Ücretli öğretmenlik: Sefalet ücretine mahkum bir hayat sürüyoruz!

Ücretli öğretmenlik yapmak zorunda kalan atanamayan öğretmenler, asgari ücretin altında maaş alıyorlar. Yıllarca atama bekleyen öğretmenler, “Ücretli öğretmenlik yaparken, kendimi köle gibi hissediyorum. Sefalet ücretine mahkum bir hayat sürüyoruz!” diyorlar.

Ücretli öğretmenlik

Ücretli öğretmenlik: Sefalet ücretine mahkum bir hayat sürüyoruz!

Her yıl mezun olan öğretmen sayısı, atama yapılan öğretmen sayısından çok fazla!

Yüksek Öğretim Kurumu’nun (YÖK) açıklamasına göre Türkiye’de 93 eğitim fakültesi bulunuyor. Bu fakültelerde yaklaşık 221 bin öğrenci eğitim alıyor. Türkiye’de üniversitelerin eğitim fakültelerinden her yıl mezun olan öğretmen sayısı, atama yapılan öğretmen sayısından çok fazla. Mezun olan ve atanan öğretmenler arasındaki fark çok fazla olduğu için her yıl en az 25 bin öğretmen işsiz kalıyor veya atanmayı bekliyor.


ÖSYM verilerine göre 2020 yılında atanmayı bekleyen öğretmen sayısı 460 bin. Mezun ve atama arasındaki makasın her geçen yıl artarken, Milli Eğitim Bakanlığı’nda 100 bin öğretmen açığı bulunuyor. Milli Eğitim Bakanlığı, 2020 yılında 20 bin yeni öğretmen ataması yaptı. MEB’in yaptığı atamalara rağmen, atama bekleyenlerin sayısı giderek artıyor.

Ücretli öğretmenlik yapanlar, asgari ücretin altında maaş alıyor

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) verilerine göre Türkiye’de ücretli öğretmen sayısı 80 bin olarak belirtilirken, Türk Eğitim-Sen verilerine göre de 2020 yılı ücretli öğretmen sayısı 80 bin 583 olarak açıklandı.

• MEB, 2020 yılında ücretli öğretmenlerin ücreti saat başına 19 Türk Lirası olarak belirlendi.

• Bir ayda tam 120 saat çalışan bir öğretmenin maaşı ayda yaklaşık 2 bin 200 Türk Lirası. Bu gün binlerce ücretli öğretmen 120 saatin altında çalışıyor.

• 120 saatin altında çalışan ücretli öğretmenler, 2 bin 200’ün çok altında maaş almak zorunda kalıyor.

• Bu durumdan dolayı, binlerce ücretli öğretmen, asgari ücretin altında maaş alıyor, açlık sınırı altında da yaşam mücadelesi veriyor.

Mesleği öğretmenlik ama inşaatlarda çalışıyor

Adem Minaz 30 yaşında, 7 yıl önce Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Öğretmenliği Bölümü’nden mezun oldu.

Minaz, 7 yıldır atama bekliyor. Evli ve 2 çocuk babası Minaz, yıllarca ailesinden uzak inşaatlarda çalışmak zorunda kaldı.

Yaz aylarında inşaatlarda çalışan Minaz, okullar açıldığı zamanda ücretli öğretmenlik yapıyor.

“Gelecekle ilgili hiçbir umudum yok”

10 kişilik bir ailenin okuyan tek çocuğu olan Adem Minaz, yıllardır atanmayı bekliyor. İlkokulu zorluklarla okuduğunu dile getiren Minaz, “İlkokulu kendi köyümde okudum. Evimiz ile okula arasında 4 km vardı. Her gün 8 km yürüyordum. İlkokulu bittikten sonra köyümüzde ortaokul yoktu. Ortaokulun olduğu köy ise, köyümüzden 7 km uzaklıktaydı. Ya okuyacaktım ya da pes edecektim.

Bütün bu zorluklara rağmen 7 km’lik yolu göze alarak ortaokulu bitirdim. Daha sonra liseye 2009’da üniversiteyi kazandım. 2013’te üniversitede mezun oldum. Mezun olduğumdan bu yana 7 yıl geçti. 7 yıldır atanmayı bekliyorum. Yanlış politikalarından dolayı su an ücretli öğretmenlik yapıyorum. Şu an kendimi kölelik yapmaya mecbur bırakılmış gibi hissediyorum. Artık gelecekle ilgili hiç bir umudum yok her şey belirsizlik içinde devam ediyor” dedi.


