Gübre fiyatı 10 yılda yüzde 1345 arttı: Peki neden Türkiye’de üretilmiyor?

Son 10 yılda fiyatı yüzde 1345 artan gübrenin hammaddesi yüzde 90 oranında ithal. Peki gübre neden Türkiye’de üretilemiyor?

Gübre fiyatı

Çiftçinin ilkbahardan sonbahara kadarki sürede, ürünün çeşidine göre değişen dönemlerde uyguladığı gübreleme işlemi, bitkinin ihtiyacı olan kalsiyum, azot, fosfor, magnezyum, potasyum gibi besinleri sağladığı için hayati öneme sahip.

Independent Türkçe’den Gökçen Tuncer’in haberine göre; Gübre Üreticileri, İthalatçıları ve İhracatçıları Derneği Başkanı Metin Güneş’e göre Türkiye, gübrenin yüzde 50’sini ithal ediyor yüzde 50’sini ise kendisi üretiyor. Ancak ürettiği gübrenin hammaddesinin hemen hemen hepsi ithal.


Doğalgaz, fosfat kayası, potas tuzu, amonyak, nitrik asit, sülfürik asit ve fosforik asit gibi maddeler, gübrenin hammadde ve ara girdileri ve Türkiye’de hammadde kaynakları bulunmadığından kimyasal gübre sektörü yüzde 90’nın üzerinde dışa bağımlı.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye, azotu Çin, Mısır, Rusya ve İran’dan, fosforu, Kuzey Afrika’dan, potasyumu ise AB ülkelerinden ithal ediyor.

Gübre fiyatında yüzde 1345 artış

Gübre, ekilen ürüne göre değişiklik gösteren bir tarımsal girdi.

İçerdiği azot, fosfat vs. oranlarına göre adı, duyulan ihtiyaç ve fiyatları da değişiyor.

TÜİK’in verilerine göre “gübre ve toprak geliştiricilerin” fiyat endeksi, eylül ve ekim arasında yüzde 15, Ekim 2020-Ekim 2021 arasında ise yüzde 90,15 yükseldi.

Yüzde 33’lük amonyum nitrat beş sene önce yasaklanmıştı

“Yüzde 33 A.N.”, 100 kilogramında 33 kilogram saf azot bulunan Amonyum Nitrat gübresinin kısaltması.

Çeltik hariç her bitkide kullanılan “yüzde 26 CAN” ise yapısında yüzde 26 oranında azot (N) bulunan kalsiyum amonyum nitrat gübresinin adı.

Üst gübreleri olarak bilinen yüzde 33 AN ve yüzde 26 CAN, hububat için ilkbahar diğer bitkiler için yaz döneminde kullanılıyor. Ancak bunlardan yüzde 33’lük amonyum nitrat gübresinin tarımsal amaçlı kullanımı 2017 başında tamamen yasaklandı.

Eski Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, Ocak 2017’de yaptığı açıklamada nitratlı gübrelerin, tarım ve sanayinin dışında el yapımı patlayıcı yapımında da kullanıldığını söylemişti.

ÜRE fiyatı 10 yılda 1000 liradan 8 bin liraya çıktı

Nitratlı gübrelerin yasaklanmasının ardından çiftçilerin tüketimini ÜRE’ye yönlendirdi. ÜRE tüketiminde 2017 yılında 2015 yıla göre yüzde 79’luk artış oldu.

Fiyatı bir yılda 3 bin 600 liradan 12 bin lira üzerine çıkarak, üç kattan fazla pahalılaşan ÜRE, yüzde 46’lık oranla, azot miktarı en yüksek gübre.

Granüllü yapıya, beyaz renge sahip ÜRE, suda çok kolay erdiği için hem topraktan hem yapraktan uygulanıyor.

Gübre neden bu kadar pahalı?

Bu sorunun cevabını eylül ayında Bloomberg HT’ye konuşan Gübre Üreticileri, İthalatçıları ve İhracatçıları Derneği (GÜİD) Başkanı Metin Güneş, birkaç madde halinde sıralamıştı.

Önceki dönemlerde gübre fiyatındaki artışın nedeni döviz kurundaki artışken, 2021’deki artışlarda yurt dışındaki gelişmelerin etkisi çok fazla.

Bu nedenlerden Türkiye’nin gübrenin hammaddesinin hemen hemen tamamında net ithalatçı olması.

Tüm dünyada emtia fiyatları arttıkça, amonyak, sülfirik asit, nitrik asit, fosforik asit gibi hammaddelerin fiyatı da artıyor ve bu Türkiye’deki gübre sektörünü olumsuz etkiliyor.

