Toplumumuzda kadın algısının değişmesi için, dilimizde komple bir temizlik yapılması gerekiyor! Ahhh o kadın kutsaldır, kadın namustur, kadın anadır diye beylik laflar edenlerin en ufak tartışmada hatta tartışmaya bile gerek yok kendi aralarındaki muhabbetlerinde bile kadın üzerinden ettikleri küfürler yok mu? Ne yaralayıcı, ne onur kırıcı…
Şiddet dilde başlar: Kadınlara yönelik dilin değişmesi gerekiyor!
***
Ve kadınlar,
bizim kadınlarımız:
korkunç ve mübarek elleri
ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
anamız, avradımız, yârimiz
ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen
ve soframızdaki yeri
öküzümüzden sonra gelen
ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
ve kara sabana koşulan ve ağıllarda
ışıltısında yere saplı bıçakların
oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
kadınlar,
bizim kadınlarımız.
***
Kadın üzerine yüzlerce şiir, şarkı yazılmıştır ama hiçbiri ülkemizdeki kadın algısını bu kadar net verememiştir.
“Ve sanki hiç yaşanmamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen” algısı yıllar geçse de ne yazık ki hiç değişmedi. Hala ülkemizde sadece gün doldurarak ama hiç gün görmeden yaşayan, kendisi için bile söz söyleme hakkı olmayan kadınlarımız var.
TV ekranlarında, açık oturumlarda, konferanslarda, özel anma günlerinde 3 – 5 erkek bilirkişinin (!) TÜRKİYE’DE KADIN SORUNU üzerine ahkâm kesmeleri bir yana dursun, şarkılarda, dizilerde, filmlerde sözde kadına şiddet farkındalığı oluşturmaya çalışıp kaş yapayım derken göz çıkartanlar, sosyal medyada kadına şiddete karşı olayım derken yine kadını aşağılayan küfür ve çirkin ithamlarla tepki gösterenler, kadını sadece fiziksel özelliği ile ele alıp güzellik çirkinlik kıyaslamasıyla etiketleyenler, aynı ideolojik değerlere sahip olmadıkları kadınlar hakkında ahlaksız paylaşım yapanlar vb örnekler çığ gibi büyürken kadına yönelik şiddet ve şiddetin boyutu da artık zaman mekân fark etmeksizin artıyor.
Peki, nedir bu insanların kadınlarla alıp veremedikleri? Sahiden sorun gerçekten kadın mı? Neden Türkiye’de Kadın Sorunsalı diyor bilirkişi (!) erkekler? Ve neden biz hala kadın temasıyla gündem oluşturabiliyoruz da kadınların yaşadığı sorunlara bir türlü çare bulamıyoruz?
Kendini ifade edebilen hakkını aramayı bilen bir kadın olarak ben cevap vereyim bu sorulara. Elbette sorunun kaynağı KADIN değil. Sorunun çözümü için önce sorunun doğru bir adla ifade edilmesi gerekir. Bu nedenle KADIN SORUNSALI, KADIN SORUNU gibi yanlış olan bir tanımı kullanmaktan vazgeçmeliyiz Dilimizdeki yanlışı düzeltmeden algılamadaki yanlışlarımızı düzeltemeyiz.
Bu ülkenin sorunu kadınlar değil; kadınların yaşamlarına, haklarına yönelik baskı ve müdahalelerdir. Bu nedenle önce ‘Kadın Sorunu, Kadın Sorunsalı, Kadın Sorunları’ gibi dilimize pelesenk olmuş bu yanlış adlandırmaları düzeltmeliyiz; çünkü düşünce kalıplarımıza yön veren dildir.
Sadece konuyu dilde doğru tanımlamak da yetmiyor. Hani derler ya “insanın fikri ne ise zikri de odur”; toplumumuzda kadın algısının değişmesi için de dilimizde komple bir temizlik yapılması gerekiyor.
Ahhh o kadın kutsaldır, kadın namustur, kadın anadır diye beylik laflar edenlerin en ufak tartışmada hatta tartışmaya bile gerek yok kendi aralarındaki muhabbetlerinde bile kadın üzerinden ettikleri küfürler yok mu? Ne yaralayıcı, ne onur kırıcı… İşte dil temizliğine tam da buradan başlamalı. Küfürsüz iletişim, küfürsüz hayat da mümkün önce bunu öğrenmeli. Hele ki kadını küçümseyen kötü ifadeler hayatımızdan, zihinlerimizden, dilimizden, sözlüklerden kazınmalı.
Kazınmalı ki dost meclislerinde şakalarımıza(!), sosyal hayatta, şu sıralar sıklıkla sosyal medyada bizimle aynı fikre sahip olmayan kişilerle yaptığımız düşünce alışverişlerine gölge düşmesin.
Kazınmalı ki klavye kahramanlığı (!) yaparken sosyal hayatta hiçbir şekilde karşılaşamayacağı topluma yön veren, belirli kitlelere kanaat önderliği yapan, bu toplum için üreten veya bu toplum yararına çalışan kadınlar üzerinden ego tatmini yapılmasın.
Kazınmalı ki siyasette toplum yararına olan işler, düşünceler, projeler, fikirler konuşulsun. Birçok insanın hayatını kurtaran Doktor Canan Kaftancıoğlu, birçok gönüllü kurumda toplum yararı projeler üreten Sosyolog Esra Albayrak, yüzlerce çocuğu yetiştirip ülkemize kazandıran Emekli Öğretmen Semiha Yıldırım, birçok çocuğun hayatına dokunan Öğretmen Başak Demirtaş ve ülkenin daha nice aydın kadınları, avukatları, sanatçıları, gazetecileri, tiyatrocuları projeleriyle, başarılarıyla anılsın.
Velhasıl “dil, düşüncenin evidir.” Dilini temiz tut, düşünceni temiz tut. Dilindeki şiddeti, düşüncene; düşüncendeki şiddeti davranışa dönüştürme.