Anadolu Efes, orijinal adıyla ve tarihsel kimliği ile Efes Pilsen Basketbol kulübü ve takımı Avrupa şampiyonu oldu. Ülkemizin basketbol branşı ile ilgili üstyapısı adına önemli bir başarı, ülkemizdeki üst düzey basketbol seviyesi açısından dikkate değer bir sonuçtur. Öncelikle kutlarız. Ülke ve ülke vatandaşları adına sevindirici ve gurur vericidir. Keyfini sürmek gerek.
Bazı kişiler açısından alınan sonucun ne kadar önemli olduğunu anlamalarını sağlamak açısından söylemek gerekirse, herhangi bir futbol takımımızın UEFA şampiyonu veya Şampiyonlar Ligi Kupasını kazanması kadar eşdeğer ve değerli bir sonuçtur. Konu futbol olmayınca, sonucun değerliliği yeterince kavranamıyor maalesef.
Şampiyon takımı ve kulübü kutladıktan sonra çok kısa birkaç noktaya değinmek ve farklı bakış açılarına ilişkin bir özet geçmek isteriz;
1- Bilindiği üzere şampiyon olan takımımızın adı, Efes Pilsen basketbol takımı, kulübümüzün adı da Efes Pilsen spor kulübüdür aslında. Büyük sermaye kulübüdür. Yani bir burjuvazi kulübü ve takımıdır. Adından da anlaşılacağı gibi bira ve diğer alanlardaki üretim tesisleri ve sanayi sahiplerinin sosyal faaliyet, prestij, reklam ve haliyle bazı vergi düzenlemesi muafiyetleri ile ilgili olarak kurmuş oldukları güzide bir kulübümüzdür.
Yine bilindiği üzere 19 yıllık AKP iktidarının her alana ilişkin ideolojik müdahaleci yapısı gereği burada da kendini hissettirmiş, kulübün ve takımın “Efes Pilsen” olan adı bira çağrışımı yapıyor diye “Anadolu Efes” olarak değiştirilmesini sağlamıştır. Asıl işleri ticaret olan büyük sermaye sahipleri olan kulüp sahipleri de haliyle itirazsız ama burukluk içinde bu dayatmayı kabul etmişlerdir.
Anadolu Efes ismi de oldukça güzel, tarihi çağrışımları ve dokusu olan bir ifade ve isimdir ancak bu yaşanan dayatmayı ve zorunlu ad değişimini haklı ve doğru kılmaya yetmez… Çünkü dayatma toplumsal ve yönetsel kültür ile ilgili erozyon yaratıcı etkiye sahiptir. En azından anti-demokratiktir. Burada basit gibi görülen söz konusu ad değiştirme meselesi esasen sosyal yaşama müdahale ile büyük sermaye-iktidar/devlet ve ticaret ortaklığının bir yansıması olarak iki başlıkta okunabilir.
2- İktidarın “Efes Pilsen” veya “Anadolu Efes” takımının şampiyonluk başarısında herhangi bir payı yoktur. Pay çıkaranlar olacaktır elbette ama yoktur. Bunu kullanarak spora yapılan yatırımlardan söz edilecektir muhtemelen, lakin spora yatırım demek kulüplere kredi sağlamak veya borç para bulmak veya içine girilmeyen pahalı tesisler yapmak demek değildir.
3- Endüstriyel spor dediğimiz olgu, ticaretinin sporun her alanını metalaştırarak pazarladığı ve bundan kazanç sağladığı bir yapıdır. Memleket adına bu tür başarılar elbette yadsınamaz başarılardır. Oyunu kurallarına göre oynamak ister istemez bizi endüstriyel spora götürür. Eğer bu tür başarılar bir ülkede “toplumsal spor” ve “spor toplumu” yapısı ve kültürü ile pekiştirilemiyor ise “büyük başarı” olarak tanımladığımız başarılar, yeterince büyük değildir. Çünkü asıl “büyük başarı” olarak tanımlanması gereken olgu, bir ülkede her çocuğun ve her gencin, istediği sporu yapabiliyor olmaya erişebilir olmasıdır.