Bir diğer neden ise navlun fiyatları. Metin Güneş, “Bugün bir konteyner 2000 dolara gelirken bu, 10 bin dolar seviyesine kadar çıkmış durumda” diyerek açıklıyor durumu.

Tüm dünyada doğalgaz fiyatının artmasıyla, doğalgazı hammadde olan azotlu gübrelerin fiyat artışının da önüne geçilemedi.

Güneş’in sıraladığı bir üçüncü neden ise Hindistan, Latin Amerika ve Avrupa gibi bölgelerde gübreye talebin çok fazla artmış olması.

Yurt dışı kaynaklı dördüncü neden ise elektriğin pahalılaşmasıyla Rusya ve Çin gibi büyük gübre üreticilerinin fabrika kapatma ya da üretim kesintisi gibi önlemleri tercih etmesi. Arz kısılırken, talep yükseliyor. Bu da fiyatları uçuruyor.

gübre ithalatı

Yukarıdaki tabloda da görüldüğü üzere Türkiye’nin gübre ihracatının değeri artsa da hâlen ithalatın üçte biri seviyesinde.

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın 2018 yılında yayımlandığı Gübre Sektör Politika Belgesi’nde yer alan bilgiye göre, Türkiye’de gübre ihracatı, ham madde fiyatlarına, iç piyasa koşullarına ve uluslararası gübre fiyatlarına göre değişim göstermekle birlikte üretimin yaklaşık yüzde 10’unundan az.

2017 yılında 6,3 milyon ton olan kimyasal gübre tüketiminin yüzde 85`i (5,4 milyon ton) ithaldi. İthalatın yüzde 75’ini GTIP 3102 grubunu oluşturan azotlu mineral ve kimyasal diğer gübreler oluşturuyor.

2010 yılında 3,4 milyon ton olan ithalat, 2017’de 5,4 milyon tona kadar çıktı. Aynı sürede ihracat ise 532 bin tondan 602 bin tona yükseldi.

Yüzde 100 artan devlet desteği, çiftçinin maliyet artışının altında kalıyor!

İç piyasadaki gelişmelerden de bahseden GÜİD Başkanı Güneş, Türkiye’de dövizin yanı sıra navlun fiyatlarının da yükseldiğini aktardı.

Bir de tabii çiftçinin finansman sıkıntısı var. Devlet, destekleri yüzde 100 artırmış bile olsa, bu finansman, çiftçiye yeterli olmuyor. Çünkü maliyetleri yüzde 100’ün üzerinde artmış durumda.

“2021 başında 270 dolar olan ÜRE fiyatı ne yazık ki 1000 dolarlar seviyesinde. Dünyadaki bu artıştan biz de son derece olumsuz şekilde etkilendik” diyen Metin Güneş, kurdaki düşüşün, fiyatları bir miktar geriye çekeceğini söyledi. Ancak Rusya ve Çin’in ihracat yasaklarının devam etmesi fiyatların geriye gelmesinde büyük bir engel.


2022’nin ilk altı ayı çok önemli

Metin Güneş’in açıklamasına göre Türkiye’de gübre tüketiminin üçte ikilik kısmı yılın ilk altı ayında yapılıyor. Dolayısıyla 2022’nin ilk altı ayındaki gübre ihtiyacı için çiftçinin destekenlenmesi büyük önem arz ediyor.

GÜİD Başkanı, çiftçinin desteklenmesi konusunda hükümetin, gübre firmalarının, tarım kredi kooperatiflerinin, tarımsal birliklerin ve zirai ilaç şirketlerinin bir arada çalışması görüşünde.

İklim değişikliği ve yeşil mutabakat kapsamında organik gübre kullanımının artırılması, teknolojik gelişmelerin takip edilmesi önemli adımlar arasında.

Türkiye neden kendi gübresini üretemiyor?

Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Süleyman Soylu, Türkiye’nin fosfat kaynaklarının gübre üretimi için yeterli olmadığını söylüyor.

Independent Türkçe’ye konuşan Soylu’ya göre doğal gübre kullanımının ise zorlukları var. Bunlardan en önemlisi, Türkiye’deki talebi karşılayamaması.

Satılan gübre fabrikaları

Ziraat Mühendisi Faik Toy ise kamuya ait gübre fabrikalarının ve fosfat madenlerinin özelleştirilmesi sonrası devletin bir kilogram gübre üretme gücünün kalmadığı görüşünde.

