yön veren dört büyük şirket bulunuyor. Bunlar, Netto ucuz marketler zincirini de elinde bulunduran Edeka, Lidl ve Kaufland marketler zincirini işleten Schwarz Grubu, kendi isimleriyle marketler zinciri işleten Rewe ve Aldi. Bu marketler arasındaki yoğun rekabet son yıllarda fiyatları epeyce aşağı çekerek tüketiciyi sevindirdi. Aynı zamanda iklim koruma ve hayvanların yetiştirilme koşulları açısından da toplumda herkesin daha çok sorumluluk üstlenmesi yönündeki seslerin de artmasına neden oldu.

Et ne kadara satılıyor?

Bu hafta Aldi marketler zinciri tavuk göğsünü 4,98, hindi şinitzelini 5,98, antrikotu da 11,99 euroya satıyor. Diğer marketlerde de fiyatlar benzer düzeyde. Kaufland ise XXL diye nitelediği bir kiloluk sığır kıymasını 4,49 euroya sunuyor. İstatistiklere göre Almanya, satın alma gücüne oranla et fiyatlarının Avrupa Birliği ortalamasının epey altında olduğu bir ülke.

Avrupa Türk Döner İmalatçıları Derneği (ATDİD) Yönetim Kurulu Başkanı, gıda mühendisi Gürsel Ülber, dünyanın pek çok bölgesine göre Avrupa’da, özellikle de Almanya’da et fiyatlarının satın alma gücüne oranla düşük olduğunu doğruluyor. Temel asgari ücretin 9,35 euro olduğu göz önünde bulundurulursa, asgari ücret alan bir vatandaşın yarım saatlik ücretiyle bir kilogram kıyma satın alabildiğini belirtiyor.


DW Türkçe’ye konuşan Gürsel Ülber, Almanya’da et fiyatlarının ucuz olmasının hayvancılığın efektif yapılması sayesinde gerçekleştiğini söylüyor ve “Örneğin Almanya’da on büyükbaş hayvandan beş ton canlı ağırlığı çıkıyorsa, Asya’da bunun için en az 30 hayvan beslemeniz gerekir” diyor.

Et üreticisi şirketlerin Danimarka, Hollanda, Almanya gibi standartları yüksek ülkelerde olduğunu da vurgulayan Ülber, bunların sattığı etin Romanya veya Bulgaristan gibi ücretlerin düşük olduğu ülkelerde elbette pahalıya geldiğini belirtiyor. “Asgari ücretin bin 600 euro olduğu bir ülkede üretip, 600 euro olduğu bir ülkeye satılırsa, vatandaş satın alma gücüne göre eti elbette pahalı bulacaktır” diyor.

Öte yandan kötü çalışma koşulları nedeniyle çok sayıda koronavirüs vakası yaşanan et fabrikaları ve mezbahalar nedeniyle fiyatların yükseltilmesi taleplerini ise eleştiriyor. Ülber, Almanya’da et fiyatlarının yükseltilmesi halinde Rusya, Romanya veya Bulgaristan gibi ülkelerin et satın alamayacağını savunuyor.

Et fiyatlarının ham madde fiyatlarıyla doğrudan bağlantılı olduğunu da söyleyen Ülber, örneğin ham maddeye gelen zam ile yem fiyatlarının yüzde 30 yükselmesi halinde, bunun ete yüzde 5 ila 10 zam şeklinde yansımasının kaçınılmaz olduğunu belirtiyor.

“Mezbahalardan koronavirüs yayıldı”

Almanya’da Kuzey Ren-Vestfalya ile Aşağı Saksonya eyaletleri başta gelmek üzere kimi et fabrikalarında çok sayıda korona vakası tespit edilmesi mezbahalarda yıllardır bilinen kötü çalışma koşullarının değiştirilmesi ve hayvancılıktaki koşulların iyileştirilmesi yönündeki talepleri yeniden gündeme getirdi.

Almanya Tarım ve Gıda Bakanı Julia Klöckner, Cuma günü sektörün temsilcileriyle yaptığı zirve sonrasında “Daha iyi et fiyatlarına ihtiyacımız var” diye konuştu. Bakan Klöckner’in, sektör, ticaret ve tüketici temsilcileriyle yaptığı toplantıda hayvanlara iyi koşullar sağlayacak bir vergi ödenmesini önerdiği de bildiriliyor.

Toplantıya katılan, Tönnies et fabrikasının bulunduğu Kuzey Ren-Vestfalya eyaletinin tarım bakanı Ursula Heinen-Esser de iklim ve hayvanları daha iyi korumanın, sosyal standartları daha iyi sağlamanın bir bedeli olduğunu söyledi ve bütün bunların bedavaya sağlanamayacağını vurguladı.

Almanya’da çevre ve iklim kuruluşları ile tüketiciyi koruma aktivistleri, uzun yıllardır et sektöründeki kötü duruma dikkat çekiyor. İnsan hakları savunucusu ve rahip Peter Kossen, uzun süredir özellikle Romanyalı ve Bulgar işçilerin, taşeron şirketlerin aracı sözleşmeleriyle Almanya’ya getirilmesinin ve mezbahalarda kötü koşullarda çalıştırılmasının yasaklanmasını talep ediyor. Federal hükümet de korona krizinin daha belirginleştiği bu alandaki söz konusu sözleşmeleri önümüzdeki yıl başından itibaren yasaklıyor.

Avrupa Türk Döner İmalatçıları Derneği (ATDİD) Yönetim Kurulu Başkanı Gürsel Ülber ise bunun çözüm olmadığını, zira benzer sözleşmelerin sezonluk tarım işçiliğinde de varolduğunu hatırlatıyor. İlaveten korona vakalarının görüldüğü şirketlerden Tönnies gibilerinin sektörün devlerinden olduğunu belirten Ülber, orasının geçici olarak kapanmasıyla bile bütün sektörün olumsuz etkilendiğini bildiriyor.


Tönnies’in alacağı hayvanların çiftçilerin elinde kaldığını, kesilmedikleri için büyüdüklerini, kesilseler bile artık fabrikaların bant büyüklüğüne uymadığını, bu nedenle parçalanma ve paketlenme sürecinin yapılamayacağını, bunun da tüketiciye kadar etkilerinin görüleceğini belirtiyor.

Uzmanlardan kenevir çağrısı: Açın mucizenin önünü!


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.