Biyoloji profesörü Ulrich Kutschera ile röportajımızın ilk bölümünde bilim ve politika ilişkisini konuşmuştuk. 15 aydır hayatımızı olumsuz şekilde etkileyen salgın ile ilgili tartışmalarda da gördüğümüz gibi; bilimsel veriler birçok politik kararla örtüşmüyor. Röportajımızın ikinci bölümünde bu uyuşmazlığı Corona salgını çerçevesinde konuştuk.
“Corona krizi önlenebilirdi!” Röportaj: Profesör Ulrich Kutschera
Profesör Kutschera, akademik çalışmalarınızda Covid-19 (SARS-COV-2-virusü hastalığı) konusunu da ele alıyor musunuz?
U.K.: Evet. 2020 yılında “Science” dergisine Corona biyolojisi hakkında üç adet makale gönderdim. Bu, zoonotik dediğimiz virüs parçacıklarının transmisyonudur ve bu virüs türü sadece Asya yarasalarında bulunur. Wuhan’da büyük bir virüs araştırma merkezi var ve oradaki laboratuvar çalışmalarında bir yarasanın bir teknisyeni ya da bilimadamını ısırması olası bir şey. Araştırma merkezlerinde hayvandan insana geçen zoonotik transmisyonlar önceden de kaydedilmişti.
Kaiser TV‘deki son röportajınızda Corona’nın bir “kış virüsü” olduğunu söylediniz. Hasta sayısının kışın fazla olmasının sebebi güneş ışını ve Vitamin-D eksikliği mi yani?
U.K: Bu bilinen bir şeydir zaten. En azından Avrupa’da, Corona ya da grip gibi solunum problemlerine yol açan viral enfeksiyonlar mevsimsel dönemsellik gösterir. Kış aylarında insanlar kuru ve sağlıksız havanın solunduğu kapalı iç mekanlarda vakit geçirirler. Bu yüzden viral enfeksiyonlar kışın daha hızlı yayılır. Bahar ve yaz aylarında, açık hava, güneş ve vitamin-D bağışıklık sistemini güçlendirir. Bu sebeple “kış virüsü” diye bir tabir kullanılmıştır.
Profesör Kutschera: Corona krizi önlenebilirdi!
Hükümetlerin aldığı Corona salgını önlemlerinde birçok anlaşmazlıklar var. Sizin fikriniz nedir bu konuda?
U.K.: Corona salgını bilim ve demokrasi arasında zaten var olan nahoş ilişkiyi göz önüne çıkarttı. Alınan politik önlemler dengeli değil ve daha ziyade ideolojik. Corona krizi önlenebilirdi.
2017 yılında yayınlanan bir bilimsel makalede bir zoolog, hayvandan insana bir virüs transmisyonun yakın zamanda tekrar gerçekleşebileceğine değinmişti. Bunu biyologlar da önceden öngörmüştü. Ama kim takar bilim insanını?
Kriz nasıl önlenebilirdi?
U.K.: Buradaki ilk problem Alman Hükümeti’nin zamanında sınırları kapatmamış olması. Serbest sınırlar politikası, Almanya’da bu kadar çok vaka olmasının önemli bir sebebi. Bundan sonra, “bu kriz nasıl durdurulabilir” konusu ise bağımsız doğa bilimciler tarafından tartışılmalıdır.
Bu salgınla ilgili genelde virologlar görüş bildiriyor. Halbuki Viroloji anabilim değil arabilim dalıdır. Virologlar sadece virüs parçacıkları hakkında konuşabilirler. Peki ya ev sahibi organizma, insan vücudu ne olacak? Biz insanlar tesadüfen bu yarasa virüsünün taşıyıcısı olduk. Doğal şartlarda bu virüs 50 milyon yıldır, uçan memelilerin vücudunda yaşar.
Sizce en uygun salgın politikası nasıl olurdu?
U.K.: Bir kere politika bağımsız bilimi temel almalıdır. Ben olsam biyoloji, kimya, tıp ve pediatri dalında en iyi 20 bilim insanının tartışacağı bir yuvarlak masa toplantısı ayarlardım. Bu insanlar size SARS-COV-2-virusü ile nasıl başa çıkacağınızı söyleyecektir. Politikacılar bağımsız bilim insanlarının sesine kulak vermelidirler.
Şu an genel olarak dünya çapında uygulanan salgın önlemleri hakkında da fikrinizi sormak isterim. Mesela PCR testi hakkında ne düşünüyorsunuz?
U.K.: “PCR-testi” dediğimiz şey net değil, şüpheli sonuçlar verir çünkü bu test parçalanmamış ve parçalanmış virüs parçacıklarını birbirinden ayıramaz. Bu yüzden net bir enfeksiyon oranı bildiremez. Net sonuç sadece oldukça komplike olan hücre kültürü tekniğiyle (cell-culture technique) ortaya çıkar.