Toy, “Yüzde 26 azotlu CAN gübreyi üretsek bile buğday, tahıl, mısır gibi ürünlerin olmazsa olmazı ÜRE gübresinde tamamen yurt dışına bağımlıyız” diyor.

1954 yılında Azot Sanayi T.A.Ş. adıyla kurulan, Kütahya, Samsun, Gemlik, Elazığ’da tesisleri bulunan kuruluş 1984’te, Türkiye Gübre Sanayi A.Ş. (TÜGSAŞ) adlı kamu iktisadi teşekkülü altında faaliyetlerine devam etti.

1998’de özelleştirme kapsamına alınan TÜGSAŞ’ın toplam üretimdeki payı yüzde 45 civarındaydı.

TÜGSAŞ’a bağlı Gemlik, Kütahya, Samsun tesisleri ile o dönem ÜRE üreten tek kuruluşu İGSAŞ, 2004 yılında özelleştirilerek özel şirketlere devredilmişti.

“Bugün devlete ait fabrikalarımız olsaydı, ithalata devam ediyor olsak bile, bugünkü fiyatların çok çok altında gübre üretilirdi” diyen Faik Toy, “Hiç olmazsa üretilen gübreler maliyetine çiftçiye satılırdı. Maliyetler bu kadar artmamış olurdu” diye konuştu.

“Bu saatten sonra gübre 1 liraya bile inse bile bu maliyeti geri döndürmez”

Independent Türkçe’ye yaptığı açıklamada DAP gübrenin ton fiyatının, Temmuz 2020’de 2 bin 200 lira olduğunu söyleyen Toy, şöyle devam etti:

ÜRE gübrenin fiyatı bin 800 liraydı. Şimdi 14 bin 200 liraya çıkmış durumda. 20.20 gübre ise 15 bin lira seviyesinde. Bu fiyata çıktığında çiftçimiz buğday ve arpa ekimi yaptı ve bitirdi.

Bu saatten sonra 20.20 taban gübre 1 liraya bile inse bu maliyeti geri döndürme şansımız yok artık. Bu tohumlar, gübre fiyatları pik yaptığında ekildi. Altıncı ve yedinci ayda bunları hasadı gerçekleşecek.

Televizyonda izliyoruz. Tüketici pazara gidip “Dolar düştü, fiyatlar düşmemiş” diyor. Domates, dün ekilip bugün hasat edilen bir ürün değil ki. 2-3 ay önce çok pahalı gübreyle, yüksek maliyetle ekilmiş.

“Eskiden fiyatı 1800 lira olan gübrenin fiyatının 14 bin liradan, 12 bin liraya inmesinin neresi indirim?”

Faik Toy, doların 18 lirayken fiyatı en üst seviyeye çıkan gübrenin kullanılmasının ardından bunun hububata etkisinin haziran ve temmuzda, sebzelere etkisinin ise iki ay sonra karşımıza çıkacağını aktardı.

Toy’un açıklamalarına göre 2022’nin altıncı ve yedinci ayında hasat edilecek buğdayın kilogram maliyeti 6 liraya, arpa maliyeti ise 5 lirayı çıkmış durumda.

Faik Toy’un açıklamasına göre fiyatı 12 bin liraya inen ÜRE, 8 bin 500 liraya gerileyen %26 azotlu gübreler için “ucuzladı” demek zor. Zira, yüzde 26 CAN Gübre’nin geçen yılki fiyatı 1000 liraydı.

1800 lira olan ÜRE gübrenin inmiş fiyatı 12 bin liraya. Bir yılda 8,5 kat artmış, 1,5 kat indirime girmiş, 7 kat artış hâlâ orada duruyor.

Şu an “dolar düştü” diyorlar ya. Dolar düşmedi. Dolar yine eski dolar. Dolar/TL 7 lira seviyesinden 12-13 lira seviyesine çıktı. 15 günlük süre zarfında 18 liralara koştu.

18 liradan 12-13 liraya inmiş bir Dolar/TL kuru, mazot fiyatını indirmedi. Ki indirse de zaten kullanılacak mazot, çoktan kullanıldı ekim için. Litresi 6 liradan 12 TL’ye çıkan mazot var karşımızda.

Bir sonraki gübre kullanım dönemi 20 Ocak’tan başlıyor mart sonuna kadar devam ediyor. Eğer gübre, bu fiyatlarla devam ederse buğday maliyet 6 liradan 5,8 liraya inecek sadece. Dolar’ın 13 lira seviyesi bile çok yüksek.