“Mesleğime kavuşacağım günü hayal ediyorum”

“Yıllardır mesleğime ve öğrencilerime kavuşacağım günü hayal ediyorum” diyen Minaz, yıllardır işsiz olduğunu söyledi. 7 yıldır Türkiye’nin birçok kentinde inşaatlarda çalıştığını vurgulayan Minaz, “Öğretmenlik mesleğimi yapmam gerekirken yılladır inşaatlarda çalıştım. İnşaat dışında ise, ücretli öğretmenlik yaptım. Burada aldığımız ücret, asgari ücretin çok çok altında. Kadrolu meslektaşlarımızla aynı emeği veriyoruz ama onlardan daha az ücret alıyoruz. Sigortamız tam yatırılmıyor. Çalıştığımız gün saat sayısına göre sigortamız yatırılıyor. Devlet, bir an önce eğitim sistemindeki yanlış düzeni değiştirmeli. Bizim yerimiz sınıftır, öğrencilerimizin yanıdır. Umarım bir an önce atamamız yapılır, bizde mesleğimiz yaparız” şeklinde konuştu.

“Açlık sınırının altında yaşıyoruz”

Adem Minaz’ın eşi de ücretli öğretmenlik yapıyor. Sümeyye Minaz, o da eşi Adem’le aynı okulda ücretli öğretmenlik yapıyor. Su Ürünleri Mühendisi olan Sümeyye, yıllardır kendi alanında çalışmanın hayalini kuruyor ama o da atanamayan öğretmen eşi gibi ücretli öğretmenlik yapmak zorunda kalıyor.

Kendi alanına atanamadığı için eşi Adem gibi ücretli öğretmenlik yaptığını ifade eden Sümeyye Minaz, şunları belirtti:

“Bu gün Türkiye’de milyonlarca üniversite mezunu işsiz. Bende ve eşim onlardan biriyiz. Bu dönemde ücretli öğretmenlik yapmak bile çok önemli. Bunu yapmak isteyen binlerce kişi sırada bekliyor. Aldığımız ücret asgari ücretin çok altında. Anlayacağınız açlık sınırın altında yaşıyoruz. Okullar tatil olduğu zaman işsiz kalıyoruz. Bu haneye bir gelirin girmesi gerekiyor. Şu an yaşamak için mücadele ediyoruz. Umarız en kısa sürede ekonomik sıkıntılar biter, insanlar geleceğe daha güvenli bakar.”

“Deli gömleği” giydirilme çabasıdır 24 Kasım”

Eğitim Sen Van Şube Eş Başkanı Murat Atabay, 24 Kasım Öğretmenler Günü, 12 Eylül döneminin bir ürünü ve öğretmenlere bir dayatması olduğunu belirterek, 24 Kasım 12 Eylülcülerin nasıl bir öğretmen istediklerinin simgeleştiği bir gün olduğunu söyledi.

Atabay’a göre, 12 Eylülcüler tarafından örgütleri kapatılan, hak ve özgürlükleri elinden alınan, 1402 sayılı yasayla işten atılan, hapishanelere gönderilen, sürgüne uğratılan, mağdur edilen öğretmenlere “deli gömleği” giydirilme çabasıdır 24 Kasım.

“Öğretmenler sefalet ücretine mahkum bir hayat sürüyor”

Bugün öğretmenlerin sefalet ücretine mahkum bir hayat sürdürdüğünü dile getiren Atabay, öğretmenlerin mesleğine küstüğünü, emekli olmak istediğini dile getirdi. Öğretmenlerin özlük ve sosyal hakları kullanma konusunda büyük sıkıntılar yaşadığını söyleyen Atabay, öğretmenlerin yaşadığı sıkıntıları şöyle dile getirdi:

“Sürgünler, ihraçlar, keyfi atamalar, norm kadro uygulaması, pandemi sürecindeki hak gaspları öğretmenleri mağdur etmektedir. Eğitimde nitelik düşürülmüştür ve eğitimin kamusal özelliği yok sayılmaya çalışılmaktadır. Okullar eğitim kurumları değil, ticarethane gibi görülmekte ve eğitim adım adım paralı hale getirilmeye çalışılmaktadır. Eğitim Sen 24 Kasım’ı öğretmenlerin yoksullaşma sürecinde önemli bir basamak olarak değerlendirmektedir. Eğitim emekçilerinin bugünkü ekonomik, sosyal, kültürel, özlük haklar noktasındaki geriliğin yegane sorumlusu, kazanılmış hakların geri alındığı ve öğretmenlerin örgütsüzlüğe mahkum edildiği 12 Eylül dönemi ve eğitime tüccar gözüyle bakan, eğitim emekçilerinin tüm haklarını gasp etmeye çalışan mevcut hükümet ve onun izlediği politikalardır.”

