Geçmişte krallık, cumhuriyet, komünizm gibi deneyimleri yaşamış Afganistan, artık bütünüyle radikal İslam’ın hakimiyeti altında. Peki nasıl oldu da Afganistan gibi bölgede oldukça eski tarihe sahip büyük bir ülke, bütünüyle İslam’ın en radikal yorumlarından birini benimsemiş olan Taliban’ın kontrolüne geçti?
Hafta başında Afganistan’ın başkenti Kabil’e girip Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nı ele geçiren Taliban militanlarının, sarayda verdikleri görüntü tüm dünyayı şoke etti. Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani çoktan ülkeyi terk etmiş ve bütün bir ülke Taliban’a teslim olmuştu.
ABD’nin Afganistan’dan çekilmeye karar vermesiyle birlikte ülkede pek çok dengenin değişeceği ve Taliban hakimiyetinin artacağı tahmin edilmekle birlikte, ABD tarafından milyarlarca dolar harcanarak kurulan Afgan ordusunun ülkede belli ölçüde düzen ve istikrarı sağlayacağı düşünülüyordu. Her ne kadar Afgan ordusunun savaş gücüyle ilgili soru işaretleri olsa da, aslında hiç kimse bu kadar çabuk bir sonuç beklemiyordu.
Peki nasıl oldu da Afganistan gibi bölgede oldukça eski tarihe sahip büyük bir ülke, bütünüyle İslam’ın en radikal yorumlarından birini benimsemiş olan Taliban’ın kontrolüne geçti? Öncelikle biraz geçmişe gidelim.
1919’da ülkede İngiliz etkisi sona erdirildi ve 1926’da Afganistan Krallığı kuruldu. Ülkenin başındaki Emanullah Han, Atatürk’ün yaptığı reformları örnek alıyor ve ülkesine Batılı bir görünüm kazandırmaya çalışıyordu. Fakat ülkesinde çıkan iç savaşla birlikte 1929’da iktidarını kaybetti ve yapmaya çalıştığı reformlar yarım kaldı. Ülkede artık yeni bir iktidar vardı. Krallık yönetimi 1973’e kadar sürdü ve gerçekleşen bir darbeyle Krallık yıkılarak Cumhuriyet ilan edildi. 1978’de yaşanan bir başka darbeyle ise iktidara komünistler geldi. Fakat Sovyetler, ülkedeki iktidarı kendilerine yeterince yakın bulmuyordu. Mevcut iktidarın yerine Babrak Karmal getirildi ve ülkenin artık resmi lideri olmuş olan Karmal da Sovyet ordusunu ülkesine davet etti.
Böylelikle 10 yıl sürecek olan Afganistan’daki Sovyet müdahalesi başladı. Fakat ülkedeki çoğu kökten dinci pek çok yapı Sovyet ordusuna karşı direniş gösterdi. 1989’da Sovyetler’in Afganistan’dan çekilmesinin ardından, Afganistan’daki komünist iktidar kısa bir süre içinde yıkıldı ve Afganistan İslam Emirliği kuruldu.
ABD’nin bölgedeki rolü bakımında ise 11 Eylül 2001’de ikiz kulelere yapılan saldırı bir milat oldu. Bunun üzerine ABD, kendisini vuran terörün merkezi olarak gördüğü Afganistan’ı kendisine hedef seçti ve ülkedeki radikal İslamcı oluşumlara son vermeye karar verdi. Böylece ülkede ABD müdahalesi başladı ve 2004 yılında Afganistan İslam Cumhuriyeti kuruldu. Müdahalenin başladığı günden beri, ülkede tam bir düzen ve istikrar sağlanamamış olsa da başta Kabil olmak üzere pek çok yerde bir kamu düzeni mevcuttu. Bu esnada Afgan ordusu da eğitiliyor ve Afganistan’ın, ABD sonrası sürece hazır olmasına çalışılıyordu.
Geçen sene ABD Başkanı Trump, ABD’nin Afganistan’dan çekileceğini duyurdu. Aslında bu, Trump yönetimi ile ilgili beklenmedik bir karar değildi. Tüm seçim kampanyası sürecinde “America First” (Önce Amerika) diyen, yani ABD’nin öncelikle kendi içine yatırım yapması gerektiğini savunan Trump, ABD’nin sadece Afganistan’dan değil başta Suriye olmak üzere pek çok yerden de çekilmesi gerektiğini düşünüyordu.
Bu stratejinin Afganistan ile ilgili bölümü, Trump yönetiminin son dönemlerinde resmiyete kavuştu ve Biden döneminde de aynen uygulandı. Artık ABD, Afganistan’da yok. Geri çekilmeyle ilgili olarak ABD’deki karar vericilerin konuyla ilgili güçlü argümanları olsa da, mevcut durumun milliyetçi yönü güçlü Amerikalılarca küçük düşürücü olarak görüldüğü de açık. Bu kesimin ağırlıklı olarak Cumhuriyetçi Parti seçmeni olması da Demokrat bir başkan olan Biden’ı (her ne kadar söz konusu durumun alt yapısı Cumhuriyetçi Başkan Trump tarafından hazırlanmış olsa da) daha rahat eleştirmelerine neden oluyor.
Netice itibariyle yüzyıllardır büyük güçlerin oyun sahası olmuş Afganistan bugün yalnız ve Taliban ile baş başa. Gerek ülkenin bölgedeki stratejik konumu, gerekse de başta Batı ülkeleri olmak üzere çeşitli ülkelerin güvenlik kaygıları nedeniyle; Afganistan meselesi dünya gündemini uzun bir süre daha meşgul edecek gibi duruyor.