Alınan önlemler PCR testi sonuçlarına göre kararlaştırılıyor, fakat siz diyorsunuz ki; bu test bulaşıcı virüs parçacıklarının varlığı hakkında kesin bilgi vermiyor. Doğru mu?
U.K.: Evet doğru. Sadece hücre kültürleri bize virüsün olası bulaşıcılığı ve aktif virionların varlığı hakkında net bilgi verebilir. En azından biyologlar bunu iddia eder.
Peki burun ve ağızı kapatan maskeler hakkında ne düşünüyorsunuz?
U.K.: Birçok bilimsel yayın gösteriyor ki; maske virüs parçacıklarının yayılmasını önlemede güvenilir bir önlem değil. Bu iddiayı ispatlayan birçok makale var masamda. Ayrıca; maskeden dolayı geri soluduğumuz CO₂ insan vücudunda uzun vadede ciddi zararlar oluşturacaktır. Geri solunulmuş CO₂’nun vücut hücrelerinden tamamen geri atılması kolay bir şey değildir. Vücut içinde biriken bu gaz, kanın pH derecesini düşürecek ve uzun vadeli sağlık sorunlarına yol açacaktır. Ne yazık ki maskenin bu olumsuz etkileri görmezden geliniyor.
Bu virüs politikacılar tarafından insanlara dijital aşı karnesini dayatmak için kullanılıyor olabilir mi sizce?
U.K: Ben herhangi bir parti ya da gündem ile alakalı değilim. O yüzden bu konuda spekülasyon yapmak istemiyorum.
Bazılarına göre totaliter bir rejim gerçekleştirebilmek için insanların özgürlükleri bilinçli olarak kısıtlanıyor. Katılıyor musunuz?
U.K: Bir biyoloji profesörü olarak benim işim bilim hakkında konuşmaktır, politik önlemler hakkında spekülasyon yapmak değil. Ama şunu söyleyebilirim ki; güncel Corona önlemleri bilimsel gerçeklerden ziyade ideolojilere dayanıyor.
Alman moleküler biyolog Stefan Lanka’ya göre izole edilemedikleri için virüslerin varlığından söz edilemez. Siz ne düşünüyorsunuz Lanka’nın bu iddiası hakkında.
U.K: Ben kendim bakteriyel hücrelerin üst yapıları hakkında birçok makale yayınladım. Bu yüzden virüs parçacıklarının ve onların hassas yapılarını gösteren yüzlerce akademik yayını reddetmek için bir sebep göremiyorum. Kısacası; virüs parçacıkları vardır ve ben bunların olmadığını ispat eden bir delil görmedim.
Peki fizikçi Roland Wiesendanger’ın, GoFR (Gain-of-function research-işlev kazancı araştırması) Wuhan’da yürütüldüğü için SARS-Cov-2 virüsünün büyük ihtimalle Wuhan’daki laboratuvarda Corona virüsünün etkisi artırılarak bilinçli olarak üretildiğini söylemesine ne diyorsunuz?
U.K: SARS-COV-2 virüsü genetik olarak %96’dan daha fazla bir oranda Asya yarasasından izole edilen Corona virüsü ile eştir. Bu da gösterir ki; MERS ve diğer SARS virüslerinde olduğu gibi SARS-COV-2 de yarasalarda bulunur ve zoonotik olarak insanlara geçmiştir. Bu iddia bağımsız verilerle ispatlanmıştır. Diğer açıklamalar spekülasyondur muhtemelen.
Bilimsel gerçekler bazen insanları çeşitli nedenlerle rencide edebiliyor. İnsanların bilime güvenmesi ve bilgileri objektif bir şekilde değerlendirmesi neden bu kadar zor?
U.K.: Evrimsel tarihimize baktığımızda, insanoğlunun irrasyonel yani mantıksız bir şekilde düşünmeye ve tartışmaya meyilli olduğunu görürüz. Bu yüzden güçlü bir mantık ve zeka gerektiren doğa bilimleri (biyoloji, fizik, kimya) birçok insan tarafından kabul edilmez. Mucizelere ya da politik ideolojilere inanmak, anaakım fikirler tarafından desteklenmeyen veya toplumların nasıl şekillenmesini söyleyen politik dogmaları çürüten yalın gerçeklere inanmaktan daha kolaydır.
Teşekkür ederim Profesör Kutschera.
Daha fazla bilgi için kitap; U. Kutschera (2021) Klimawandel im Notstandsland.
Biologische Realitäten widerlegen Politische Utopien. 2.Auflage. Verlag Tredition, Hamburg. tredition.de/autoren/ulrich-kutschera-37682/
Röportajın üçüncü bölümünde Profesör Kutchera ile cinsiyet, CO₂ ve serbest ülke sınırlarını konuşacağız. Röportajın 1. Bölümü için tıklayın: Politik doğruculuk, evrim ve ırk