“Ücretli öğretmenler, kadrolu öğretmenlerin maaşının yaklaşık üçte birini alıyor”

Ücretli öğretmenlerin yaşadığı mağduriyeti dile getiren Atabay, “Büyük bir bölümü eğitim fakültesi mezunu olan ücretli öğretmenler, kadrolu öğretmenlerin maaşının yaklaşık üçte birine tekabül eden ücret rakamlarıyla çalıştırılmaktadır. Aynı işi yaptıkları halde karşılığında bu kadar yetersiz ücret ödenmesi, bize göre emeğin sömürülmesi ve ucuz iş gücüne dayalı bir istihdam politikasının tercih edilmesi demektir. Hem, bir kariyer mesleği olan öğretmenliğe bu vasfı kazandırmak için Öğretmenlik Meslek Kanunu çalışması yapan MEB’in kariyer mesleğini ücretli öğretmenlik yoluyla yaptırması hem büyük bir çelişkidir hem de mesleğe haksızlıktır. Eğitim, ticari bir alan değildir, eğitime bir tüccar gözü ile bakılamaz, öğretmenin yapacağı işi daha ucuza nasıl yaptırırım denilerek eğitime yaklaşılmaz Ülkemizde hiç bir kariyer mesleğinde ücretli olarak o işin yaptırılması örneği bulunmadığı halde, söz konusu olan eğitim ve öğretmenlik olunca bunun mümkün görülmesi çok üzücüdür” diye konuştu.

“Yasalara aykırı ücret alıyorlar”

Koronavirüs salgınına karşı alınan tedbirler kapsamında en çok mağdur olan kesimin ücretli öğretmenler olduğuna dikkat çeken Atabay, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Mart ayında okulların tatil edilmesi, girdiği ders saati karşılığı ücret alabilen ücretli öğretmenleri orta yerde bıraktı. Kadrolu öğretmenlerin yüzde 7,7’sine tekabül eden 80 bin 583 ücretli öğretmen, bir anlamda devlet tarafından sezon ortasında işten çıkarılmış oldu. Kadrolu öğretmenlerin sahip olduğu özlük haklarının hemen hiçbirine sahip olmayan, sigortası bile tam yatmayan, haftada 30 saat tam derse girse dahi aldığı ücret 2 bin TL’yi bile bulmayan yani yasalara aykırı şekilde asgari ücretin altında çalıştırılan ücretli öğretmenlere virüs tatili nedeniyle ağır bir bedel ödetiliyor.

Ayrıca yine okulların yeniden tatil edilmesi ile ücretli olarak çalışan eğitim emekçilerinin durumu ortada bırakılmıştır. İktidar halka ve eğitim emekçilerine kısıtlamalar getirmekte ancak yaşamlarını nasıl idame ettireceklerine dair tek bir çözüm üretmemektedir. Ücretli öğretmenler genellikle servis ulaşımının olmadığı köylerde görevlendiriliyor.


Yine çalıştıkları yerlerde lojman yok genelde. Aldıkları ücretin çoğunu yol ve barınma giderlerine harcıyorlar. Ücretli oldukları için liyakatsiz idareciler tarafından mobbinge maruz kalıyorlar. Siyasi iktidarın anti-demokratik uygulamalarından kaynaklı bugün eğitim emekçilerinin büyük çoğunluğu iş güvencesi noktasında korkular yaşamaktadır.”

Ali Babacan: Başka ülkelere yardım yapacağınıza vatandaşa açıktan para verin


Editor
Haber Merkezi ▪ İndigo Dergisi, 19 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. Amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. Ayrıca İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İndigo Dergisi herhangi bir çıkar grubu, ideolojik veya politik hiçbir oluşumun parçası değildir.