“Fiyat inmesi” şöyle olur: Geçen sene 1000 lira ise şu an inmiş hâli 2 bin lira olursa. Hâlâ yüzde 100 bir artış olur ama “tamam indi” diyebiliriz.

Çiftçi, 2002 yılında 1 ton buğday sattığı zaman 2 ton ÜRE gübresi alabiliyordu. 2 ton ÜRE gübresinin bugünkü fiyatı 26 bin lira. Buğday o kadar etmiyor.

Aksi takdirde buğdayın ton fiyatının da 26 bin lira olması gerekirdi. Buğday o kadar etmediğine göre gübrenin fiyatında bir fahişlik var. Bunları birçok kişi maalesef görmüyor.

gübre üretim tüketim

Gübre fiyatlarındaki artış nedeniyle çiftçi gübresiz ürüne kayıyor

Gübre Üreticileri, İthalatçıları ve İhracatçıları Derneği Başkanı Metin Güneş, katıldığı Bloomberg HT yayınında 7,1 milyon ton ile Türkiye Cumhuriyet tarihinin en yüksek gübre tüketimine ulaşıldığını ancak bu rakamda ciddi bir düşüş olabileceğini söyledi.

Güneş, 2021’de muhtemel gördükleri bu düşüşü, 2018’e benzetti.

Zira, 2017 yılında 6 milyon ton gübre kullanımı, kur krizinin yaşandığı 2018’de 5,3 milyon tona gerilemişti.


Çiftçinin 2021 başından bu yana gerek meyve-sebzede gerek mısır, şeker pancarı gibi endüstriyel ürünlerde gübredeki fiyat artışına mümkün mertebe dayandığını söyleyen Metin Güneş, ekimi sekizinci ayda yapılan hububatın dövizden en fazla etkilenen bitki grubu olacağını söyledi.

Gübre krizi: 2022, tarım açısından ‘yok yılı’ olabilir!

Gübre krizi: 2022, tarım açısından ‘yok yılı’ olabilir!


Editor
İndigo Dergisi Haber Merkezi | İndigo Dergisi, 18 yıldır yayın hayatında olan bağımsız bir medya kuruluşudur. İlkelerinden ödün vermeden tarafsız yayıncılık anlayışı ile çalışmaktadır. 2005 yılında kurulan İndigo Dergisi, indigodergisi.com web sitesi üzerinden tamamen dijital ortamda günlük yayın yapmaktadır. Aynı zamanda Türkiye’nin ilk internet haber dergisi olmakla birlikte, tüm yayın kadrosu ve okurlarıyla birlikte sürekli gelişmektedir. İndigo Dergisi’nin amacı; gidişatı ve tabuları sorgulayarak, kamuoyu oluşturarak farkındalık yaratmaktır. Vizyonu; okuyucularında sosyal sorumluluk bilinci geliştirerek toplumun olumlu yönde değişimine katkıda bulunmaktır. Temel değerleri; dürüst, sağduyulu, barışçıl ve sosyal sorumluluklarının bilincinde olmaktır. İndigo Dergisi, Türkiye’nin saygın İnternet yayınlarından biri olarak; iletişim özgürlüğünü halkın gerçekleri öğrenme hakkı olarak kabul etmekte; Basın Meslek İlkeleri ve Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’ne uymayı taahhüt eder. İlaveten İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni benimsemekte ve yayın içeriğinde de bu bildiriyi göz önünde bulundurmaktadır. Buradan hareketle herkesin ırk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya diğer herhangi bir milli veya içtimai menşe, servet, doğuş veya herhangi diğer bir fark gözetilmeksizin eşitliğine ve özgürlüğüne inanmaktadır. İndigo Dergisi, Türkiye Cumhuriyeti çıkarlarına ters düşen; milli haysiyetimizi ve değerlerimizi karalayan, küçümseyen ya da bunlara zarar verebilecek nitelikte hiçbir yazıya yer vermez. İlkelerinden ödün vermeyen şeffaf yayıncılık anlayışını desteklemektedir. Herhangi bir çıkar grubu, örgüt, ideoloji, politik veya dini; hiçbir oluşumun parçası değildir. Köşe yazarlarımızın yazdıkları fikirler, kendi özgür düşünceleridir; İndigo Dergisi yayın politikası dahilinde değerlendirilir ve yayın ilkeleri ile çelişmediği müddetçe, düşünce ve ifade özgürlüğünü teşvik ederek yayına alınır. İndigo Dergisi, sunduğu tüm bilgilerin doğruluğunu teyit ve kontrol eder; bu bilgilerin geçerliliğine son derece önem verir.